AYM, "kamu görevlisine hakaret"i görüşecek: İmamoğlu’nun davaları etkilenebilir

Gündem

AYM, düzenlemeyi Anayasa’ya aykırı bularak iptal ederse, Ekrem İmamoğlu’nun "kamu görevlisine hakaret" suçundan iki davası etkilenebilir.

Çorum 3. Asliye Ceza Mahkemesi, baktığı bir davada uygulama konusu olan Türk Ceza Kanunu’nun hakaret suçunu düzenleyen 125. maddenin 3/a bendi ile 131. maddenin 1. fıkrasında yer alan “Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hariç…” ibaresinin, Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurdu.

Başvuruda, Türk Ceza Kanunu’nun “hakaret” suçunu düzenleyen 125. maddesinin 3/a bendindeki, "kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hakaret suçunda cezanın alt sınırının bir yıldan az olamayacağına" ilişkin düzenlemenin iptali istendi. Başvuruda ayrıca, “Soruşturma ve kovuşturma koşulu” başlıklı 131. maddenin (1) fıkrasındaki, hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulmasının mağdurun şikayetine bağlı olması koşulundan, “kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen suçları hariç" tutan düzenlemenin iptaline karar verilmesi talep edildi.

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, 11 Aralık Perşembe günü yapacağı Genel Kurul gündeminde, başvuruyu esastan görüşerek karara bağlayacak.

İptal kararı çıkarsa hangi İmamoğlu dosyaları etkilenebilir?

Anayasa Mahkemesi’nin vereceği kararın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında devam eden veya hükme bağlanmış iki dosyada etkili olabileceği değerlendiriliyor.

CHP’nin cumhurbaşkanı Ekrem İmamoğlu hakkında, bir panelde yaptığı konuşmadaki, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’e yönelik sözleri nedeniyle İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen 1 yıl 5 ay 15 gün hapis cezası “kamu görevlisine karşı hakaret” kapsamında bulunuyor.

İmamoğlu hakkında aynı suç kapsamında, kamuoyunda “ahmak” davası olarak bilinen dava da yer alıyor. İmamoğlu’nun YSK üyelerine yönelik sözleri nedeniyle Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nin verdiği ve istinaf tarafından da onanan 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası, “kurul halinde çalışan kamu görevlilerine karşı görevlerinden dolayı alenen hakaret” suçlamasına dayanıyor.

İmamoğlu hakkındaki her iki dosyada da suç vasfı, kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret kapsamında değerlendirildiği için Anayasa Mahkemesi’nden çıkacak olası bir iptal kararının, ceza alt sınırı ve şikâyete bağlılık koşulu yönlerinden yargılamaların seyrini etkileyebilecek nitelik taşıdığı belirtiliyor.

Prof. Dr. Şirin: "Dünyada hakareti suç olmaktan çıkarma yönünde eğilim var"

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tolga Şirin, yaptığı açıklamada, hakaret ile eleştiri arasındaki sınırın her zaman tartışmalı olduğunu, ancak bu tartışmanın özünü ifade özgürlüğünün oluşturduğunu vurguladı.

Dünya genelinde, hakareti suç olmaktan çıkarma yönünde açık bir eğilim bulunduğunu aktaran Prof. Dr. Şirin, şunları kaydetti:

"Bir kişinin bir kişiye hakaret ettiği iddiası çoğu ülkede artık ceza yargılamasının değil, özel hukuk yollarının yani tazminat davalarının konusu sayılıyor. Türkiye'de hakaret hala bir suç olarak düzenlenmiş durumda. Fakat Anayasa Mahkemesi önündeki mesele, hakaretin suç olup olmamasından ziyade, hakaret sayılan sözler kamu görevlilerine yönelik olduğunda cezanın neden daha ağırlaştırıldığıdır. Kanımca TCK 125/3 hükmü, Anayasa’nın düşünceyi açıklama özgürlüğünü düzenleyen 26. maddesi ile basın özgürlüğünü düzenleyen 28. maddesine aykırı.

Hem Anayasa Mahkemesi'nin hem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin yerleşik içtihadı açık. Bir kişinin yetkisi ve kamusal gücü arttıkça eleştiriye katlanma yükümlülüğü de artar. Demokrasi, kamu gücünü kullananların toplum tarafından sert ve zaman zaman rahatsız edici eleştirilere maruz kalmasını olağan görür, hatta bunu bir zorunluluk sayar. İçtihat bu kadar açıksa, kamu görevlilerine yönelik ifadeleri daha ağır cezalandıran bir normun, bu mantığı ters yüz ettiği de açıktır. Ceza hukukunda ayrı bir alt sınır öngörülmesi, ifade özgürlüğü üzerinde caydırıcı bir etki yaratmakta; kamuoyunun görev yapan yetkilileri denetleme hakkını zayıflatmaktadır. Bu nedenle söz konusu hükmün iptali gerekir."

Prof. Dr. Adem Sözüer ile kamuoyunda, "Ahmak Davası" olarak bilinen dosyada Avukat Mehmet Pehlivan’ın talebi üzerine bir bilimsel mütalaa sunduklarını hatırlatan Tolga Şirin, "Orada da hem Anayasa hem de uluslararası içtihatlar bakımından normun aykırılığını ayrıntılı gerekçeleriyle ortaya koyduk. Dünyadaki pek çok Anayasa Mahkemesi, aynı ilkesel çerçeveden hareketle benzer hükümleri iptal etmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin de aynı yönde karar vermesi gerekir" diye konuştu.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.