30.10.2024, 13:53

Asgari ücret artışı konusu “gerçekleşen-beklenen enflasyon” tartışmasına sıkıştırılmamalıdır!

Asgari ücrete yapılacak artış tartışması bu sene de erken başlatıldı. Önce IMF, asgari ücretin enflasyonla mücadeleyi akamete uğratacak biçimde artırılmamasını buyurdu, ardından da IMF’siz IMF politikası uygulayan iktidar bu yılki zammın sınırlı tutulacağını açıkladı.

İktidar cephesinden buna gerekçe olarak enflasyonla mücadele gösteriliyor. Belli ki “enflasyon düştüğünde dar gelirlilerin durumu da düzelir” biçimindeki “ölme eşeğim ölme, yaz gelince yonca bitecek…” masalını anlatmayı sürdürecekler.

Ortak bildiri

Asgari ücret tartışmasına ilk kez, aralarında çok seçkin iktisatçı hocalarımızın da bulunduğu 118 iktisatçımız ortaklaşa yayınladıkları bir bildiri ile katıldı. Bu reaksiyonda IMF’nin yaptığı açıklama etkili olmuş olabilir.

Şahsen bu bildiriden haberim yayınlandıktan sonra oldu. Geriye dönüp araştırdığımda bir iktisatçı dostumun SMS biçiminde bildiriyi bana gönderdiğini, benim de yoğunluğumdan gözden kaçırdığımı fark ettim. Bildiriden asıl olarak yayınlandıktan sonra sosyal medya aracılığıyla haberdar oldum.

Öncelikle, bildiriyi hazırlayanların ve imzalayanların emeklerine sağlık. Ne de olsa (belki de) ilk kez akademisyen iktisatçılar kabuklarından çıkıp önemli bir konuda ortak bir ses verdi. Umarız benzer bir ses yeni anayasa tartışmaları yapılırken akademisyen hukukçulardan da çıkar.

Daha geniş bir zeminde tartışmak daha yararlı olabilirdi

Ancak bu bildiri, yayınlanmadan önce, daha geniş akademisyen-iktisatçı zemininde tartışılabilirdi ve bildiriye yapılabilecek katkılarla, daha fazla sayıda imza ila yayınlanır ve belki de daha fazla ses getirirdi. Bu şans kaçmış gibi görünüyor.

Özüne karşı çıkmadığım bildiride, emekten yana bir perspektif oluşturması açısından da aşağıda vurguladığım noktaların yer almasının çok daha faydalı olabileceğini düşünüyorum.

Bildiri asgari ücrete yapılacak artışın, özünde, “beklenen değil, gerçekleşen enflasyona göre” yapılmasını, enflasyonla mücadelenin dar gelirlilerin üzerine yıkılmamasını, bütüncül ve yeniden bölüştürücü önlemlerin de gündeme alınmasını istiyor.

Detaylandırılması gereken talepler

Bu talepler genel olarak doğru olsa da emek perspektifinden iktisat kamuoyunda tartışılacak nitelikte talepler. Bu yüzden de detaylandırılmaları yerinde olabilir.

Öncelikle, Türkiye’de TÜİK’in açıkladığı resmi enflasyon verileri gerçeği tam olarak yansıtmıyor çünkü enflasyon olduğundan çok daha düşük gösteriliyor. Bu konuyu her seferinde açıklamaktan ENAG’ın dilinde tüy bitti denilebilir? Bunun nedeninin asgari ücretliye, emekçiye ve emekliye yapılması gereken ücret zammının düşük gösterilmek istenmesi olduğunu biliyoruz.

İkinci olarak, TÜİK’in TÜFE olarak açıkladığı ve belli mal ve hizmetlerden oluşan sepetteki fiyat değişiklikleri, başta asgari ücretli işçiler olmak üzere (toplam ücretlilerin neredeyse yarısını oluşturuyorlar) toplumun geniş kesimlerinin gerçek yaşam maliyetlerini yansıtmaktan çok uzak.

Çünkü enflasyonun bir göstergesi olarak TÜFE aslında genel fiyat seviyesinin ve enflasyonun tam bir göstergesi değil. TÜFE'de ülke çapında 28,852 iş yeri ve 5,246 konuttan (kira) 406 madde, 913 madde çeşidi için her ay yaklaşık 608,594 fiyat derleniyor. Yani TÜFE kentli hane halkları tarafından en çok satın alınanların fiyatlarındaki ortalama değişiklikleri yakalamaya çalışıyor.

Gerçekleşen enflasyon ölçütü “iyileştirme” için yeterli değil

Üçüncü olarak, gerçekleşen enflasyon oranında ücret artışı yapmak sadece asgari ücretlilerin bu yılki enflasyon karşısındaki zararını karşılamak demektir ki bu durum bir iyileştirme değildir.

Nitekim bu yılın Ekim-Aralık aylarındaki aylık TÜFE’nin ortalama yüzde 2,60 civarında olabileceğini düşünürsek, 2024 yılında enflasyonun etkisini sıfırlayacak olan ücret artışı yüzde 39,0 olacaktır. Yani işçiler bu zamla ancak 2024 yılındaki reel kayıplarını telafi etmiş olabilecekler. Bu hesap da TÜİK’in açıkladığı resmi enflasyon verilerinin doğru olduğu varsayıldığında doğru olabilir.

Oysa TÜİK’in Haziran ayında uzman doktor muayenesini 34 TL, yurt ücretini 457 TL, ev kirasını 5.845 TL, beyaz peynir fiyatını 147 TL ve yumurta fiyatını 2,5 TL olarak dikkate aldığı hala hafızalardadır.

Yani basında yer aldığı gibi beklenen enflasyona göre yüzde 25- 30 zam yerine, gerçekleşen enflasyona göre yüzde 39-40 zam talep etmek, asgari ücretliler ve bu artışın etkileyeceği diğer ücretliler için çok büyük bir fark yaratmayacağı gibi, bu durum ekonomik bir refah artışı anlamına da gelmeyecektir.

İşgücü verimliliğinin artış gösterdiği ve milli gelirin şu ana kadar ortalama yüzde 4 civarında büyüdüğü bir ekonomide işçilerin refahının artırılabilmesi için asgari ücret artışının gerçek enflasyonun çok daha üzerinde olması gerekir.

Yani sorun, gerçekleşen ve beklenen enflasyon farkından çok daha büyük bir sorundur. Bu yüzden de “beklenen” yerine “gerçekleşen” enflasyona göre asgari ücrete zam talep etmenin, derin bir yarayı yara bandı ile kapatmaktan pek de farkı olmayacaktır.

Dördüncüsü, asgari ücret yerine “insan onuruna yaraşır bir yaşam ücretinin uygulanması talep edilebilir. Nitekim gelişkin ekonomilerde benzer bildiriler hazırlayan iktisatçıların ilk talepleri asgari ücretin bu şekilde yeniden tanımlanmasıyla ilgilidir.

Yeniden bölüştürücü önlemler?

Beşincisi, yeniden bölüştürücü önlemlerin neler olduğunun birer cümle ile açıklanması çok yerinde olurdu. Örnek olarak, çok zenginlerden alınacak bir “servet vergisi”nin ve buradan hareketle de “Temel Gelir Güvencesi”nin gerekliliğini dillendirmenin tam zamanıdır.

Aynı şekilde Gelir Vergisi dilimlerinin emekçilerin yıl ortasından itibaren bir üst gelir dilimine girmesini önleyecek ölçüde yükseltilmesi ve vergi hesaplanırken, vergiden değil, “matrahtan indirim” yönteminin uygulanması savunulabilir.

Ayrıca et, süt, çocuk maması, çocuk bezi, gübre, mazot gibi zaruri mallardan alınan KDV ve ÖTV’nin sıfırlanması talep edilebilir.

Denetimler ve kamulaştırmalar

Enflasyonla mücadelede “üç harfliler” olarak da bilinen tekel konumundaki iskonto marketlerin daha sıkı denetlenmesi ve gıda, enerji gibi zaruri malların üretiminin kamulaştırılması önerilebilir.

Bu öneriler emekten yana, kamucu ama aynı zamanda da sistem içi önerilerdir. Daha ziyade Keynesyen-sol/sosyalist bir yelpazede yer alırlar. Buna karşılık ortak bildiride yer alan ve sadece birer cümle ile sözü edilmiş öneriler böyle bir perspektiften yoksun olan ve piyasaları ve sermayeyi karşısına almayan öneriler görünümündedir.

Oysa enflasyonla mücadele ya da ücret artışları, sınıflı bir toplum olan kapitalizmde sınıflar üstü sonuçlar yaratmaz, yani tarafsız değildir. Bu nedenden dolayı da bu konularla ilgili tarafsız kalınamaz, emekten yana tavrın çok daha net ortaya konulması gerekir.

Özcesi, ülkedeki emek sömürüsünün ve gelir ve servet dağılımı adaletsizliğinin devasa boyutlara ulaştığının farkında olan ve bu yüzden de emekçilerin yanında yer alan, aynı zamanda sınıfın da bir parçasını oluşturan iktisatçılar olarak sınıf adına olan talepleri bu kadar geride tutmak durumunda kalıyorsak, patronların ve devletin kontrolündeki işçi sendikalarının daha fazlasını istemesini ve bunun mücadelesini vermesini bekleyemeyiz.

Yorumlar (0)
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 14 33
2. Fenerbahçe 14 32
3. Trabzonspor 14 31
4. Göztepe 14 26
5. Samsunspor 14 25
6. Beşiktaş 14 24
7. Gaziantep FK 14 22
8. Kocaelispor 14 18
9. Başakşehir FK 14 16
10. Alanyaspor 14 16
11. Konyaspor 14 15
12. Çaykur Rizespor 14 14
13. Antalyaspor 14 14
14. Kasımpaşa 14 13
15. Eyüpspor 14 12
16. Kayserispor 14 12
17. Gençlerbirliği 14 11
18. Fatih Karagümrük 14 8
Takımlar O P
1. Pendikspor 15 32
2. Bodrum FK 15 30
3. Amed SK 15 29
4. Esenler Erokspor 15 28
5. Erzurumspor FK 15 26
6. Çorum FK 15 25
7. Iğdır FK 15 25
8. Serik Belediyespor 15 25
9. Bandırmaspor 15 23
10. Van Spor FK 15 21
11. Boluspor 15 20
12. Sivasspor 15 20
13. Sakaryaspor 15 19
14. Keçiörengücü 15 18
15. İstanbulspor 15 15
16. Ümraniyespor 15 15
17. Sarıyer 15 14
18. Manisa FK 15 13
19. Hatayspor 15 5
20. Adana Demirspor 15 2
Takımlar O P
1. Arsenal 14 33
2. Manchester City 14 28
3. Aston Villa 14 27
4. Chelsea 14 24
5. Crystal Palace 14 23
6. Sunderland 14 23
7. Brighton & Hove Albion 14 22
8. Manchester United 14 22
9. Liverpool 14 22
10. Everton 14 21
11. Tottenham 14 19
12. Newcastle United 14 19
13. Brentford 14 19
14. Bournemouth 14 19
15. Fulham 14 17
16. Nottingham Forest 14 15
17. Leeds United 14 14
18. West Ham United 14 12
19. Burnley 14 10
20. Wolverhampton 14 2
Takımlar O P
1. Barcelona 15 37
2. Real Madrid 15 36
3. Villarreal 14 32
4. Atletico Madrid 15 31
5. Real Betis 14 24
6. Espanyol 14 24
7. Getafe 14 20
8. Athletic Bilbao 15 20
9. Rayo Vallecano 14 17
10. Real Sociedad 14 16
11. Elche 14 16
12. Celta Vigo 14 16
13. Sevilla 14 16
14. Deportivo Alaves 14 15
15. Valencia 14 14
16. Mallorca 14 13
17. Osasuna 14 12
18. Girona 14 12
19. Levante 14 9
20. Real Oviedo 14 9