Kılıçdaroğlu: "Hal esnafını terörist mi ilan edeceksin?"

Meclis

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulunuyor.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulunuyor.

"Devlet planlama ile yönetilir, ihtiyaçlar belirlenir" diyen Kılıçdaroğlu, "İhtiyaçlar sınırsızdır, kaynaklar sınırlıdır. Ekonominin temel felsefesi sınırsız ihtiyaçlar ile sınırlı kaynaklar arasında dengeyi oluşturmaktır" ifadelerine yer verdi.

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle:

"Hekimlerin pandemi süreci içinde nasıl büyük bir fedakârlıkla çalıştığının tanığı olduk. Sağlık çalışanları haftalarca eve gitmediler, eşleriyle konuşamadılar, toplum sağlığı için mücadele ettiler. O nedenle biz aynı şekilde çalışan diş hekimlerine de yürekten sevgilerimizi gönderiyoruz. Öyle bir tabloyla karşı karşıyayız ki sağlıksız bir planlama, kontrolsüz açılan fakülteler ileride atanamayan diş hekimleri sorununu gündeme getirirse kimse şaşmasın.

Devlet planlama ile yönetilir, ihtiyaçlar önce belirlenir. İhtiyaçlar sınırsızdır kaynaklar sınırlıdır. Ekonominin temel felsefesi sınırlı kaynaklarla sınırsız ihtiyaçlar arasında sağlıklı bir dengeyi oluşturmaktır.

Öyle bir tabloyla karşı karşıyayız ki, sağlıksız bir planlama ileride atanamayan diş hekimleri sorununu gündeme getirirse kimse şaşmasın. Devlet planlamayla yönetilir. İhtiyaçlar sınırsızdır, kaynaklar sınırlıdır. Ekonominin temel felsefesi sağlıklı bir dengeyi oluşturmaktır. Almanya'da 31 diş fakültesi, bizde 103. Bizdeki kontenjan 8 bin 599, Almanya'da 2 bin 500. Almanya'da 9 öğrenciye bir profesör, bizde 46 öğrenciye bir profesör düşüyor.

Üniversite okuyan kardeşlerimize sesleniyorum, sizleri işsiz bırakan düzeni değiştirmeyi ahdettik. Her gencimiz üniversiteyi bitirdiğinde güzel bir ortamda iş bulacak ve çalışacak. Bu düzeni değiştireceğiz. Bu düzeni değiştirmenin yolu sizlerden geçiyor. 6 milyon 300 bin genç sandığa gidecek ve oy kullanacak. Kendi geleceğiniz için oy kullanın.

'ÖĞRETMENLERE İKRAMİYE VERECEĞİZ'

Yarın öğretmenler günü. Baş tacımız öğretmenler. Eğitimle ilgili en önemsediğim cümle Gazi'ye ait bir cümle. "Eğitimdir ki bir milleti; ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder." Öğretmenine değer vermeyen bir toplumun eğitimden bir şey bekleme hakkı yoktur. Ülkenin sorunlarını temelden akılcı politikalarla çözmek istiyorsanız önce öğretmenin sorunlarını çözeceksiniz. İktidar bunun farkında mı? Hayır, değil.

İtibarlı bir meslek haline getireceğiz öğretmenliği. Öğretmenlik meslek kanunu olacak. Hakimler ve savcıların nasıl ayrı yasaları varsa onların da olacak. Sizin hakkınızdır 3600 ek gösterge. Sözleşmeli öğretmen, vekil öğretmen, hayır efendim. Öğretmen öğretmendir. Ayrımcılığı tamamen bitireceğiz.

24 Kasım'da her öğretmenimize bir aylık ikramiye vereceğiz. Helal-i hoş olsun diyeceğiz. Okullardaki öğretmen açığını süratle bitireceğiz. Atanamayan binlerce öğretmeniniz var ama öğretmensiz okullar var.

Geliyor gelmekte olan ve bunların hepsini yapacağız. Söz veriyorum. Onurla yapacağız, gururla yapacağız. Haksızlıklara karşı durmayı öğretmenlerimizden öğrendik. Ama sü​rekli haksızlıklar yaşanan bir toplumda adalet duygusu zedelenir.

CUMARTESİ ANNELERİ

Adaleti öğrendik evet. Haksızlığı öğrendik evet ama demokrasiyi de güzelliği de öğrendik. Anneler için evlatlarının ne kadar değerli olduğunu öğrendik.

Cumartesi Anneleri tam 26 yıldır haklarını arıyorlar. Evlatlarını arıyorlar. Bari mezar yerini gösterin diyorlar. Çoğu anne bunu görmeden hayata veda etti. Bunlar anneliğe yakışır asalet içinde, sessizce Galatasaray Meydanı'nda her cumartesi oturarak evlatlarını istediler. Tam 699 hafta. 700. hafta baskı kurdular, dövdüler ve gönderdiler.

'Yasaya aykırı gösteri yaptıkları' için. Mahkemeye verdiler. Elbette ki Cumartesi Anneleri haklı ama Diyarbakır Anneleri de haklı. O anneleri de anlamamız gerekiyor. Ayrımcılıktan beraberlikten söz ediyorum.

Hiçbir anne evladının elinde silahla terör örgütüne katılmasını istemez. O anneleri de anlamamız gerekiyor. Anne anne annedir. Annelerin evlatları üzerinde beklentisi değerlidir. Elimizden gelen her türlü çabayı göstereceğiz.

ÇİFTÇİ DOLAR ÜZERİNDEN BELİRLENEN FİYATLA GÜBREYİ ALMAK ZORUNDA

Mutfaklarda yangın var. Saray'dakileri ayrı tutuyorum. Dolarla ihale alanları ayrı bir yere koyuyorum. Onlar ayrı. Benim derdim, hepimizin derdi asgari ücretle geçinenler. Bu insanlar nasıl geçinecekler. Herkes birbirini suçluyor. İktidar tacirleri suçluyor.

Hal esnafıyla konuştum. Gittim dertleştim. Bu fiyatları yükselten siz misiniz? Dediler ki 'tarımsal üretimde çiftçinin kullandığı girdiler çok pahalı.' Gübre, ilaç, tohum, fide, sera malzemelerinin tamamı pahalı ve çiftçi dolarla belirlenen bu fiyatlarla malzeme almak zorunda. İki, dediler ki 'bütün AB ülkelerinde çiftçiler desteklenir. Çünkü tarım stratejik sektördür.' Vatandaşların karnının makul bir fiyatla doyması lazım. Teşvik var yasada ama uygulanmıyor. Çoğu zaman var olan destekleri de toprak sahiplerine veriyorlar. Tarlaya bile gitmiyor. Üreten, eken, çalışan orada. Teşviği onlara değil Ankara'da oturana veriyorlar. Tezgahın üzerindeki plastik kasayı gösterdi. 'Bu kasanın fiyatı içine koyduğumuz tarım ürünlerinden daha pahalı' dedi. Dediler ki 'biz burada komisyoncuyuz. Bizim alacağımız ücreti biz belirlemiyoruz. Gelen mal, çıkan mal belli. Bizim kazancımız yüzde 8. Zaten istesek de fiyatları artıramayız' diyorlar.

Sonunda şunu söylediler. 'Hali kazanan seçimi kazanır' dediler. Ben de, 'Başkan hiç endişe etme hem hali hem seçimi kazanacağız' dedim. Onların bütün sorunlarını çözeceğim.

Sırça köşkte, sarayda oturursanız, oturup hal esnafı ile konuşmazsanız Türkiye'nin sorunlarını çözemezsiniz. İnşallah bu bize nasip olacak.

"MUTFAKTA YANGIN VAR"

Bir de gıda sektörü var. Mutfaklarda yangın var dedik. Her gün zam geliyor. Marketlerde saat başı etiket değiştiren elemanlar işe başladı. Öyle bir noktaya geldi ki Türkiye insanlar satış yaparken zarar ediyor. Çünkü yarım saat sonra fiyat değişecek aldığı fiyata kar koyamayacak.

Onların da dertlerini öğrendim. Bizim dertlerimizi aktarın dediler. Diyorlar ki üretici elindeki malı satmaktan tedirgin. Bu tedirginlik felaket bir şey. Satışı yapanlar fiyat artışından sorumlu değildir. Eğer konuyu maliyet ve üretim ekseninde düşünemezseniz zaten fiyat artışı zorunlu olarak gelir.

Hükümetin birinci önceliği üreticiyi korumak olmalı dediler. Eğer koruyamazlarsa açlıkla karşı karşıya kalabiliriz.

Baskıyla mı fiyatları düşüreceksin? Hal esnafını terörist mi ilan edeceksin?

Tam 14 milyon asgari ücretlimiz var. 7 milyon 587 bin 323 kişi asgari ücretin üçte biri oranında para alıyor. Beyler, dolarla maaş alanlar, 5-6 yerden maaş alanlar bunu biliyor mu? Türkiye'de yoksulluk sınırı 10 bin 385 lira. Asgari ücret 2 bin 825 lira.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.