Başkanlar İstanbul depremini konuştu

İzmir’de yaşanan depremin ardından beklenen büyük Marmara depremi bir kez daha gündeme geldi. CHP’li 10 belediye başkanıyla birlikte Halk TV’de deprem gerçeğini konuşan Prof.

Gündem 12.11.2020, 15:39 12.11.2020, 15:39
Başkanlar İstanbul depremini konuştu

İzmir’de yaşanan depremin ardından beklenen büyük Marmara depremi bir kez daha gündeme geldi. CHP’li 10 belediye başkanıyla birlikte Halk TV’de deprem gerçeğini konuşan Prof. Dr. Naci Görür risk yönetiminin önemine değinerek, “Beklenen İstanbul depremi gelirse Türkiye Cumhuriyeti ekonomik bağımsızlığını yitirir ”dedi.


Yaşanan 17 Ağustos 1999 depreminin ardından 21 yıl geçti. Peki, İstanbul’da deprem için ne yapıldı? İstanbul’un 10 belediye başkanı Halk TV’de Bilim İnsanı Prof. Dr. Naci Görür ile bir araya gelerek bu sorunun cevabını konuştu. Şirin Payzın’ın sunumuyla gerçekleşen programda başkanlar sorunlarını anlatıp çözümlerini sıraladı. Adalar Belediye Başkanı Erdem Gül, Avcılar Belediye Başkanı Turan Hançerli, Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu, Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık, Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün, Esenyurt Belediye Başkanı Kemal Deniz Bozkurt, Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı, Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç ve Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin’in konuk olarak katıldığı programda, deprem öncesi ve sonrasında neler yapılması gerektiğinden, mevcut yasaların yeterliliğine kadar pek çok konu hakkında görüş alışverişinde bulunuldu. Beklenen Marmara depremi hakkında soruları yanıtlayan Prof. Dr. Naci Görür ise risk yönetimi konusunda yerel yönetimlere olduğu kadar hükümete de büyük görevler düştüğünü belirterek, “Türk hükümetlerinin hemen hemen hiçbiri depremi ön plana almamış, yapılması gerekeni yeterince yapmamıştır” dedi.

AFET YASASI RANT YASASINA DÖNMÜŞ


Programın konuklarından Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç, Türkiye’nin risk yönetimi konusunda başından beri bir yanlışlıklar yumağı içerisinde olduğunu söyleyerek konuşmasını şöyle sürdürdü; “ 99’dan bugüne kadar geçen zaman içerisinde bizler neler yapmışız, buna bakmak zorundayız. KONDA Araştırma Şirketi’nin çalışmasına göre halkın yüzde 80’i, devletin 99’dan bu yana deprem konusunda herhangi bir önlem almadığına ve ya risk yönetimi konusunda herhangi bir çalışma yapmadığına inanıyor. Devlet, bir eylem planı yapmış, aynı zamanda bir afet yasası da var. Fakat 6306 sayılı afet yasası rant yasasına dönmüş. Hemen ardından imar barışı yasası çıkarıldı. İmar barışında yanlışlıkların olduğu, bizim gecekondu bölgelerinde uygulamasının birbiriyle çeliştiği ve özellikle gecekondu bölgelerinde bu yasanın vatandaşa bir getirisinin olmadığı çıktı ortaya.”

RİSKLİ BİNAYLA BARIŞ OLMAZ!


Riski azaltacak önlemler alınması gerektiğinin altını çizen Başkan Genç, “Devlet, bir takım yasalar çıkarma gayretinde gözüküyor. Ortada çok büyük bir risk var. Siz bu riski azaltacak önlemler almak zorundasınız. Ama bu konuda bir çalışma yok. Riskli binayla barış olmaz. Bir de Cumhuriyet Halk Partisi imar barışını iptal ettirdi deniyor. Hayır, aslında bu yasayı çıkaranların içinde bulunduğu problemi çözmüş gibi oldu. Riskli binayla barışın bedeli insan hayatıyla ödenir. Yapı kayıt belgesiyle vatandaşın beyanı esas alındı, oturulabilir algısı oluştu. İzmir depreminden sonra da riskli binalarda oturmayalım çağrısı yapıldı. Ama o binaları yasallaştıran da devlet. Bizler ‘ne yapmalıyız’ ın cevabını sokakta bulabiliriz. 2023’e kadar bir ulusal deprem stratejisi ve eylem planı yapıldı. Bu planın içerisinde yerel yönetimler yok. Bir plan yapılacaksa yerel yönetimlerle yapılmalı. İstanbul’un büyük bir çoğunluğu kaçak yapılardan oluşuyor. Mülkiyet konusu çözülmeden herhangi bir dönüşüm yapma şansınız yok. Şu anda sıkıntı çok. Giderilmesi gereken sorunlar çok. Sarıyer’in bütün tepe bölgelerinde mülkiyet problemi var ” diye konuştu.

ACİLEN BİR EYLEM PLANI GEREKİYOR


“Yapı denetiminden bahsettik ama yapı denetiminde çalışan mühendislerin liyakatinden bahsetmedik” diyen Başkan Genç konuşmasını şöyle sürdürdü: “Kalitenin ve seviyenin inanılmaz düştüğü ve bunun da gençlerin üniversitede bu bölümleri seçmekten kaçınmasına neden olduğu, buna paralel olarak da devletin o bölümlerdeki kontenjanları düşürdüğü gerçeği var. Devletin yaptığı çok tuhaf bir durum da var. TOKİ’yi sadece TOKİ kontrol edebiliyor. Bir tane kontrol mühendisi yok. Yapan kontrol ediyor. 2 bloğundan biri yıkılan Yağcıoğlu apartmanının müteahhitti Şerafettin Ağar, Elazığ depremi arından sosyal medyada yaptığı paylaşımda ‘ 6,8 büyüklüğünde bir deprem İzmir’deki yapıların yarısını yıkıp geçer, yani bir mezarda oturuyoruz’ diyor. Tüm Avrupa’da müteahhit sayısı 25 bin, sadece Türkiye’de 450 bin. Bunların büyük bir çoğunluğu kontrolsüz, liyakatsiz, mühendissiz çalışıyor. Kalite inanılmaz düştü. Bunun çözümü sokaktır. Belediye başkanlarının yeri de makamı da sokaktır yani halkın içidir. 40 kat ruhsat almış, 60 kat yapılmış binalar var. Bu binalar imar barışıyla affedilmeye çalışılıyor. Peki ne olacak bunlar? Gelen 20 katın yükü ne olacak? Acilen bu işin bir eylem planı içerisinde devlet ve yerel yönetimlerle çözülmesi gerektiğini düşünüyorum.”

DEPREM KONUSU KONUŞULMASIN İSTİYORLAR


Programda belediye başkanlarını ve vatandaşın sorularını yanıtlayan yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür ise risk yönetimi konusunda merkezi hükümet, yerel yönetim ve vatandaşlara düşen görevleri bir bir sıraladı. “Türk hükümetlerinin hemen hemen hiçbiri depremi ön plana almamış, yapılması gerekeni yeterince yapmamıştır” diyen Görür konuşmasını şöyle sürdürdü: “Türk hükümetlerinin depreme bakış açısı şu: “Deprem olsun, biz gideriz, halkı toplarız, başsağlığı dileriz, Allah’tan geldi bu tehlike yapacak bir şey yok deriz, ölenlere Allah’tan rahmet dileriz. Sizi aç, susuz bırakmayacağız, hükümet güçlüdür, yaralarınızı saracağız deriz.” Bu güzel bir şey ama testi kırıldıktan sonra hükümetin olaya müdahale ettiğinin göstergesi. Günümüzde deprem afet yönetimi önemlidir. Deprem olmadan önce gereken yapılmalı ki ölenlerin sayısını azaltabilelim. Bu, bilgi toplumlarında, bilim toplumlarında mümkündür. Deprem öncesi çalışmalarına kısaca risk yönetimi deniyor. Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin hiçbirinin bu konuda bir talebi olmamıştır. Aksine, bu konu hiç konuşulmasın istiyorlar. Bir deprem olsun o zaman gereken yapılır diye bakılıyor. Türkiye Cumhuriyeti yönetimleri, risk yönetimini talep etmiyorlar. Bu nedenle deprem öncesinde herhangi bir çalışma yapmak yerine bir sonraki seçimde yeniden kazanmak için çalışma yapıyorlar. Biz yönetimlerimizden risk yönetimine tabi olmalarını, olası bir deprem durumunda ölü sayısını azaltacak çalışmalar yapmalarını bekliyoruz.”

YAPSATÇILARA RUHSAT VERMEYİN


Deprem öncesi alınacak önlemler konusunda yerel yönetimlere de büyük görevler düştüğünü belirten Prof. Dr. Naci Görür, “İstanbul’da, deprem beklenen bir kentte hiç yapılmaması gereken şey nüfus yoğunluğunu ve ya bina yoğunluğunu artırmaktır. Depreme hazırlanmanın en temel prensipleri budur. Yapsatçılara ruhsat vermeyeceksiniz. İhtiyaca binaen bina yapılabilir. Ama sizin bir ruhsat vermeme yetkiniz varsa bunu kullanacaksınız. Aynı şekilde fabrika kuracağım diyene de ruhsat vermeyeceksiniz. Öyle bir talebi varsa buyursun Anadolu’ya gitsin. Bizim en büyük projemiz İstanbul’dan Anadolu’ya göçü sağlamak olur. Ama tam aksi yapılıyor. Arsa geliştirmeye asla müsaade etmeyeceksiniz. Arsalarda rant yaratmayacaksınız, buna müsaade etmeyeceksiniz. Belediyelerin, binaların başlangıcından sonuna kadar ciddi anlamda denetim ve gözetim yapması lazım. Binalara deprem güvenliği kimlik kartları hazırlanmalı. Çünkü insanlar artık ev alırken de korkuyor, kiraya giderken de korkuyor” diye konuştu.

HALK, DEPREM GÜVENLİĞİ HAKKINDA HİÇBİR ŞEY YAPMIYOR


“Bizim milletimiz korkuyorum diyor ama maalesef bir bilgi toplumu gibi kendine yakışan davranışları yok” diyen Görür konuşmasını şöyle sürdürdü: “Önce ağlayıp üzülüyor, on gün sonra aynı koşullarda, hiçbir şey değişmediği halde rahatlıkla hayata devam ediyoruz. Buradan sesleniyorum. Halkın iradesinden daha üstün bir irade yok. O zaman bu kadar yüksek iradeye sahip bir halk neden kendini yönetenlerden can güvenliği konusunda ısrarcı olmaz? 99’da 20 bin kişi öldü. O günden bu yana kaç tane yerel seçim ya da merkezi seçim geçti. Hangi seçimde halkın pankartlarla meydanlarda çıkıp ‘Depremde can güvenliğimizi sağlayın’ dediğini gördünüz? Bu halkın kendi can güvenliği için demokratik yollardan örgütlendiğini gördünüz mü? Bu halk deprem güvenliği hakkında bir şey yapmıyor. Deprem programını seçimlerde önünüze getirmeyen partilere oy vermeyin. Siyasetçiden ne istediğini söyleyeceksin ki o da halkın nabzına göre hareket etsin.”

CAN GÜVENLİĞİMİZİ SAĞLAMANIN YOLU DEPREM ODAKLI KENTSEL DÖNÜŞÜM


Kentin bileşenlerini; halk, yönetim, altyapı, çevre, yapı stoku ve ekonomi olarak sıralayan Görür konuşmasının sonunda, “Önce halkı bilinçlendireceksiniz deprem konusunda. Yönetimlerin kendileri de eğitilecek. Bir belediye başkanı veya bir vali afet yönetimini bilecek, risk yönetimini bilecek. Bunun yollarını bilecek. Risk yönetimini bilmeyen bir yönetici nasıl o karmaşanın içerisine girecek? Üçüncüsü altyapı. Kentsel dönüşüm sadece binaları yapmak değildir. Bütün bu altyapının elden geçmesi gerekir. Yapı stokunun da ciddi bir şekilde incelenmesi, envanterinin çıkarılması gerekir. Sürekli yıkıp yapmak gibi bir mantık yok. Deprem en büyük çevre felaketi. Her bir ilçede atık maddeler ortaya çıkacak. Patlayıcı, toksin maddeler, inşaat atıkları gibi. Eğer bunlar usulüne göre bertaraf edilmezse burada başlayacak kimyasal olaylarla meydana gelecek ağır metaller ve diğer kirleticiler suya, havaya, toprağa karışıp besin zinciri vasıtasıyla tekrar bize gelecek. Bunların nasıl geri dönüşümü yapılacak, nasıl ekonomiye kazandırılacak bu konu belediyelerin görevi. Bir başka bileşen de ekonomi. Beklenen İstanbul depremi gelirse Türkiye Cumhuriyeti ekonomik bağımsızlığını yitirir. Siz duydunuz mu bizim iş insanlarının; iş gücü kaybımızın, ekipman kaybımızın, üretim tesislerinin kaybının önlenmesi konusunda konuştuğunu? Sadece kentsel dönüşüm değil, yapı stoku değil bu saydığımız her şeyi depreme dayanıklı hale getirmelisiniz. Deprem odaklı kentsel dönüşüm can güvenliğimizi sağlamanın en birinci yolu” ifadelerine yer verdi.

Yorumlar (0)
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 15 36
2. Fenerbahçe 15 33
3. Trabzonspor 14 31
4. Göztepe 14 26
5. Samsunspor 15 25
6. Beşiktaş 14 24
7. Gaziantep FK 14 22
8. Kocaelispor 14 18
9. Başakşehir FK 15 17
10. Alanyaspor 14 16
11. Konyaspor 15 16
12. Çaykur Rizespor 15 15
13. Gençlerbirliği 15 14
14. Antalyaspor 14 14
15. Kasımpaşa 14 13
16. Eyüpspor 15 13
17. Kayserispor 15 13
18. Fatih Karagümrük 15 8
Takımlar O P
1. Pendikspor 15 32
2. Amed SK 16 32
3. Esenler Erokspor 16 31
4. Bodrum FK 15 30
5. Iğdır FK 16 28
6. Erzurumspor FK 16 26
7. Çorum FK 15 25
8. Serik Belediyespor 16 25
9. Boluspor 16 23
10. Bandırmaspor 15 23
11. Keçiörengücü 16 21
12. Van Spor FK 15 21
13. Sivasspor 15 20
14. Sakaryaspor 16 19
15. İstanbulspor 15 15
16. Ümraniyespor 16 15
17. Sarıyer 15 14
18. Manisa FK 15 13
19. Hatayspor 15 5
20. Adana Demirspor 16 2
Takımlar O P
1. Arsenal 15 33
2. Manchester City 15 31
3. Aston Villa 15 30
4. Chelsea 15 25
5. Everton 15 24
6. Crystal Palace 14 23
7. Sunderland 15 23
8. Liverpool 15 23
9. Tottenham 15 22
10. Brighton & Hove Albion 14 22
11. Newcastle United 15 22
12. Manchester United 14 22
13. Bournemouth 15 20
14. Brentford 15 19
15. Fulham 14 17
16. Leeds United 15 15
17. Nottingham Forest 15 15
18. West Ham United 14 12
19. Burnley 15 10
20. Wolverhampton 14 2
Takımlar O P
1. Barcelona 16 40
2. Real Madrid 15 36
3. Villarreal 15 35
4. Atletico Madrid 16 31
5. Real Betis 15 24
6. Espanyol 14 24
7. Athletic Bilbao 16 23
8. Getafe 15 20
9. Deportivo Alaves 15 18
10. Rayo Vallecano 14 17
11. Elche 14 16
12. Real Sociedad 15 16
13. Celta Vigo 14 16
14. Sevilla 14 16
15. Mallorca 15 14
16. Valencia 14 14
17. Osasuna 14 12
18. Girona 14 12
19. Real Oviedo 15 10
20. Levante 14 9