HDP'li Kemalbay: 'Ev içi erkek şiddeti vakaları bu süreçte artmaya başladı'

Gündem

HDP İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay, İzmir'de koronavirüsün etkisiyle yaşanları Yurttan Sesler'e aktardı. HDP'li Kemalbay'ın

HDP İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay, İzmir'de koronavirüsün etkisiyle yaşanları Yurttan Sesler'e aktardı.


HDP'li Kemalbay'ın koronavirüs dosyası kapsamındaki sorularımıza yanıtları şöyle:


İzmir'de çok sayıda koronavirüs vakası görülmesini neye bağlıyorsunuz? Neler eksik bırakıldı?


Hükümet korona salgını ile ilgili mücadeleyi şeffaf ve açık yürütmedi. Örneğin TTB gibi yüz bini aşkın hekimin örgütlü olduğu bir meslek örgütünü dışarda tuttu. Karar  süreçlerine toplumu katmadı. Onun yerine kendi oluşturdukları Bilim kurulunun tavsiyelerine uyuyorlarmış gibi yapıyorlar. Bu da gerçeği yansıtmıyor. Bilim kurulu hükümetin yanlış politiklarının örtüsü olarak kullanılıyor.  Oysa Güney Kore gibi pandemi ile mücadele eden başarılı örnekler ilk günden itibaren an be an bütün verileri halkla paylaşarak, halkı salgınla mücadeleye katarak başardılar. 

  İzmir TTB hükümetin hışmına uğramayı göze alarak İzmir Covid-19 verilerini açıkladığında biz İzmirliler bilgiye ulaşabildiler. Şimdi Bakan da açıkladı, ne yazık ki İzmir korona virüs salgının en yüksek seyrettiği 2. İl durumundadır. Yaygın test yapılması ve yakalanan vakaların izolasyonu yoluyla yayılmanın durdurulmasını gerekiyordu. Şu ana test sayısını artırsalar da hala çok yetersiz. Karantinalar da ciddiyetsiz şekilde uygulandı. Umreden gelenlerin bir çok ile dağılmasına göz yumulması Covid -19’un yayılmasını hızlandırdı. Evde kal dndi ama evde kalmanın alt yapısı oluşturulmadı. Açılan pakette sermayeye destek çıktı halka ise dua ve kolonya. Oysa halk kendi zaten dua eder. Siz işçinin, emekçinin, çalışmazsa aç kalacak olan yurttaşların evde kalmasını sağlayın. Ama öyle olmadı. İşçiler çalışmaya devam ediyor. Bu da hastalığı geometrik olarak yayıyor. İstanbul’da her vakanın 16 kişiye bulaştığı açıklandı. Bunun İzmir için de geçerli olduğunu varsaymalıyız.Bu oran salgınla baş edebilen ülkelerde 2.6. Demek ki bizde başarılı ülkelerin 5 katı kadar hızla yayılıyor virüs.  Görülüyor ki hükümet başından beri sürü bağışıklık yöntemini izlemeye karar verdi, ölen ölür kalan sağlar bizimdir mantığı ile hareket ediyor.

 

Hastanelerde şu anki durum nasıl? Yoğun bakım ve yatak doluluk durumuna dair bir bilginiz var mı?


Veriler Bakanlık tarafından açıklanıyor. Bizlerin doğrudan bilgiye erişimimiz bürokrasi yoluyla engelleniyor. Bakanlığın verilerinde de çelişki var. Örneğin  1 Nisan’da yaptığı açıklamada ileri düzeyde yoğun bakım oda sayısının 13 bin 211, toplam yoğun bakım odası 25 bin 466 olduğu açıklandı. 1Nisan’da yoğun bakım hasta sayısı ise  979 olarak açıklandı. Ve doluluk oranını %63 olduğu söylendi. Doğrusu bu tabloya baktığımda da verilerin doğruluğu konusunda ciddi şüphe duyuyorum. Verilerin büyük oranda gizlendiğini, en az 5 kata daha fazla yoğun bakım vakası   yaşandığını düşünüyorum. Bir de özel hastaneler salgını fırsata çeviriyor. Oysa korona salgını ile mücadelede edilen şu günler bir kez daha gösterdi ki parası olana sağlık var, olmayan yok demek cinayettir. Sağlık paralı olamaz. Parasız sağlık herkes için temel bir hak olmalı. Özel ya da devlet bütün hastaneler bu süreçte halka parasız sağlık hizmeti sunmalıdır.

Sağlık çalışanlarının yeterli ekipmanı bulunuyor mu?


Sağlık emekçileri çalışırken, hayat kurtarırken yaşamlarını yitirmeye başladılar, gerçekten insan kahroluyor.  Kısa süre önce TTB tarafından yapılan anket çalışması da gösterdi ki salgın Türkiye’ye geldiğinde bile ne yeterli uygun ekipman ne de iş güvenliği eğitimi yapılmış. Çok değerli hocalarımızı ve sağlık emeçilerini kaybettik. En  az 601 sağlık çalışanının salgına yakalandığını Bakan açıkladı. Daha fazla sağlık çalışanına ihtiyaç var, iş yükü de azalmalı. Bunun için 32 bin sağlık çalışanı alacaklarını açıkladılar. Ancak bu yetmez tecrübeli sağlık emekçileri KHK ile ihraç edilenler işlerine geri dönmelidirler. Bu arada salgınla mücadele konusunda eleştiri yapan hekimlere zorla özür açıklamaları na da tanık olduk maalesef. Bu da ciddi bir hak ihlali, psikolojik şiddet ve tacizdir. Bunu yapanların vicdanlarda mahkum edildiğini düşünüyorum. Demokratik bir ülke olmayı başardığımızda hukuk önünde de hesap vereceklerine inanıyorum.

İzmir'de yerel yönetimler sürecin neresinde duruyor? İşini kaybedenler veya yaşı nedeniyle evden çıkamayanlar için gerekli destek sağlanıyor mu? Belediye hesaplarına el konması işi zorlaştırdı mı?


Korona günleri İkinci Dünya Savaşı günlerine benzetiliyor. Böylesine büyük bir krizde tüm belediyelerin toplumcu belediyecilik anlayışı ile halkın yanında olması gerekiyor, “Evde kal” çağrılarının hayata geçmesi için başta kadınlar ve dezavantajlı gruplar olmak üzere halkın temel ihtiyaçları karşılanmalı, elektrik, su faturası alınmamalı, kira desteği verilmeli, kadınlar ev içi şiddete karşı korunmalı. Örneğin salgınla mücadelede ev ev kapılara gitmeliyiz ve hangi sorunların olduğunu görmeli çözüm üretmeliyiz. İhtiyaç sahiplerine ayrım yapmadan destek götürülmeliyiz. HDP Belediyeleri bu anlayışla çalışıyordu, Batman Belediyesi su faturalarının ödenmeyeceğini  ilan etmişti, hemen göze battılar. 8 Belediyemize kayyım atadılar. Kayyımların yaptığı ise halka zam, zulümdür. Örneğin Mardin’de çamurlu akan suya bile korona salgının olduğu şu günlerde %100’ zam yapıldığını biliyor musunuz? İktidara biat etmeyenleri düşman olarak görüyorlar. İzmir’de, İstabul’da, Ankara’da da halka destek götürmek isteyen muhalefet belediyelerinin elini kolunu bağlıyorlar. Halkın tepkileri birleşmesin diye belki biraz daha örtülü yapıyorlar ama kayyımcı zihniyet İzmir, İstanbul gibi metropollerde de kendini gösteriyor, belediyelerin yetkilerine ellerinden alınıyor. Belediyelerin yardım kampanyalarına el koydular. Oysa belediyelerin yardım kampanyasına el koymak korona salgını günlerinde halka ceza kesmektir. Yerellerde gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşacak destekleri engellemiş oluyorlar. Buna hakları yok. 

Çok sayıda fabrikada ve inşaatta çalışmak zorunda kalan ve sosyal mesafelenmeyi uygulayamayan yurttaşlar için ne söylemek istersiniz? 


‘Beni virüs değil  bu düzeniniz öldürür’ diyen  tır şoförü kardeşime sonuna kadar katılıyorum. Hükümet evde kalmanın koşullarını herkes için yaratmakla yükümlü iken bunu yapmıyor. İşçilere  çalışmaya devam etsinler diyen hükümet ölümlerin doğrudan faili olmaktadır. Görüyoruz ki evde kalmak da sınıfsal bir ayrıcalığa dönüşmüş durumda. Bu tablo hemen değişmek zorundadır.  Hükümet ücretsiz izin ve iş güvencesi sağlamalıdır. İşten atmaların kesinlikle yasaklanması gerekiyor. Emekçilere evde kalmak için güvence verilmelidir. Sosyal devlet anlayışı budur. Bu kaynaklar bütçede var, sadece siyasi iktidarının tercihini kimden yana yaptığına bakar. Mesela 2020 bütçesinde 195 milyar sermayeye destek olarak ayrılmıştı. Bu bütçe kalemi işçilerin iş güvencesi için kullanılmalıdır. İşsizlik fonunda işçilerin cebinden kesilen   131 Milyar duruyor görünüyor. Kağıt üstünde mi, o parayı ne yaptılar bilmiyoruz anacak işsizlik fonu işçilerindir, işsizlerindir. Evde kalan işçilere işsizlik fonundan maaşlarını ödemeliyiz. Kaynak tükenir ise servetten vergi kesmeliyiz. Bu kaynaklar varken hükümet işçiler çalışacak diyor. Pandemiyle mücadele böyle olmaz. Elektrik, su, doğal gaz, internet faturaları bu süreçte evlere gitmemeli, emekçilerden işsizlerden fatura tahsil edilmemeli, devlet karşılamalı. Geliri olmayanlara kira desteği verilmeli, dar gelirlinin banka borcu silinmeli, yurttaşların banka kredi fazileri silinmeli.  Dünyanın yoksullarını kadınlar oluşturuyor. Kadınlara temel gelir ücreti verilmeli. Hükümetin evde kalmayı sağlamak için yapması gereken bütün bu adımların hiç birini atmadığını görüyoruz. Oysa pek çok ülkede halka bu güvence verildi, ‘siz evde kalın ekonomi bizim işimiz’ dendi.

İzmir’de esnafın durumu nedir? Sorunlarına karşı önerileriniz nelerdir?


İzmir’de Belediye’nin esnaftan 3 ay kira almayacağını duyurması olumlu bir gelişme. Ama sadece belediye yetmez. Bütün esnafa korona günleri boyunca kira desteğinin devlet tarafından verilmesi gerekiyor. Banka kredi fazilerinin silinmesi, ödemelerin her şey normalleşinceye kadar askıya alınması gerekiyor. Türkiye’de istihdamın önemli bir kısmı küçük ölçekli işletmeler ve esnafta  bulunuyor. Esnafı, emekçiyi, tarım sektöründe çalışan küçük üreticileri kapsayacak ciddi bir destek paketi açılması gerekiyor. 

Evde Kal kampanyası sürecinde kadına yönelik şiddet konusunda bir araştırmanız var mıdır?


Evde kalmak bu dönemde herkes için yaşam demek ama kadına yönelik şiddet en çok evde gerçekleştiği için kadınlar için  ‘evde kalın’ın anlamı ölüm olabiliyor. Ev içi erkek şiddeti vakaları bu süreçte tekrar artmaya başladı. Kadın cinayetleri artıyor.  Kadın örgütlerinin raporları bunu söylüyor. Korona günlerinde sosyal medya ağları üstünden dayanışma kampanyaları başlattı. Kadına yönelik şiddete karşı kadınların öz savunmalarını yapmalarını istiyoruz. Kadın dayanışmasının sosyal mesafelendiğimiz korona günlerinde sekteye uğramaması için çaba harcıyoruz. Elbette her kadın sosyal medya kullanamıyor, o yüzden telefonlarla, yan kapıya, karşı apartmana seslenerek komşularımızın, kadın akraba ve arkadaşlarımızın güvende olduğunu öğrenmeliyiz. Yalnız olmadığımızı bir birimize hissettirmeliyiz. Bu arada kadın örgütleriyle birlikte İstanbul sözleşmesinin ve 6284’ün uygulanması için basınç uygulamaya çalışıyoruz. Öte yandan korona günlerinde kadınla daha fazla risk altında olduğu da bir gerçek. Savaşta, ekonomik krizde olduğu gibi korona günlerinde de bu böyle. Kadınlar dünyanın yoksullarını mülksüzleri olduğu için böyle. Evlerde karşılıksız emek harcadığı ya da güvencesiz sektörlerde çalıştığı için bu böyle. Evde hasta varsa kadınlar bakıyor, sağlık ve bakım  hizmeti sektöründe daha çok kadınlar çalışıyor, yani kadınlara korona virüsüyle karşılaşma olasılığı çok daha fazladır. Buna dikkat etmek gerekiyor. Birkaç gün önce eğlence sektöründen ünlü biri yanında çalışan Özbek ev işçisine “korona bulaştıracağı” gerekçesiyle şiddet uygulayıp sokağa attı. Basına bayağı detaylı yansıdı. Kadınlara yönelen şiddet bütün boyutlarıyla devam ettiğini unutmamak gerekiyor. Bize düşen bütün şiddet biçimlerine karşı kadınlarla dayanışmak ve mücadele etmek. 
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.