Canan Cansu Özgen'in programına katılan yer bilimci Profesör Doktor Celal Şengör "Beklenen büyük Marmara depreminin, Tuzla'dan, Silivri'ye kadar olan bölgeye ağır zarar vereceğini" söyledikten sonra "İlk gün, her yerde yangınlar olacak. İtfaiye ekipleri; ya enkaz altında kalacak ya da araçlarına ulaşılamayacağı için müdahale edemeyecek. Kent dışından yardım gelmesi çok zor olacak. Açlık ve yağma başlayacak. Salgın hastalıklar görülecek. Şehir, ağır bir kokuya bürünecek. Ölmeyenler 'Keşke ölseydik' diyecek" dedi.
Ben de, olası bir İstanbul depreminde, Cumhur İttifakı bileşenlerinin, kendilerinin hiç ihmali ve sorumluluğu yokmuş gibi bütün sorumluluğu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanına fatura edeceğini düşünerek “Sayın Ekrem İmamoğlu, tek aday olarak gireceği ön seçim için il il ve salon salon gezmek yerine -İBB başkanı olarak- önce İstanbul'da, sonra ülkemizde alınması gereken deprem önlemlerini gündeme getirse daha çok değer ve oy kazanacak.” diye düşünüyorum.
Sayın Ekrem İmamoğlu'nun, cumhurbaşkanı adayı veya parti genel başkanı gibi konuşmalar yapması da yanlıştır.
Sayın Mansur Yavaş gibi yeri geldiğinde, kısa ve öz konuşmak, potansiyel cumhurbaşkanı adayı ve devlet insanına, daha çok yakışan bir tavırdır çünkü.
Ülkemizin -başta Eğitim(Öğretmen atamaları ve Proje Okulları), Ekonomi, Dış Politika(Kıbrıs, Yunanistan’ın, ada ve adacıklarımız ile ilgili tutumu, Suriye’de yaşananlar) – gibi birçok sorunu varken- “Yurttaş geçim, muhalefet olmayacak seçim derdinde” türü bir durum ortaya çıkacağından, olmayan bir erken seçim için tek adaylı bir ön seçim yapılmasını da; gereksiz buluyorum“
Yukarıdaki metni, Şubat ayının sonunda -yani Ekrem İmamoğlu, göz altına alınıp tutuklanmadan 3 hafta kadar önce- yazmıştım ve birçok eleştiriyle karşı karşıya kalmıştım.
İstanbul’da yaşanan 6.2 ölçekli ve 5.3 ile 3.8 arasında birçok artçısı olan depreden sonra da “Dilerim ve umarım; can ve mal kaybı olmayan İstanbul Depremleri, deprem uzmanlarının "Kanal İstanbul Projesinin, fay hatları üzerindeki etkisi" hakkında -ülkemizi yönetenlerin dikkate alacağı- bilimsel açıklamalar yapmasına neden olur” diye yazmıştım.(Kanal İstanbul ile ilgili düşüncelerimi, başka bir yazıda yazacağım için şimdilik o kadar yazmakla yetinmiştim.)
Ben, bilim insanlarından açıklama beklerden MHP genel başkanı Sayın Devlet Bahçeli "Ekrem İmamoğlu, ikbal hedefiyle İstanbul'u tehlike girdabına teslim etti" demiş.
“Olası bir İstanbul depreminde, Cumhur İttifakı bileşenleri, kendilerinin hiç ihmali ve sorumluluğu yokmuş gibi bütün sorumluluğu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanına fatura eder” diye düşündüğüm için beni, haklı çıkarmış yani.
O nedenle –Allah, göstermesin- deprem büyürse, turpun da büyümesine şaşırmamak gerek.
Keşke; 6 Şubat depremi öncesindeki ihmaller zincirini ve deprem sonrası yaşanan aksaklıkları dile getirdikten sonra –kendisinin- Başbakan Yardımcısı olduğu dönemde, deprem yaralarını sarmak için çıkarılan yasa ve 26 yıldır alınan vergi ile neler yapılıp yapılmadığını da sorgulasaydı.
Depreme karşı önlem alıp uygulamak, yalnız yerel yönetimin değil merkezi yönetimin de görev ve sorumluluğudur çünkü.
Depremden sonra; birkaç bakanın “Kanal İstanbul” konulu bir toplantı yapacağını duyunca “Kanal İstanbul Projesinin, depreme etkisi olur mu?” diye, işin uzmanlarından bilgi alacaklarını sanarak sevinmiştim ama İstanbul Büyükşehir Belediyesi yetkililerinin çağrılmadığı toplantıda “Kanal İstanbul Projesine devam” türü konuların görüşüldüğünü duyunca üzüldüm.
Allah korusun olası bir depremde nüfusumuzun dörtte birini etkileyeceği için yaklaşık olarak dörtte br yurttaşımızn yaşadığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığını temsil eden birinin, mutlaka o toplantıda bulunması gerekirdi çünkü.
Duruma “Dünya Sanal, İstanbul’a Kanal” ve “Şimdi Tasa Anayasa” açısından bakınca normal gibi olsa da ben, yaşananları yadurgadım.
Yaklaşık olarak 1 yıl önce -23.04.2024’te- “Bana göre; ülkemizin, ana gündemi, Deprem, Mutfak ve Dış Politika olmalı. O nedenle, Anayasa Değişikliği tartışmalarını, zamansız buluyorum” yazdıktan sonra “Sizce de öyle değil mi?” diye sormuştum.
Bugün de “Ülkemizin, ana gündemi; Anayasa Değişikliği ve Kanal İstanbul değil deprem, ekonomi, eğitim, adalet ve sosyal politikalar olmalı.” dedikten sonra “Sizce de öyle değil mi?” diye soruyorum.
Gündeme getirilen gereksiz birçok şeyden sonra, birçok eleştiriyi de gündeme getirmek mümkün ama ben, “Doğal olan, normal doğum” diyenlere “Doğal olan -deprem, sel gibi- doğal olaylara karşı, felaket ortaya çıkmadan, doğru ve kalıcı önlemler almaktır. Doğal olan, doğan ve doğacak olan çocuklar için daha güzel bir ortam yaratmak amacıyla herkese insanca yaşayabileceği kadar ücret verilen bir sistem ortaya koymaktır. İşe, memura yapılan seyyanen zamları, memur emeklisine de yansıtarak başlayabiliriz. Birkaç yıl öncesine kadar öyleydi çünkü.” demekte yetiniyorum.
Ana muhalefet partisi genel başkanının, katıldığı mitinglerde; partili belediye başkanlarının, depreme karşı aldıkları önlemler ile iktidara gelince neler yapacaklarını da anlatması dileğiyle kalın sağlıcakla…
İSTANBUL DEPREMİ ve DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Paylaş