Kemal Özkiraz son araştırmayı yorumladı: 'İnsanlar durumun farkında!'

Gündem

Avrasya Araştırma Başkanı Kemal Özkiraz, yaptıkları araştırmanın sonuçlarını Yurttan Sesler için değerlendirdi.   Özkiraz'ın değerlendirmesi şöyle:   "Araştırmamızın bence en önemli bulguları insanların çektiği geçim sıkıntısının büyüklüğünü gösteren bulgulardır.

Avrasya Araştırma Başkanı Kemal Özkiraz, yaptıkları araştırmanın sonuçlarını Yurttan Sesler için değerlendirdi. 


Özkiraz'ın değerlendirmesi şöyle:

 

"Araştırmamızın bence en önemli bulguları insanların çektiği geçim sıkıntısının büyüklüğünü gösteren bulgulardır.

Örneğin, Salgın ve stoklama eğilimi ilişkisini incelediğimiz sorularımızdan birinde toplumun üçte birine yakınının olası sokağa çıkma yasağı halinde gıda ve temizlik malzemesi alacak parasının olmadığını gördük.



Aynı konulu başka bir sorumuzda ise hanelerin sadece beşte birinin hiçbir destek almadan 2 aydan fazla yaşayabilecek kadar birikimi olduğunu gördük.

İnsanlara karantina ihtimalini sorduğumuzda çoğunluğun “devlet geçim desteği verecekse” şartıyla karantina evet dediklerini gözlemledik.



Başka bir sorumuzda ise insanların 1177 TL işsizlik/kısa çalışma ödemesinin yetersizliğinin yanı sıra asgari ücrete razı olduklarını ve asgari ücretten fazlasını gerçekçi bulmadıklarını fark ettik.

Katılımcıların dörtte üçü açıklanan salgın rakamlarına da inanmadıklarını belirtiyor.



Bunun yanı sıra hemen hemen aynı oranlarda yerel yönetimlerin yardım toplama faaliyetlerinin engellenmesine karşı çıkıldığını gördük.

Tüm bunları birleştirdiğimizde insanların “durumun farkında” olduklarını söyleyebiliyoruz.



 

Nedir bu durum?


HALKA VERİLECEK PARA YOK.

Anketten çıkanın özeti ise şöyle.

Hükümetin insanlara verecek parası yok çünkü epeydir ekonomiyi kötü yönetiyor ve bu durumu gözlerden uzak tutmak için kendisine şüpheli rakamlarla bir başarı hikâyesi yazarken, muhalefeti ötekileştirmeye çalışıyor.

Bunun fark edilmiş olması ise hükümet blokunun oy kaybını hızlandırmış gibi görünüyor.

Bunun fark edildiğinin yahut böyle anlaşıldığının bir kanıtı da 31 Mart seçimlerine nazaran tüm CHP’li büyükşehir belediye başkanlarının oylarını artırmış olmasıdır. Mansur Yavaş, Muhittin Böcek, İmamoğlu müthiş bir oy artışı yaşamışlar.

Siyasi sonuçlar içinde en önemli çıkarım “MERKEZ SAĞ SEÇMENİ AK PARTİYİ TERK EDİYOR” çıkarımı olacaktır.

AK Partiİ oy kaybederken MHP’nin oy kazanmasına alışmıştık. Ak Parti'den kopan seçmen “mahalle dışına çıkmıyor” MHP’de toplanıyordu.

Çünkü MHP, muhafazakar seçmenler için, bir koalisyon ortağından çok dengeleyici, denetleyici ve fedakar bir yapıcı muhalefet gibi konumlanmıştı.

Ancak uzunca bir süredir bu konumunu kaybetti. EYT tartışması ile başlayan İktidardan daha fazla iktidar görüntüsü MHP’NİN, Ak Parti’den farksız, hatta daha ileri noktada konumlanmasına sebep oldu. Hatta bazı konularda Ak Parti’nin yapacağı küçük hamleleri bile engelleyerek normalleşmenin önündeki engel gibi görünmeye başladı.

Hal böyle olunca MHP bir ara durak olmaktan çıktı. Eski merkez sağ seçmenler ağırlıkla yeni partiler olmak üzere hemen her partiye akmaya başladı.

Örneğin İyi Parti, merkez sağ seçmeninin bir kısmını Deva Partisi'ne kaptırmasına rağmen AK Parti’den MHP’ye giden, milliyetçi hassasiyeti biraz daha yüksek, eski merkez sağ oyları sayesinde milletvekilliği seçiminde aldığı oyun bile üzerine çıktı.

AK Parti’den her partiye geçiş var. 


Bilinenin aksine Ak Parti'den CHP’ye de çok ciddi bir akış var. Ak Parti iktidarı döneminde Sosyo-ekonomik olarak diğer Ak Parti seçmeninden yukarı yönlü ayrışmış bir kitle var. Bu kitlenin -özellikle gençlerinin- yaşam biçimi tıpkı CHP’li kişiler gibi. Onlar da son derece seküler ve batılı yaşam tarzına sahip –en azından buna öykünen- insanlar. 

Yani Ak Parti’nin iktidarı döneminde sosyo-ekonomik olarak gelişen kitleler de Ak Parti tarzından uzaklaşarak daha merkeze ve daha seküler olan tarafa geçiyor.

Bu geçişkenlikte gençler başı çektiği için demografik avantaj sürekli olarak muhalefetten yana görünüyor.

Erdoğan’ın tekrar aday olması durumunda oy vereceğini söyleyenlerin oranının oy vermeyeceğini söyleyenlerden düşük olması zaten bu değişimi gösteriyor.



Pandemi sürecinde hükümetin performansını insanlar ölüm veya vaka sayısı üzerinden değerlendirmiyorlar çünkü bu rakamlara inanmıyorlar.

İnsanlar bu süreçteki başarı ya da başarısızlığı ekonomik parametrelerle ölçüyorlar. Bu sebeple hükümetin karantina/sokağa çıkma yasağından çok, özellikle esnaflar, kayıt dışı çalışanlar ve zorunlu ücretsiz izne çıkarılanlar için daha çok ekonomik destek çağrısını konuşması daha doğru olacaktır.

Henüz görememiş olmamıza rağmen ücretsiz izinde olanlar, kayıt dışı çalışırken tamamen işsiz kalanlar, dükkanlarını açamayanlar göz önünde bulundurulduğunda muhtemelen tarihteki en büyük işsizlik oranı ile karşı karşıyayız.

Büyüme oranları bakımından da birkaç çeyrektir üst üste küçülen bir ekonomi olacağımız kesin gibi.

Bu tür bir ekonomik küçülme en son 57. Hükümet döneminde olmuştu ve seçim sonuçlarını hatırlıyoruz.

Toplamda %5,1 rakamı küçük görülse de, yeni kurulan iki partinin oy oranları benim beklediğimin de çok üstünde ve oldukça iyi rakamlar.

Salgın gündemi yüzünden bu partiler hiç görünür olamadılar ve ortam siyaset konuşanların çok fazla görünür olamadıkları bir ortam iken bile bu oranlara ulaşılması çok büyük bir başarı.

Salgın gündemi kapanıp ekonomi gündemi konuşulmaya başlandığında, yaşananlardan rahatsız olan dindar kitle Gelecek Partisine, Esnaf kitlesi ve daha merkez sağcı kitle ise Deva Partisine Akacaktır.

Bu durumda Ak Parti’den ilk aşamada 6-8 puan daha kopuş olacaktır.

Yüzde 30’un altına salınmış bir Ak Parti’nin grubunu tek parça tutması pek mümkün olmayacaktır."



 
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.