“IBAN dağıtma, felakete neden olan koşulları önle!”

İstanbul

İstanbul Milletvekili Oya Ersoy Kastamonu, Sinop ve Bartın’da 70 yurttaşın hayatını kaybettiği sel felaketine neden olan koşulların araştırılması için meclise araştırma önergesi sundu.

İstanbul Milletvekili Oya Ersoy Kastamonu, Sinop ve Bartın’da 70 yurttaşın hayatını kaybettiği sel felaketine neden olan koşulların araştırılması için meclise araştırma önergesi sundu.

Karadeniz’in betona gömülmesinin sonuçları yaşanıyor

Yaşanan felakette Bartın ili Ulus ilçesi, Kastamonu ili Azdavay, İnebolu, Bozkurt, Küre ve Pınarbaşı ilçeleri ve Sinop ili Ayancık ilçeleri selden etkilenmiştir. Yaşanan felaket nedeniyle AFAD’ın 16.08.2021 saat 00.30 yaptığı açıklamaya göre Kastamonu’da 60, Sinop’ta 9, Bartın’da 1, toplamda 70 yurttaşımız hayatını kaybetmiştir.

Ersoy; Geçtiğimiz iki yıllık süreçte yaşanan sel felaketlerinin iklim krizinin derinleştiğini göstermekle birlikte, doğaya uyumlu kentler kurulmadığını, sermayenin çıkarı gözetilerek yapılan enerji projelerinin ve Karadeniz’in derelerinin betona gömülmesinin sonuçlarını olduğunu dile getirdi.

Ersoy; özellikle son iki yılda yağışların sel felaketine dönüştüğü afetlerden şu örnekleri verdi:

“18 Haziran 2019’da Trabzon’da 8, 17 Temmuz 2019’da Düzce’de 7, 13 Temmuz 2020’de Artvin Yusufeli’nde 4, 22 Ağustos 2020’de Giresun Dereli’de 10, 14 Temmuz 2021’de Rize’de 6 kişi sel sonucu hayatını kaybetmiştir. Öte yandan 2021 yılında Artvin Arhavi’de, Rize ve Van Başkale’de sel felaketleri yaşanmıştır.”

Yaşanan felaketlerin sorumlusu iktidardır

Ersoy; iktidarın doğayı yalnızca rant elde edilecek bir meta olarak gördüğünü ve felaketlerinin sonuçlarından sorumlu olduğunu ifade ederken, Karadeniz derelerinin yataklarının değiştirilerek HES’lere ve betonların içine hapsedilmesinin sel felaketinin sonuçlarını katladığını dile getirdi.

Yürütmeyi durdurma kararına rağmen yapılan HES Bozkurt’u yok etti!

Ersoy; Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinde çok büyük bir tahribat yaratan sel felaketinin bu denli yıkıcı olmasının nedeni olarak bölgede Ezine Çayı üzerinde kurulu olan Ebru Regülatörü ve Hidroelektrik Santrali gösterildiğini belirtti. Kastamonu’daki en büyük enerji santrali olan Ebru Regülatörü ve HES'in Tesla Enerji şirketine bağlı ortak Berke Elektrik Üretim A.Ş. tarafından işletildiğini belirten Ersoy, bu iki şirketin Yönetim Kurulu Başkanının İsfendiyar Zülfikari olduğunu ifade etti. Ersoy; aynı şirketlerin Sinop Ayancık’ta bulunan Çiğdem 1-2-3 Hidroelektrik Santrali’nin de işletmesini yürüttüğünü vurguladı.

2013 yılında Ebru Regülatörü ve HES Projesine karşı açılan iptal davasında, Kastamonu İdare Mahkemesi “Evlerin zarar görebileceği” gerekçesi ile yürütmeyi durdurma kararı vermiş olmasına rağmen HES inşaa edildiğini ifade eden Ersoy; Berke Elektrik Üretim A.Ş.’nin Samsun’daki HES projelerinde de mahkeme kararlarına uymayarak kaçak inşaa ve üretim faaliyeti yaptığı ortaya çıktığını belirtti.

Ersoy; İçişleri Bakanı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı ve Tarım ve Orman Bakanı’nı sel felaketinin yoğun yağıştan kaynaklandığını, HES’in patlamadığını iddia etse de çiftçilere regülatörün kapağının açıldığına ilişkin gönderilen mesajların ortaya çıkması ile bölgedeki HES’in yaşanan sel felaketinin boyutlarında ciddi etkisi olduğunun altını çizdi.

DSİ ve Tarım Orman Bakanlığı risk tespit etmiş ama önlem alınmamış

Ersoy, Devlet Su İşleri 2019-2023 yılı stratejik raporunda taşkın riski bulunan sahalarda, tedbir alınmaksızın süregelen şehirleşme faaliyetleri ve dere yataklarına yapılan bilinçsiz müdahalelerin taşkın afetinin en önemli sebeplerinden olduğu ve 2019 yılı Tarım ve Orman Bakanlığı 2019 Batı Karadeniz Havzası Taşkın Yönetim Planı’nda Bozkurt’ta taşkın suyunun hızı ve derinliğinin sorunlu olduğu, derenin sağındaki yerleşimin yüksek taşkın tehlikesine maruz kalacağını belirtiği plan ve raporlara önerge metninde yer verdi. Ersoy, bu iki rapora rağmen iki yılda önlem alınmadığını ve alınmayan önlemlerin bu felaketlere yol açtığını dile getirdi.

Bilim insanları doğa ile uyumlu kentleşmenin sağlanmamasının felaketlere yol açtığını dile getiriyor

Ersoy, yaşanan felaketin ardından açıklama yapan bilim insanlarının doğa ile uyumlu olmayan ve dere yataklarına kurulan kentlerin felakete yol açacağını söylediklerini ifade etti. Ve şunları ekledi:

“Marmara Üniversitesi Coğrafya Bölümü’nde Öğretim Üyesi olan Prof. Dr. Cemallettin Şahin Ezine Çayı’nın milyonlarca yıldan beri havzayı aşındırarak taşkın yatağını oluşturduğunu aktarmıştır. Şahin; söz konusu taşkın alanına binalar, okullar ve çeşitli yapılar yapıldığı ifade etmiş, mekanı tanımadan, mekanın coğrafi özelliklerini bilmeden asla yapılaşma yapılmaması gerektiğini dile getirmiştir. Şahin; akarsuyun sağına ve soluna sedde yapmanın yeterli olmayacağını ve orman örtüsünün tahrip edilmesinin kanalları tıkayarak sel felaketine sebep olacağını açıklamıştır.

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Meteoroloji Mühendisliği Bölümü ve Afet Yönetim Merkezi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu’da yerel halkın sel felaketlerine maruz kalmasına neden olacak şekilde dere yatakları ve heyelan bölgelerinin daha fazla yerleşime açıldığını açıklamıştır. Kadıoğlu, imar-iskan politikaları bu şekilde devam ettiği sürece iklim değişikliğinin de etkisiyle sel felaketlerinin sıklaşacağını belirtmektedir.

Dr. Ramazan Demirtaş Ezine Çayı’nda olan taşkının sebeplerine ilişkin yaptığı açıklamada taşkın ovasının 400 m olan yatak genişliğinin daraltılarak 15 metreye düşürüldüğünü ve 400 metreden 15 metreye düşürülen yatak genişliği sonucunda suyun tırmanma yüksekliğinin 7-10 metreye kadar yükseleceğini ve bu durumda afetin kaçınılmaz bir son olacağını dile getirmiştir. Demirtaş afetin sebebinin yoğun yağış değil, dere yataklarının daraltılması ve betona hapsedilmesi olduğunu ifade etmiştir.”

Tomruk deposu yıkımı arttırdı

Ersoy; Sinop Ayancık’ta yağışın artması ile birlikte vadiden aşağı inen tomrukların köprüleri tıkadığı ve köprülerin patlaması ile sel sularının ilçedeki tahribatı arttırdığını belirtti. Yoğun yağışların yaşandığı bu bölgelerde vadinin üstüne tomruk deposu kurulduğunu ifade eden Ersoy, tomrukların taşkınlarda yaratacağını risk analizinin Bakanlıklar ve ilgili kurumlar tarafından yapılmamış olmasının Ayancık’ta yaşanan felaketin göz göre göre yaşandığının göstergesi olduğunu dile getirdi.

Doğayı önceleyen kararlar alınmalı, mekanın coğrafyasına göre kentler kurulmalı

Ersoy, rant hırsı ile derelerin betonlara hapsedilmemesi, kentlerin kurulması aşamasında mekanın coğrafyasına göre doğayı önceleyen kararlar alınması gibi önlemlerin alınması, altyapı ve su rejimi ona göre şekillendirilmesi gerektiğini dile getirdi. İmar barışı gibi hem sel de hem de depremde tahribata yol açan plansız ve denetimsiz yalnızca ekonomik saiklerle işletilen süreçlerin önlenmesi gerektiğini ifade eden Ersoy, dere yataklarına kentlerin kurulmasının ve çarpık kentleşmelerin önüne geçilmesinin gerektiğini belirtti.

Sermayenin çıkarına değil, doğanın çıkarına kararlar alınsın!

Ersoy, iktidarın 19 yıllık rant ve yağma politikalarının, Karadenizi betona hapseden projelerin her gün yeni bir yıkıma ve felakete yol açtığını dile getirirken şunları ekledi:

“ÇED gerekli değildir kararları ile şirketlerin çıkarını düşünerek alınmış kararlar ve inşa edilen HES’ler insanların ve canlıların hayatlarını tehdit etmektedir. Yaşanan sel felaketi alınmayan önlemler, doğanın dengesinin bozulması, derelerin betonlara hapsedilmesi ile doğa olayları adeta cinayete dönüşmüştür. Bölgedeki HES projelerinin bölgeye verdiği zararlar bu yaşanan felaket ile bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Doğanın dengesinin ve düzenin bozulması yağmur gibi en ufak doğa olayının bile felakete dönüşmesine sebep olmaktadır. Sel felaketi kent halkında oldukça büyük tahribatlara yol açmıştır. Kastamonu, Sinop ve Bartın’ı etkileyen sel felaketinin ardından sele sebep olan koşulların araştırılması ve selin neden olduğu sonuçların ortadan kaldırılması ile kent halkının özellikle salgın döneminde bu süreci en zararsız yolla atlatmasını sağlamak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin görev sorumluluğundadır.”

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.