Akın Gürlek davasında karar günü: Savcı ile İmamoğlu arasında "bana bakma" tartışması

CHP’nin tutuklu Cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'i 'tehdit edip hedef gösterdiği' iddiasıyla yargılandığı davada 3'üncü kez hakim karşısına çıktı.

İmamoğlu hakkında 7 yıl 4 aya kadar hapis cezası ve siyasî yasak talep ediliyor.

Silivri'deki mahkeme salonunda görülen duruşma, saat 10.00'da başladı.

Mahkemeden ek süre talep edilmemesi ve savunmaların tamamlanması durumunda bugün kararın açıklanması beklentiler arasında.

İmamoğlu sloganlarla karşılandı

İmamoğlu, alkışlarla salona girdi. Gazeteci Hilmi Hacaloğlu'nun aktardığına göre; duruşmadaki izleyiciler önce "Ekrem Başkan" sonra "Cumhurbaşkanı İmamoğlu" tezahüratı attı. İmamoğlu oturduktan sonra bir kez daha vatandaşlara el salladı. Bu sefer de "halkın umudu İmamoğlu" sloganı atıldı.

Mahkeme heyeti duruşma salona geldi bu sırada "Her şey çok güzel olacak" sloganı atıldı.

Mahkeme başkanı, çekim yapılmaması gerektiğini hatırlatarak duruşmayı açtı. Sözü Ekrem Bey'e verdi ve kısa beyan verilmesini istedi.

İmamoğlu, 'Hayat kısa zaten hayat kadar kısa olacak' dedi.

İmamoğlu ile savcı arasında gerilim

Savunmasını yapan İmamoğlu, "11 milyon işsiz var. Lütfen dikkatle dinleyin. (Savcıya bakarak)" dedi.

Duruşma savcısı da bunun üzerine, "Dinliyorum ben bana konuşmayın." ifadelerini kullandı.

İmamoğlu : Savcıya bakmak yasak mı Mahkemeye soruyorum? Yargılanıyor muyum yargılanmıyor muyum ona karar vereceğim.

Mahkeme Başkanı: Devam edin Ekrem Bey.

İmamoğlu: Savcı beye bakmam yasaksa bakmayacağım.

Savunma ve izleyici sıralarından masaya vurularak “Savcıyı uyarın, engelleme yapmasın” diye sesler yükseldi.

Mahkeme Başkan : Devam edin Ekrem Bey.

İmamoğlu: Cevabımı aldım, bakmaya meraklı değilim.

‘DEM ve MHP’ye çağrı yapıyorum’

İmamoğlu, DEM Parti ve MHP'ye de çağrıda bulundu:

İmamoğlu: Benden korkuyorlar ama ben buradayım.İstiyorum ki insanımız konsolosluk kapılarında Vize dilencisi olmasın, itibar denilen şey budur.

Cezaevinde yıldırma politikası uygulanıyor bize. Ama başarılı olamayacaklar.

DEM ve MHP’ye çağrı yapıyorum. Bu süreçte kendi ikbalinin peşinde olanların kötü niyetlerine fırsat vermeyin. Çoğulculuk esas alınmalıdır.

Tarihi adımların sonuca varması ancak hukuka dönülerek ve kayyumlardan kurtulunarak mümkün olabilir. Aksi halde bu süreç maalesef başarıya ulaşamaz.

Doğru zaman geldiğinde herkes yaptığının hesabını verecektir.

İmamoğlu, Nazım Hikmet'in şiirini okudu:

"Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket, bizim.

Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu dâvet bizim.

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine, bu hasret bizim..."

'Yargının siyasete aparat yapılmasına karşı mücadeleye devam edeceğim'

İmamoğlu savunmasını şu sözlerle bitirdi:

"Kaşları çatık yüzü asık bu akıldan uzaklaştığımızda insanımız huzur bulacaktır. Biz hak yemedik, hakkımızı da yedirmeyeceğiz. Cesaretimiz tamdır. Yargının siyasete aparat yapılmasına karşı mücadeleye devam edeceğim. Gençliğimin de farkındayım, yolumun uzun olduğunun da farkındayım."

Avukat İlkiz savunma yaptı

İmamoğlu'nun beyanı bittikten sonra savunma makamı adına Avukat Fikret İlkiz söz aldı.

İlkiz, "Karşımızda heyetinizi görmek istiyorum. Sizlere hitaben bir savunma yapmak istiyorum. Kime ne zaman, nasıl, niçin bakacağıma da ben karar veririm. Biz avukatlar esas hakkında mütalaa okunduğunda araya girmedik. Sanık savunma yaparken araya girmemelerini rica ediyorum. Kime bakacaksam o karar bize aittir. Herhangi bir şekilde bir kesmeyle müdahale durumuyla karşı karşıya karşı karşıya kalırsam, kalırsak yanıt veririm, yanıt veririz" dedi.

Heyet başkanı "mahkemenin insicamını biz sağlarız" yanıtını verdi. İlkiz, "Kısa bir savunma olmayacak" dedi ve savunmaya başladı.

İlkiz sözlerini şöyle sürdürdü:

"20 Ocak bant çözümünde 'zihnin çürümesi' diye bir anlatım yer almıyor. Önemi var mı yok mu üzerinde durmuyorum. Böyle bir şey yer almıyor, ama iddianamede yer alıyor.

'Her gün yargı bağımsız demekle, yargı bağımsız oluyor mu?' dedi İmamoğlu, haksız mı?

Neden bunları söylüyorum tekrar? Demek ki savcıların içinden biri mesai saatlerinde televizyon izliyor. Tutanak tutulmuş çünkü aynı saatlerde resen soruşturma başlattık diye.

Hiç iş mi yapmıyorsunuz? Mesai saatlerinde televizyon mu izliyorsunuz? Böyle bir tutanağın CMK’da yeri yoktur. Yapılması gereken bu konuşmanın tamamının çözümünü yaptırarak akabinde işlem yapmaktır.

Mehmet Pehlivan size vereceğim savunmayı imzalayamadı. Savcı çağırdı, gitti, buna rağmen tutuklandı. Müthiş bir savcılık, müthiş bir soruşturma işlemi gerçekleşiyor.

Ben şimdi savcı niye lehe delilleri toplamadı diyeceğim de, nasıl bakacağımıza ilişkin bile bize bir şeyler söylemeye kalkışıyorsunuz.

İfade özgürlüğünü bize anlatmayın, biz biliriz.

'Dokunulmaz mıdır bu yargı?'

Şikayeti var mı bu çok mağdurun yok, ifadesi var mı bu çok mağdurun dosyada yok. Nasıl bir hakaret oluyor mu? Böyle iddianame olmaz.

Terörle Mücadele Edenlerin Kimliklerini Açıklamakla suçlanıyor. Biz anlatmayacak mıyız? Dokunulmaz mıdır bu yargı?

Kamuyu aydınlatmak ile hedef göstermenin ayrımına varabiliyor olmalıyız.

İmamoğlu bu konuşmayı CHP Gençlik Kolları Başkanı Cem Aydın’a yapılan hukuksuzluğu eleştirmek için yapmıştır.

Kamu görevlileri hesap vermek zorundadır. Çok mağdur çok müşteki çok üzülmüş çok zarar görmüş savcı da eleştirileceğini bilmelidir. Bildiğini biliyorum.

Adalet eleştirilemez bir şey değildir. Herkesin Tenkit hakkına saygı gösterilemesini talep hakkı vardır. Yargıtay 9. Ceza Dairesi bu yönde verilen kararı onamıştır, numarasını söyledim."