Kılıçdaroğlu: "Bir dilim ekmeğe savaş açtılar!"

Meclis

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulunuyor.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulunuyor.

Kılıçdaroğlu'nun açıklamasından öne çıkan satır başları:

Türkiye tarihi günler yaşıyor. Her bir vatandaşımızın tek tek sorumluluğu var. 

Bu ülkede beraber ve birlikte yaşamak istiyoruz. Bu ülkenin üzerine düşecek hiçbir gölgeyi kabul etmiyoruz. Emperyal güçlerin bakışını, gölge düşürmesini asla kabul etmiyoruz. 

Vatandaşlara sorumluluk duygusunu hatırlatırken bu ilkelerden yola çıkmak zorundayız. 

CHP'Lİ BELEDİYELERİN DESTEK HARCAMALARI

20-26 Nisan tarihlerinde 847 bin 164 haneye belediye başkanlarımız ayni yardım yaptılar. 221 bin 508 haneye nakdi yardım yaptılar. Mansur Yavaş, tam kapanmayla beraber özel bir çalışma yaptı ve 18 bin 500 esnafımıza 400 TL nakdi yardım desteği, 13 bin aileye başkent kartları dağıtarak 400 lira destek verdi, 113 bin aileye verilecek destek 45 milyon 200 bin lira. 

HALK EKMEK BÜFELERİNE ENGEL

Bizim Cumhuriyet tarihimizde hiç görülmemiş bir sey oldu. Ekmek pahalı. İBB'nin ucuz ekmeği var. Ekmek büfesi koyuyor Ümraniye'ye. "Vay efendim burada ucuz ekmek satamazsın" niçin? Sen veremiyorsun, bırak bari o versin. Bir dilim ekmeğe savaş açtılar. Tam bir ibret tablosu. 

DESTEKSİZ TAM KAPANMA

Üç hafta tam kapanmaya gidiyorlar. Doğru mudur, doğrudur. Ama kapanma yapmak yeterli mi? Hayır. Dükkanı kapattın. Gündelikçiler var. Nasıl geçinecek bunlar? Şimdi bekliyoruz. Bir sosyal yardımı açıklamasını bekliyoruz. İnsanların hayatı her seyin üstündedir. Ama o insanların beslenmeye ihtiyacı var. Sosyal programı bekliyoruz. Bu süre içinde tüm icra takiplerinin durması lazım. 

Erdoğan nihayet dediğimi yaptı, turizmcileri çağırdı. Kısa çalışma ödeneğinin süresini de uzattı. Doğruya teşekkür etmek de benim görevimdir. Doğrunun her zaman yanında ve arkasındayız. Yanlış olduğu zaman da eleştiririz. 

BIDEN'IN SOYKIRIM İFADESİ

1915 konusu önce yabancı haber ajanslarında ve medyada yer aldı. "Biden bu yıl 24 Nisan'da konuşurken 'soykırım'ı kabul edecek" diye. Washington temsilcimizi aradım. Doğru mu diye sordum. Evet doğru dediler. Onun üzerine 22 Nisan'da bir açıklama yaptım. Biden'ın böyle bir açıklama yaptığında Türkiye ve ABD arasında onarılmaz hasarlara yol açabileceğini, bu işin siyasetçilerin değil, tarihçilerin görevi olması gerektiğini açıkladım. Biden açıklama yaptı ve soykırım sözcüğünü iki kez kullandı. Bu Türkiye açısından çok büyük bir talihsizlik. Bugüne kadar pek çok iktidar geldi gitti. Ama hiçbir ABD Başkanı 1915 olaylarını bir soykırım olarak tanımlamadı. 

1915 olaylarının bizim ve ermeniler arasında ciddi travmalara yol açtığı bir gerçektir. Siyasetçilere düşen görev; geçmişin acılarını bugün siyasi malzeme konusu yapmamalarıdır. 

1915 olayları acı mıdır? Evet acıdır. İncelenmeli mi? Evet, gerekirse incelenmeli. Politikacılar değil, tarihçiler yapmalı. Türkiye bu konuda her zaman hazır olduğunu ifade etti. Arşivlerimizi açıyoruz tarihçiler gelsin baksın dedi. Ama Ermenistan'da açsın arşivini. Böylece tarihçiler gerçek bilgiye ulaşsın. 

1915 olaylarını tartışmayacağım o tarihçilerin görevidir. Ama eğer 19 Mayıs 1985 tarihinde New York Times ve Washington Post gazeteleri görülseydi ve o gazeteler sayın Biden'ın önüne konulsaydı belki böyle bir açıklama olmayacaktı. Çünkü o tarihte çok sayıda tarihçi 1915 olaylarının bir soykırım görülmeyeceğini, adlandırılmayacağını ilan ediyorlardı bütün dünyaya. Ama o zaman bir devlet vardı. 

Beceriksiz bir yönetimin Türkiye'yi getirdiği noktadır bu. Erdoğan tam 3 gün sustu. Erdoğan'ın trolleri "Ey Kılıçdaroğlu ne diyeceksin" diye sosyal medyada bekliyorlardı. Erdoğan bir dünya lideri, Erdoğan bir aslan. Erdoğan bir kükreyecek ki herkes duyacak bu kükremeyi. Erdoğan konuştu, bırakın aslanı kedi gibi bir miyavlama sesi geldi. 

Kendi ülkesinin çıkarlarını savunmaktan aciz olan bir kişiyle karşı karşıyayız. "Acaba biraz sert konuşursam başıma bir şeyler gelir mi?" Türkiye yönetilmiyor, savruluyor. 

Türkiye'nin kuruluşundan bu yana 1915 olaylarını Amerika'daki hiçbir başkan soykırım olarak tanımlamazken neden şimdi tanımladı. Bu soru önemli. Asıl sorulması gereken soru bu. Biden'a kızmanın bir alemi yok. O kendi iç politikasının gereğini yapıyor. 

Erdoğan'ın şahsım hükümeti. Yani diyor ki, "ben Türkiye Cumhuriyeti devletini aile şirketi şeklinde yöneteceğim" öyle de yapıyor. Şahsıma aittir bu devlet diyor. 83 milyonu yok sayıyor. Kendi partileri de dahil partileri yok sayıyor.  Eski milletvekilleri, rüşvetçilerin tamamını getirdi büyükelçi yaptı. Rüşvetçiden büyükelçi olur mu? Bu kişiyi siz başka bir ülkeye gönderiyorsunuz. Arabasında Türkiye Cumhuriyeti'nin bayrağı var. Çifte vatandaşlığa sahip olanlar bile büyükelçi olarak atandı. Dışişleri bakanı kim Türkiye'de ? Mevlüt Çavuşoğlu mu? Zurnanın son deliği. İbrahim Kalın mı? Arada bir konuşuyor. Hulusi Akar mı? Bazen öyle, bazen şöyle. Fahrettin Altun mu? En yetkin kişi. Bunların hepsi bakıyorsun konuşuyor. Türkiye'nin bu denli itibar kaybına uğramasının temelinde ülkenin yönetilmemesi geliyor. Akılla yönetilmiyor Türkiye. 

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.