Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Aydın Milletvekili ve Adalet Komisyonu Grup Sözcüsü Süleyman Bülbül, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin “Bütün insanlar eşittir” ilkesiyle şekillenen insan hakları mücadelesinin, Türkiye’de derin bir krizle karşı karşıya olduğunu vurguladı. Bülbül, yargının suç örgütleri ve tarikatların etkisi altına girmesiyle, temel insan haklarının istisna durumuna geldiğini ifade etti.
"ŞİDDET VE ADALETSİZLİK YAYGINLAŞTI"
Süleyman Bülbül, 2024 yılında yaşanan insan hakları ihlallerine dikkat çekerek şu verileri paylaştı:
Anıt Sayaç’a göre, 2024 yılında bugüne kadar erkekler 418 kadını öldürdü.
OECD raporuna göre, Türkiye’de 6,5 milyon çocuk aşırı yoksulluk içinde yaşıyor. Çocuklar yeterli beslenemiyor ve okula aç gidiyor.
Freedom House 2024 raporunda, Türkiye 100 üzerinden 33 puanla “özgür olmayan” ülkeler kategorisinde yer aldı.
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye, 180 ülke arasında 158. sırada bulunuyor.
Bülbül, bu verilerin Türkiye’nin hak temelli anlayıştan her yıl biraz daha uzaklaştığını açıkça gösterdiğini belirterek, temel hak ve özgürlüklerin yok sayıldığını ifade etti.
"YAŞAM HAKKI TEHDİT ALTINDA"
Bülbül, vatandaşların yaşam hakkından, sağlık, eğitim ve güvenli çalışma koşullarına kadar pek çok temel hakka erişiminde ciddi kısıtlamalar yaşandığını vurguladı:
“Yurttaşlarımızın en temel hakları olan yaşam, eğitim, sağlık ve ifade özgürlüğü sistematik olarak ihlal ediliyor. İnsan haklarına dayalı bir düzen yerine ayrımcılık, şiddet ve adaletsizlik hâkim kılınıyor. Yargı bağımsızlığı yok edilerek, suç örgütlerine ve tarikatlara alan açıldı.”
"HAK TEMELLİ BİR TÜRKİYE İÇİN ÇALIŞIYORUZ"
Süleyman Bülbül, tüm ayrımcılıkların sona erdiği, herkesin eşit haklara sahip olduğu bir Türkiye için mücadelenin süreceğini belirterek sözlerini şöyle tamamladı:
“Irk, dil, din, cinsiyet veya siyasi görüş fark etmeksizin herkesin eşit haklara sahip olduğu bir Türkiye için çalışıyoruz. Adalet, eşitlik ve insan haklarının tam anlamıyla sağlandığı bir düzeni inşa etmek için mücadelemiz devam edecek. İnsan haklarının lüks değil, bir hak olduğu bilinciyle hareket edeceğiz.”
