04.02.2024, 10:39

Marksizm ve Alkol

Alkol konusu da yine spesifik bir alanda olsa Dünyada ve Türkiye’de milyonlarca insanı ilgilendiren böyle bir konuda bir şeyler yazmak ve değerlendirmeler yapmak adeta zorunlu olmuştur. Genel olarak alkol konusunda yazılı kaynak bulmak zorken, Marksizm başlığı altında (tarayabildiğimiz kadarıyla ) kaynak bulmak mümkün olmadı. Bu durum konunu otantikliğinden kaynaklı olarak bir sıkıntı yaratsa da, bizler Marksizm’in yaratıcı ilkelerinden aldığımız referansla geneldeki alkol konusundaki kaynaklardan da yararlanarak konunun Marksizm içinde nasıl ele alınıp değerlendirileceğini yer yer çıkarsamalar ve yorumlarla anlatmayı düşünüyoruz.

Alkol ırk, cins, renk, sosyal sınıf, sosyal statü, entelektüellik, kültür, politik ve sosyal durumları ne olursa olsun bu anlamda insanlar arasındaki ayrımları da silen bir tüketim nesnesidir. Elbette burjuvazinin alkolü-içkiyi bir keyfe çevirmesi daha kolaydır. Çünkü burjuvazinin-zenginlerin ekonomik olanaklarının genişliği ve rahatlığı sonucu içkinin zararlarını minimize edici durumu daha kolaydır. Yine beslenme takviyesini yapabilme durumu, ekonomik sıkıntılardan azade durumu ve bunun sonucunda diğer psikolojik, sosyal vb. sıkıntıların az olması burjuvazinin ve tüm zengin insanların içkiyi keyfe çevirmesini kolaylaştırır. Oysa yoksul insanlar için içki ( istisnalar dışında ) bir keyif aracı değil, eza aracına daha yakındır. Yoksul insanların ekonomik sorunlarının devasa boyutları onların aynı zamanda psikolojik, sosyal, siyasal, kültürel, toplumsal sorunlarını fazlalaştırdığı nokta da onlar için görüntü de bir rahatlama sağlasa da derinlikte bütünsel bir yıkım, sıkıntı yarattığı açıktır.

Dolayısıyla alkol konusunda sınıfsal farklılığın silinmesi ancak bu tespitlerimiz anlaşılır ve kavranırsa doğru ve anlamlı olacaktır. Unutmadan belirtelim ( bizzat şahitte olduk ) bir çok yoksul insanın, ekonomik durumu sınırlı insanın en ağır içkilerden sayılan rakıyı yalnız buzlu su ile içtiklerini gözlemledik. Bu durumun ciddi sağlık sorunları yaratacağı açıktır.

Marksistler, sosyalistler için içki içmek doğal bir durummu dur . Yoksa bir zafiyet belirtisimidir. Marksizm’in söylemi ile din bir afyonsa, alkol kendi otantikliği çerçevesinde ne anlama gelir. Yer yer, zaman zaman bazı sosyalistlerin diğer arkadaşlarım görür ve bunu bir zaaf belirtisi sayar endişesiyle gizli gizli içki içmeleri nasıl algılanmalı, değerlendirmelidir. Tüm bunlara ve diğerlerine yazı içinde Marksizm çerçevesinde çözümler üretmeye çalışacağız.

Alkolden kaynaklı aile kavgaları, huzursuzluklar, boşanmalar, çocukların yaşadığı dram. Peki, bütün bunların varlığı nedir , alkolün yaşamımıza giderek artan oranda girdiği doğru, kişisel sorunlar yarattığı doğru, sağlık sorunları yarattığı doğru, sosyal sorunlar yarattığı doğru. Dolayısıyla alkollü içkiler çağın insanı içinde, çağdaş toplumlar içinde sorun. Gelişmiş kapitalist ülkeler bu konu için enstitüler, merkezler kuruyor, alkollü içkilere karşı kampanyalar açıyor. Sorunlar ciddi boyutlarda. Diğer yandan, alkollü içkiler sosyal yaşamımıza iyice girmiş, yaşam kültürümüzün neredeyse bir parçası olmuştur. Bu durumda alkolü dost da saysak, düşmanda saysak tanımamız gerekiyor. “ İçelim açılalım “ deyiminin arkasındaki dünyayı açıklamaya yönelik çaba göstermekte önem arz etmektedir.

Bir süre önce basında “ Alkol ömrü uzatıyor “ başlıklı bir haber yer aldı. Haber, Batılı bilim kaynaklarından alınmıştı. İçki içenlerin içmeyenlerden daha çok yaşadığını gösteren bulgulardan söz ediliyordu. Haber büyük bir yankı yaptı. Yorumlar, fıkralar, karikatürler birkaç gün birbirini izledi. Aslında bu bir gereksinmeydi. Ara sıra kafa çekenlerden, akşamları bir iki duble ile yorgunluk atanlara, sabahları bir kadehcik parlatanlardan, sık sık filmi koparanlara kadar geniş bir kitle, “ Alkol ömrü uzatıyor “ haberiyle çok ilgilenmişti. İçki içen hemen herkes, yıllar boyu alkolün zararlarını o kadar çok dinlemişti ki, bu üç sözcük ilaç gibi gelmişti. İşte görülüyor ki, alkolün ömrü kısalttığı görüşü abartmaydı, hatta yanlıştı. Hastalanıp gittiğiniz her doktorun, ciddi bir görünümle, “ içkiyi bırakın, sigarayı bırakın, “ sözleri gına getirmişti. Yani bu sıkıntılı yaşamda, bu ölümlü dünyada artık “ Birkaç kadehlik keyfi “ olsun rahat bırakmak gerekirdi. Kimin ömrünün kısaldığı pek değildi ya ! Bu ferahlı haberin arkasından içkilere gelen zam bile, toplumsal iyimserliği pek etkilemedi. İçmeyenler, “ Oh olsun, içmesinler, ne yani bu da ekmek, su değil ki ? “ derken, içenlerin bazıları her zamdan sonra görülen “ içkiyi bırakma provalarına başlıyor “, bazıları aldırmadan “ Kafayı çekiyordu “.

Aslında, alkollü içkiler tarihin her döneminde, her toplum için önemli bir sorun olmuştur. Modern dünyada sorunlar artmıştır. İçkili araba kullanma, içkinin her gün, her saat içilmesini kolaylaştıran alkollü içki türleri, içki içmenin çoğalan bahaneleri, alkollü içki tüketimini artırmıştır. Sorunlarda bunlara paralel artmıştır.

ABD’DE 9-10 milyon kronik alkolik bulunduğu, yılda alkolün etkisiyle 25 bin kişinin trafik kazasından, 15 bin kişinin intihar ya da cinayetten, 20 bin kişinin organik hastalıklardan öldüğü tahmin edilmektedir.

Alkollü İçkilere Yaklaşım Nasıl Olmalıdır

“ İçkiyi kesiniz” Bu iki sözlükle, bir hastalığı için hekime gidenler sık sık karşılaşır. Ama çok ciddi bir sonuçla karşılaşmayan kişinin bu öneriye uyarak içkiyi pek kestiği görülmez. “ Alkollü araba kullanmayınız “ Bu da kesin bir trafik kuralıdır. Bu kurala uyulduğunu söylemek de aşırı iyimserlik olur. Modern dünyanın insanı içki içiyor. Aslında içkinin bahanesi çok, seviniyor “ kutlamak “ için içiyor. Sıkılıyor “ efkar dağıtmak için “ içiyor, bir olayı “ ıslatmak için “ içiyor. Geri kalan zamanlar olursa o zaman da yalnızca içiyor. Bu durumda içmekle haklı mı, haksız mı tartışması yararsızdır. Gerçekçi olan yargılamak değil, görmek. Alkollü içkiler konusundaki yaklaşımımız gerçekçi olmalı.

Öyleyse, alkollü içkilere kaş çatmak yerine, alkolün etkilerini görmeli, bu etkilerin zararlarını azaltmalı, önlemeye çalışılmalıdır. Amaç, insanlara yaşamı zehir etmek değil, yaşamın mutluluğunu bulmada yardım etmek.

Alkol İnsanlık Kadar Eskidir

Deniz diplerinin tanınmış araştırıcısı Jaegues Cousteau, Akdeniz’de batmış bir geminin enkazını buldu. Bu batık gemide bulunan küplerdeki şarabın markası vardı, “ Veruvinum “. Bu şarapların, dünyanın en eski “ markalı “ şarabı olduğu sanılıyor. “ Veruvinum “ , yani “ Vezüv Şarabı “ küpleri, Vezüv yanardağının eteklerinde bulundu.

Kuşkusuz şarap çok eski bir içki. Alkollü içkilere düşkünlüğün insanlık kadar çok eski olduğunu düşündüren bulgular var. Öyle ki, taş devri insanının alkol kullandığı sanılıyor. Televizyonda yayınlanan Hanna Barbara’nın “ Taş Devri “ dizisindeki içkileri hayal ürünü saymamak mümkün. Tarihteki alkollü içkiler üzüm tarımına ve şaraba dayalı. Mezopotamya, Mısır, Akdeniz, Anadolu ülkelerinin alkollü içkileri tanıdığı biliniyor.

Kökleri M.Ö. 2000 yıllarına dayanan eski Mısır şiirinde şu dizelere rastlıyoruz.

“Herkes zil zurna sarhoş

Kimsenin olan bitenden haberi yok

Adam kendi bildiğini okuyor keyfice “ Bahçe Türküleri ( Kaynak )

Japonya’dan başka bir ses Otomo Tabito’dan ( 655-731 ) geliyor.

“ Akıllı olup laf ebeliği yapacağına

Çek kafayı, gözyaşını kadehe akıt “

İzlanda’nın Eski Eddası ( sözlü olarak M.S. 1000, yazılı olarak 1200’de ortaya çıkmıştır.) Düşünürün öğütleri bölümünde içkiye farklı bakıyor.

“ Yolcu için en iyi koşum

Sağ duyudur

En ağır yük ise

Fazla içki

İnsan içtikçe kafası bulanık olur

Kendisi sersem

En güzel şölen, unutamadığımız

Zevkle hatırladığımızdır

İçersen iç, ama kararında bırak

Doğru dürüst konuşamıyorsan sus

Erken yatıyor diye

Kimseye ayıplamazlar “

İçkinin tarihinde tanrıların, törenlerin ayrı bir yeri var. Örneğin mitolojide Dionisos’a göre doğanın sırlarına ve gücüne, yani tanrılaşmak, insan için ulaşımı en çok özlenen bir aşamadır.

Dionisos bu ereğe varmanın yolunu herkes için kolay kolay açar, bu yol şarap ve sarhoşluktur.

Asma kütüğünün yeryüzüne yayılmasıyla uygarlığın buğdaydan sonraki aşaması gerçekleştirilmiş, ama insanlığın evreninde de yalnız tarımla açılamayan bir çığır açılmıştır. İnsan, ancak şarabı elde ettikten sonradır ki, yaratıcılığın kökeninde bulunan değişim gücüne kavuşmuştur.

İçki Neden İçiliyor

İnsanları içki içmeye yönelten psikolojik etkenleri araştırdığımızda şunları buluyoruz.

Sevinç

Üzüntü

Ruhsal gerginlik

Baskı

Düş kırıklığı

Heyecan

Can sıkıntısı

Güvensizlik

Önemsenmeme.

Bu psikolojik etkenlerin kökleri de çoğunlukla çevreden gelmektedir. Bir gencin ailesiyle uyuşmazlığı, kötü evlilik ilişkileri, evde içki içen baba, ana gibi çeşitli etkenler kişileri etkilemektedir.

Özellikle gençlerde ve kadınlar da, içkiye yönelten bir etken de arkadaşlarına, eşine uyma isteği, hatta bazen zorunluluğudur. Bu noktada gençler, özellikle genç erkekler, arkadaşlarından geri kalmadığını, “ erkek olduğunu “ kanıtlanmak için içki içmeyi önemli sayarlar.

İsviçre’de 12-16 yaşları arasındaki kız-erkek karışık 3541 genç üzerinde yapılan bir araştırma, “ Neden içiyorlar? “ sorusuna şu yanıtların verildiğini ortaya koyuyor.

Çünkü seviyorum

Biraz sarhoşluk hoşuma gidiyor

Canım sıkıldığın için

Çünkü arkadaşlarım da içiyor

Arkadaşlarımın muhallebi çocuğu saymalarını istemem

Çünkü büyüklerimin çoğu da içiyor

Başkalarıyla daha rahat kaynaşıyorum

Bana cesaret ve güven veriyor

Rahatlıyorum

İnsanlarla daha rahat konuşuyorum.

22 Şubat 1982 tarihli Günaydın Gazetesi “ Yaşam zorlukları Türk toplumunu alkole itiyor” başlığı altında şu haberi veriyordu. “ Tekelin sigara ve alkollü içkilere yaptığı son zam beklenenin aksine tüketimi azalmayacak, arttıracaktır. Çünkü bütün dünyada olduğu gibi ekonomik zorluklar ve zor yaşam koşulları altında bulunan Türk toplumu da avunmayı artık alkol ve sigarada aramaktadır.

Yapılan araştırmalar 1975 yılından sonra Türk toplumunda hızlı bir değişme olduğunu ortaya koyuyor. Politik bunalımlar, sürekli zamlar içinde yorulan halk, çareyi avutucu şeyler aramakta buldu. Alkollü içki ve sigara tüketiminin artışı bunun sonucu olarak gösteriliyor.

İnsanları içkiye yönelten baskılar, güvensizlik, gerginlik, bunlar sonucunda doğan bunalımlar içkiye yönelten en önemli etkenler. İçki içmek, bu durumdan bir kaçış oluyor. Koşulları değiştiremeyince kendi durumun değiştirmek kolay yol oluyor. Bu yola götüren araç da “ içki “.

Heyecandan kurtulmak, can sıkıntısından kurtulmak içki içmek de önemli etkendir. Burada da “ içki “ bir kurtuluş yolu oluyor. Kötüleşen evlilik ilişkileri, kopan bir sevgi bağı, yitirilen bir sevgili, içkiye götüren en eski yollardan biri. Sıkıntılardan kurtulup rahatlamanın bir yolu oluyor.

Sevginin, evliliğin yarattığın düş kırıklığı, içkiye yönelmede önemli bir etken. Özellikle başarısız evlilik uzun sürdüğü için etkisi de uzun oluyor. Evlilik olayı tekdüzeliğe dönüştüğü zaman da değişiklik olarak içkiye başvurulur.

Böylece, kaçış, kurtuluş yanında değişiklik de içkiden beklenmektedir. İçkiye yönelten önemli etkenlerden biri de çalışma yaşamının sıkıntılarıdır. İş yerindeki anlaşmazlıklar, çekişmeler, yorgunluk, ücret sorunları, kurulan arkadaşlıklar çeşitli yollarla kişiyi içkiye yöneltir. Bunda da amaç, farkında bile olmadan, sıkıntılardan kaçma, kurtulma, rahatlamadır.

Özellikle çalışma yaşamında aranıp da bulunamadığı zaman önemli bir etkende “ Kişinin önemsenmesidir “ insan gerek kişiliğinin, gerekse yaptığın işin önemsenmesini ister. Bu istek, sonuçta toplumsal saygınlık olayıdır.

Onun içinde “ güvensizlik ve önemsenmeme “ kişiyi içkiye yönelten önemli bir etkendir. Bu etken, gençler içinde çok, hatta yaşamsal önemdedir.

İnsanları içkiye yönelten etkenler böylece, “ sıkıntılardan kaçma, kurtulma “ , içinde bulunduğu durumu değiştirme “, “ bulamadığı güveni, önemi, sevgiyi arama “ , “ gerginliklerden rahatlama “ olarak nitelendirilir.

Aslında alkol hiçbir sorunu çözmüyor, üstünü örtüyor, ama istatistikler insanların da “ örtüye” giderek daha çok gerek duyduğunu ortaya koyuyor.

Türkiye’de İçki Tüketimi

İçki tüketimi, özellikle rakı ve biranın giderek daha çok içildiğini gösteriyor.

45 lik içki üretimi 5 yılda 36,4 milyon litreden 48,2 milyon litreye yükselmiştir. Nüfus artışının çok üstündeki bu artış, hem içenlerin sayısında, hem de içilen miktarda artma olduğunu gösteriyor. Rakı içenlerin sayısında ki artma, daha çok gençlerin de rakı içmeye başladığını gösteriyor. Bu, toplum açısından ciddi bir sorundur.

Bira üretimi çarpıcı biçimde artmaktadır. Bira tüketiminin artışı bazı bakımlardan çok önemlidir. Rakı tüketimindeki yer ve zaman sınırı bira için yoktur. Rakıyı her yerde ve her zaman içmek olanağı yoktur. ( çok azlıktaki örnekler dışında ) Ama birayı her zaman her yede içme olanağı vardır. Birahaneler, kafeteryalar, kantinler, bakkal dükkanları buna örnektir.

Şarap üretimi giderek düşmektedir. Türkiye’de kaliteli şaraplar üretildiği biliniyor. Ama şarap yaygın içilen içki olmamıştır. Özellikle geleneksel, din kaynaklı etkiler şarap tüketimini sınırlayan engeller olmuştur.

Ekonomik güçlükler hem içilen rakı miktarını, hem de rakı sofrasının çeşitlerini azaltmıştır, hem de rakı sofrasının çeşitlerini azaltmıştır diye düşünülür. Ama , fiyat artışlarının rakı tüketimini azaltmadığı, hatta tüketim artışını bile engellemediğini istatislikler ortaya koyuyor. Gelinen noktada bu durum bir ölçüde devam etse de, yüksek zamlar sonucu bu durum değişmiş olup, birçok ölümlere rağmen sahte rakı-içki adeta bir sektör oluşturmuştur.

Biranın alkolü içkilerden sayılıp sayılmaması da önem arz etmektedir. Biranın özel sektör tarafından üretilip satışa çıkarılmasından sonra bu firmalar tarafından “ biranın alkollü içki sayılmaması “ konusu gündeme getirilmiştir. Biranın üretiminin ve tüketiminin artması, bu sorunun çözümlenmesiyle yakından ilgilidir.

Bu arada bir önemli olayda dikkat çekicidir. Temeli 1994 yılında atılan Tekel’in Yozgat Bira Fabrikası tam 11 yıl sonra bitirilebilmiştir. Oysa, bu arada özel bira şirketleri gelmiş ve Türkiye’de üretime başlamışlardır.

Bu gelişmelerle, bira üretimi ve tüketimi son 10 yılda korkunç bir hızla artarak 10 katına çıkmıştır. Tekel’in bira üretimi ise aynı dönemde yarıya inmiştir.

İçkinin miktarının önemine baktığımızda, rakamlar da gösteriyor ki, günün yorgunluğunu atmak, biraz daha rahatlamak, daha keyifli bir akşam geçirmek için tadın da içmenin ölçüleri vardır.

Bir-iki duble rakı, yarım şişe- bir şişe ( küçük ) şarap, bir iki şişe bira, böyle bir durum için yeterlidir. Bu miktarın aşılması, vücut için yorucu, çevre ilişkileri için bazen tad kaçırıcı olacaktır.

Bu gerçekçi miktarlara karşı, içkiyi sevenler ve kendilerine bir sınır koymak istemeyenler bu satırlardan pek hoşlanmayacaklardır. Ama, bu öneri önemli bir gerçekten kaynaklanmaktadır. “ İçkiyi ölçülü içmek bu tadı almayı sağlar. İçkiyi ölçüsüz içenler, bir gün hiç içki içmemek ile karşılaşabilirler.” Dolayısıyla çağdaş dünyada içki içiliyorsa, tercihin, bizim elimizde olduğunu bilmemiz gerekir.

İçki ve Ruhsal Davranışlar Arasında Nasıl Bir İlişki Vardır

Alkol alımı artınca üst- benlik ( Süper ego ) denetiminin azalması, giderek kalkması, kişinin toplumsal değer yargıları dışında hareket etmesine yol açar. Bu durum normal yaşamında herkesin sevdiği saydığı, çevresi ile ilişkileri çok iyi bazı kişilerin içkiyi çok kaçırınca çekilmez olmaları, sevenleri küçümser davranmaları, kötü davranmaları hep üst-benlik denetiminin altından kalkması sonucudur. Böyle kişiler alt-benlikleri, çelişik dürtülerle yüklü, sorunları olan, bunalımlı kişilerdir. Üst-benlik denetimi kalkınca, kişiliklerinin bu yanı ortaya çıkar ve çevresini şaşırtır.

Biraz alkolün rahatlattığı kişiler, alkol miktarını arttırınca çok değişik tepkiler gösterebilir. Böyleleri bir süre sonra “ içmesini bilmeyen “ “ ağzına değil, burnuna içen “ kişiler olarak nitelenir. Artık çevreleri onlarla içki içmeyi istemez. Onlarla masaya oturmaz. Aile içi sorunlar başlar. Çeşitli sorunları vardır. Bu kişiler bunalımlıdır. Çelişik baskılarla yüklüdürler. İçki bir araçtır. Efendi tabiatlı, ağırbaşlı, çelebi insanlar hiçbir zaman sorun çıkarmazlar. Çok içtikleri zaman bile durumu efendice idare ederler. Elbette asıl efendiliği “ içkide duracakları yeri bilerek “ gösterirler.

Kısaca Alkoliklik Nedir

Alkolikler, alkole bağımlı duruma gelenlerdir. Ama burada bilinmesi gereken nokta “ alkole düşkünlük “ ile “ alkole bağımlılık “ arasında çok büyük fark vardır.

Akşamcılar, alkolik değildir. Her akşam belirli miktarda içki içenler, hatta içmedikleri zaman huzursuzluk duyanlar bile alkolik sayılmazlar. Bu durum “ alkole düşkünlüktür “.

“ Alkolik” ise, alkole bağımlıdır. Alkol karşısında çok zayıftır. Zararlı olduğunu bile bile kendini tutamaz. Alkolün, aile ilişkilerini, evlilik ilişkilerini, iş ilişkilerini bozduğunu gördüğü halde içkiden vazgeçmez.

Alkolün Sağlığa Zararları ve Yol Açtığı Hastalıklar

Elbette burada amacımız tıbbi ve hekimlik boyutuyla konuyu ele almak değildir. Bunu istesek de yapamayız. Bizim alanımız dışında bir konudur. Buradaki amacımız Marksizm’in sonal amaçta tüm insanlığın kurtuluşunu savunduğunu bildiğimiz noktada konuyla nasıl bir bağ kurulur bunun içindir. Dolayısıyla kısa kısa değinmenin önemli ve uygun olacağını düşünüyoruz.

Mide- Barsak Hastalıkları

Akut Gastrit ( midenin akut iltihabı )

Akut gastrit, midenin alınan alkol, bazen yenilen yiyeceklerin de etkisiyle ortaya çıkan bir hastalığıdır. Midenin alkolden tahrişi, biberli, baharatlı, mezeler, kısa bir zaman sonra karnın üst orta kısmında ağrı, mide bulantısı, kusma belirtilerine yol açar. Bu belirtilerle birlikte halsizlik, fenalık hissi de duyulur.

Kronik Gastrit ( midenin süreğen iltihabı )

Karnın üst-orta bölümünde ( mide bölgesinde ) yanma, ekşime, kanama olur. Bu belirtilere ağrı da eklenir. Kronik gastritler de dil sürekli paslıdır. Sabahları hiçbir şey yemeden de bulantı olabilir.

Alkol ve Karaciğer

Karaciğer Yağlanması

Karaciğerde yağ birikimine, alkolün karaciğer hücreleri içindeki oksidasyonu bozmasının yol açtığı öne sürülmüştür. Alkole bağlı karaciğer yağlanması, kadınlarda erkeklerden daha ağırdır.

Alkol Hepatiti

Hastalık, halsizlik, iştahsızlık ile başlar. Sonra da sarılık ortaya çıkar. Hepatit, en çok virüsler nedeniyle olur.

Alkolün yol açtığı hepatitte karaciğer hücrelerinde yağlanma her vakada görülmüştür. Santral bölgelerde de hücre yıkımı vardır.

Karaciğer Sirozu

Hastalar, başlangıçta halsizlik, çabuk yorulma ,iştahsızlık, bulantı, yemeklerden sonra ağırlık basması ve karın üst orta bölgesinde belirsiz ağrılar duyarlar. Uzun süre içki içenlerde sabah kusmalarının başlaması, birdenbire içkiye dayanamama gibi durumlar sirozdan kuşkuya yol açması gereken bulgulardır. Zayıflama hemen daima vardır. Çoğu kez, gastrit, hazımsızlık, karında gaz olur.

Alkol ve Kalp-Damar Sistemi

“Alkol kalp için yararlıdır” sözü yanlıştır. Uzun süre alınan alkol, kalp kasları için doğrudan zararlı olur. Çok miktarda alkole, 10 yıldan daha fazla devam edilmesi, alkolün kalp kaslarını bozmasına yol açar.

Alkol ve Sinir Sistemi

Alkol, beyin işlevleri üzerinde bastırıcı bir etki yapar. Daha fazla alkol alınması, sarhoşluğun daha ileri derecesine yol açarak komaya kadar götürür. Ayrıca alkolün çok miktarda alınması beyin de organik bozukluklara yol açar. Beyin hücrelerinde yer yer yıkımlara, küçük beyin kanamalarına neden olur.

Alkol ve Trafik

Alkollü araba kullanmalarından dolayı bazı sevilen, bilgi yüklü arkadaşlarımızı kaybettiğimizi yaşadığımız için konuyla ilgili bazı önerileri önemli ve anlamlı buluyoruz.

Alkollü iken hiç araba kullanmamak gerektiğini bilelim. Ama, araba kullanıyorsak çok dikkatli olmak gerektiğini hiç unutmayalım.

Dikkatimizin azaldığını unutmayalım. Çok rahat olmayalım, bir kez baktığımız bir şeye bir daha bakalım. Yola daha dikkatli bakalım.

Normal durumumuzdan daha yavaş gidelim.

Hiçbir arabayla yarışmayalım. Gelsinler, geçsinler. Yarışmanın felaketle bitebileceğini hiç unutmayalım.

Kendinize aşırı güvenin, alkolden ileri geldiğini hiç unutmayın. Bu güven, araba kullanırken zararınıza olacaktır.

Kendinizle yarışmayın, Kendinizi, kendinize karşı, yanındaki insana karşı, arkadaşlarınıza karşı kanıtlamak zorundaysanız, arabadan başka bir şeyle yapın bunu.

Araba kullanmayı riskli görüyorsanız ya da arkadaşlarınız “ Sen bu gece araba kullanma “ diyorlarsa arabayı kullanmayın.

Alkol ve Kadınlar

“ Kadın Alkolizmi “ dikkatle saklanan sorunlardan biridir. Çünkü toplum onları damgalar. Çok içen kadınlar, çok içen erkeklerden daha fazla hor görülür. Onlar, sorumsuz, gevşek kişilikli kendilerini ve ailelerini mahveden kadınlar olarak görülürler. Bunun sonucu olarak da kadınlar “alkolik” olarak görünmez istemezler, yakınları da ailenin saygınlığını korumak için onların gerçekleri saklamasına yardımcı olurlar.

Kadınlarda alkolizm yaşamın özel sorunlarıyla ilgisinin sık olduğu kanıtlanmıştır, boşanma , sevilen birinin ölümü ya da kötü evlilik ilişkileri gibi. Alkol çoğu kere, bulunmayan ya da doymamış sevgi, güvenlik, önemsememe, birine ait olma alanındaki duygu gereksinmelerini örter. Kenar mahallelerde yaşayan ev kadınlarının yalnızlığı alkol kullanımını hızlandıran bir faktördür.

Çalışan kadınlar bakımından ise, iş hayatının aşırı yükü, yüksek tutkular, mesleki sıkıntıların artışı, alkolle, uyuşturucularla ya da her ikisiyle telafi edilmeye çalışılır.

Kadınlarda, karaciğer hastalığı erkeklerden daha erken oluşur ve daha ciddi seyreder. 1977 yılında Londra hastanelerinde yapılan bir araştırma, alkol problemli kadınlarda karaciğer hastalığının, alkol problemli erkeklerden daha çok olduğunu göstermiştir, kadınlar daha az alkol aldığı halde tedaviye uygun cevap verme oranı daha düşük olmuş ve erkeklerden daha erken ölmüşlerdir.

Bu ciddi bulgulara karşın, alkolizm, kadınlarda artmaktadır. İngiltere ve Galler’de hastanelerde alkolizm tedavisi gören erkek sayısı yüzde 77 arttığı halde, artış kadınlarda yüzde 137 olmuştur. Aynı dönemde sirozdan ölümler erkeklerden yüzde 27 arttığı halde kadınlarda yüzde 64 artmıştır.

Yalnız Avrupa’da kendini içkiye adamış kadınların sayısı altı milyona varmıştır. Son 30 yıl içinde, daha sabah uyanırken ağzına kadehi, hatta şişeyi diken kadın toplamı yüzde 300 artmıştır. Erkeklerde ise durum kadınlarınkinden üç ket daha beterdir.

Ayrıca kadınlardaki içkiciliğin yaş ile bir bağlantısı saptanamamıştır. Kadınların yüzde 31’i 15 ile 25 yaş arasında başlamaktadırlar içkiye, yüzde 28’i 25 yaş ile 35 yaş arasında, yüzde 25’ i de 35 ile 45 yaş arasında.

Alkol ve Kişilik

İnsanı alkole iten, alkole bağımlı bir ortam yaratan, içki içince değişik davranışlara yönelten en önemli etken, insanın kişilik durumu ve davranışlarıdır.

Nörotik kişilikler, alkole daha kolay yaklaşan, daha kolay bağımlı duruma gelen kişiliklerdir. Nörotik kişilerdeki kaygıları azaltmak, endişeleri gidermek, tedirginliği ortadan kaldırmak için alkol kolay bir araçtır. Üst-benlik baskısı fazla olan kişilere de bu denetim azaldığın için rahatlarlar.

Güdüleri, dürtüleri doyuma ulaşmış kişilerin içki içmesi de biraz neşe verir, keyif verir o kadar.

Ama, güdüleri, dürtüleri engellenmiş, birikimleri olan, çatışmalar ve bunaltı içindeki kişiler, çözümü alkolde aradıkları zaman çok içerler. İçtikçe saldırganlaşırlar, giderek daha çok içmek isterler. İçince problem çıkaranlar, aslında problemi önceden var olanlardır. “ içki şişede durduğu gibi durmaz” sözü de bunu yansıtır.

Alkolizm Üzerine Kısa Bir Ek

Her gün içki içenler zaman zaman kendilerine “ Ben alkolik miyim ? “ diye sorarlar. Oysa alkolizm, her gün içki içmekten daha farklı bir şeydir. Bu konu da Dünya Sağlık Örgütü’nün ilginç bir tanımı var.” İçkinin işine değil de, işinin içkiye engel olduğunu düşünen kişi alkoliktir.”

Kısaca, alkolizm, kişilik bozuklukları üzerinde gelişir. Bu bozukluklar kişiyi çatışmalara, bunaltıya, nevrozlara götürür. Kişi, kurtuluş ve çözümü alkolde bulmaya başladığında da çıkmaz yola girmiş olur.

Alkolizmin Toplumsal Nedenleri

İçki içmek her toplumun kültüründe ayrı bir yer tutar.

Töreler, gelenekler, dinsel inançlar vb. kültürel ögeler yanında sosyal-ekonomik-kültürel değişmeler toplumun alkole karşı tutumunda etkilidir.

Toplumun bugünkü durumu sürekli değişen bir nitelik göstermektedir. Köylerden ve kırsal kesimden kentlere göç, kent alışkanlıklarını da gerektirmektedir. Kentlerin kendine özgü yaşam güçlükleri vardır, kendine özgü çözüm yolları vardır. İçki içmek, kent kültürünün bir parçası olmuştur. Birahaneler, içkili lokantalar, içki içilen ucuz yerler alkollü içkilerin içilmesini kolaylaştırmakta, teşvik etmektedir.

Sosyal değişimlerin hızlı dönemlerinde içki tüketimi artmaktadır. Türkiye’nin sosyal çalkantıları sosyal olaylardaki hızlı değişim içmeyi artırmakta, alkolü, toplanmaların, buluşmaların odak noktası durumuna getirmektedir.

Ekonomik çalkantılar, enflasyon, ekonomik sıkıntılar, iş yaşamının güçlükleri de alkolle rahatlama isteğini artırmaktadır.

Diğer yandan, hızlı toplumsal değişme, gelenekleri, görenekleri zayıflatmakta “ Büyüklerin yanında içki içmemek “, “ Çok genç yaşlarda içki içmemek “ gibi töresel davranışları azaltmaktadır. Bu da sonuçta içki içmeyi daha yaygın duruma getirmektedir.

“ Kadınların içki içmesi “ de törelerde olan bir davranış değildir. Ama, bu davranış da değişmekte, kadınlar giderek artan oranda içki içmektedirler.

Bütün bu göstergeler, alkolizmin toplumsal nedenlerinin önemini ortaya koymaktadır.

Alkolizmin Kriterleri Nelerdir

İçkiyle ilgili kriterler

Sürekli içki içme, her gün içki içme.

Gündüz içki içme, sabah başlayarak günün her saatinde içki içme.

Çok miktarda içme, örneğin her gün bir büyük rakı içebilme.

Alkole dayanıklılığın artması, çok içtiği halde zehirlenme belirtilerinin görülmemesi.

Alkolün sağlığına, aile ilişkilerine, iş ilişkilerine zararlın olduğunu bile bile içme, alkolü kesememe.

Alkolsüz duramama.

Alkolden dolayı bilinç kararması dönemi ( filmi sık sık koparma )

Sağlıkla İlgili Kriterler

Alkol alamadığı zaman yoksunluk belirtileri gösterme.

El titremeleri.

Hayaller görme.

Aşırı sinirlilik.

Karaciğerde bozulma.

Mide-barsak sisteminde bozulma.

Beyinde bozukluk.

Beyincikte bozukluk.

Toplumsal Kriterler

Eşi ile ilişkileri, ana-baba ile ilişkileri, çocuklarıyla ilişkileri alkol nedeniyle bozulduğu halde içkiyi kesemez.

İşyerinde durumu alkol nedeniyle bozulduğu halde içkiyi kesememe

Çevresinde, arkadaşları arasında, alkol nedeniyle sosyal prestiji sarsıldığı halde içkiyi kesememe.

Bu kriterler demeti “alkolizm” tanısı için çok önemlidir.

Dikkat edildiği zaman bu demette belirgin üç nitelik vardır.

1.Belirtilerin alkole bağlı olması.

2.Belirtilerin alkole bağlı olduğunu, yaşamının çeşitli yönlerini alkolün bozduğunu bildiğini halde kişinin içkiyi kesememesi.

3.Kişinin içkiyi kestiği zaman yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkması.

İşte, “ alkole bağımlılık “ budur, “ alkolizm” budur.

Alkolizm sözcüğünü ilk kullanan, Stockholm Üniversitesinden Prof. Magnus Huss olmuştur. (1851).

Mork Keller, “ Alkolizm kronik bir davranış bozukluğudur. Bozuk bir beslenme düzeyi ile birlikte kişinin bedensel, ruhsal ve toplumsal sağlığı bozulur.” demiştir.

Önemli Sarhoşluk Belirtileri Nedir

Davranışlar-Kırıcı, kavgacı, saldırgan davranırlar. Açık saçık ve küfürlü konuşurlar. Kendilerinden başka kimseyi gözleri görmez. Karşılarındakini dinlemezler. Bazen de içlerine döner, kendilerini suçlarlar. Aşırı alınganlık ve duyarlıdırlar.

Hareketler-Hareket koordinasyonu bozulmuştur. Sendelerler, yalpalarlar, dengeli yürüyemezler. Düştükleri yerden kalkamazlar.

Duyumlar-Fizyolojik duyumlar zayıflar. Ağrı duygusu azalır. Alkolün bu özelliğinden yaralanmalarda yararlanılır.

Fizyolojik değişiklikler- Bulantı, kusma, olabilir. Alkol miktarı arttığı zaman kişinin rengi solar, kan basıncı düşer. Uzun ve horlamalı bir uyku dönemi başlar. Buna “ sızma” dönemi denir.

Akut Alkol Zehirlenmesi- 100 cc. kanda 200 mgr. Üstünde alkol bulunması halinde sarhoşluğun kesin bulgularının görüldüğünü belirtmiştik. Kan alkol düzeyinin daha da yükselmesi kişiyi, akut alkol zehirlenmesine götürür. 500 mgr. Geçerse ölüm kaçınılmazdır.

İçki Sonrası Oluşan Önemli Belirtiler

İçki sonrasında, basit keyifsizlikten çok ciddi fizyolojik, patolojik ve psikolojik bozukluklara varan değişik etkiler görülür.

Bu belirtilerin en önemlileri şunlardır.

Yorgunluk

Baş ağrısı

Baş dönmesi

Bulantı

Terleme

Susama

İştah kaybı

Mide yanması

Kusma

Yüz solukluğu

Baş ve kol-bacak, el-ayaklarda titreme

Çarpıntı

Uykusuzluk

Solunum güçlükleri

Kol ve bacaklarda takatsizlik

Duruş ve yürüyüşte denge bozuklukları

Keyifsizlik

Korku ve eziklik duygusu

Alkolizm Tedavisi Nasıldır

Alkolizmin tedavisi varmı dır? Birçok insanın aklını kurcalayan soru şudur. Çok kişide, bu soruyu, “ Alkolizmin tedavisi olur mu, bir kere alkolik olursan sonu yoktur “ diye yanıtlarlar.

Oysa duruma gerçekçi bakmak gerekir. Gereksiz iyimserlikte, gereksiz kötümserlikte yanlıştır.

Önemli olan nokta, alkolizmin çok yönlü bir konu olduğunun unutulmamasıdır. Alkolizm, yalnız bir kişi ile alkol arasındaki boğuşma değildir.

Alkolizm, bir insanın alkolle, alkolle itildiği çevreyle, en önemlisi kendisiyle olan kavgasıdır. Kişi, çok değişik yolların buluşmasıyla alkole itildiği gibi, yine aynı değişik yollardan yürüyerek alkolden uzaklaşabilir. Alkolizmin tedavisi konusunun anahtarı da, güçlüğü de buradadır.

Alkolik Kişinin Durumu Nedir

Alkolizm sorununu çözmenin en önemli koşulu, “ alkolik kişinin durumu nedir? “ sorusunun doğru karşılığını bulmaktır. Bu araştırmanın çerçevesi de şudur.

Alkolün kişinin çocukluğu nasıl geçmiştir. Ana, baba ve aile çevresinin kişilikler, davranışlar ,yaratılan ortam bakımından durumu nedir? Bu durum, alkolik kişiyi nasıl etkilemiştir. ?

Alkolün kişinin eşiyle ilişkileri nasıldır? Eşiyle uyumu, duygu, düşünce beraberlikleri, karşılıkları nelerdir? Bu ilişkinin alkole iten bir faktör olarak yeri nedir?

Ev düzeni hakkındaki düşünceleri nasıldır? Çocukları ile ilişkileri nasıldır? Çocuklarının durumu hakkındaki gözlemleri, davranışlar nelerdir?

Alkolik kişinin cinsel yaşamı nasıldır? Eşiyle cinsel uyumu ne durumdadır? Evlilik dışı ilişkileri var mıdır? Bu alandaki düşünce, duygu ve davranışları nelerdir?

Alkolik kişinin kişilik özellikleri nelerdir? İçe dönüklük, dışa dönüşlük, nörotik olma, çatışmalar, bunalımları nelerdir? Çeşitli sorunlarına karşı tutumu nedir? Çözüm yolları için yeğledikleri nelerdir? Kendi durumları ile değerlendirmeleri nasıldır?

Alkolik kişinin iş ilişkileri nasıldır? İşinde mutlu mudur? İşini sevmektemidir , yoksa yalnızca geçinmek için o işi yapmak zorunda mı kalmaktadır?

İşinde istediği yere gelmiş midir? Hakkının yendiği kanısında mıdır? İş arkadaşlarıyla uyumlu mu çalışmaktadır? İşi kendisini yormakta mıdır?

Alkolik kişinin, arkadaşlık ilişkileri nasıldır? Özellikte birlikte içki içtiği arkadaşlarla ilişkileri hangi yönden önemlidir?

Özellikle birlikte olmayı istediği arkadaşları var mıdır?

Arkadaşlarıyla beraberlikleri hangi noktalardan önemlidir?

Alkolik kişinin, toplumla ilgili düşünceleri nedir? Toplumsal olaylar onu nasıl etkilemektedir? Hangi tür toplumsal olaylar, hangi yönde, ne boyutta onu ilgilendirmektedir? Böylece kişinin kişiliği, yakın çevreleri ve toplumsal yapı içindeki yeri araştırmalıdır.

Alkol ve Reklam İlişkisi

Toplum psikolojisi açısından alkol ile reklam ilişkisi önemlidir. Konuyu reklam açısından incelersek; özellikle bira reklamları açısından,

Amaçlar

İçenin daha çok bira içmesi

İçmeyenlerin de bira içmesi

Kışında bira içilmesi

Evde da bira içilmesi

Evdeki herkesin bira içmesi

Her önemli olayda bira içilmesi

Araçlar

Televizyon

Radyo

Otobüsler, duvarlar

Açacak, takvim, küllük, bardak, şemsiyeler vb.

Karakteristikler

Toplum eğilimine yatkınlık

Mizah ögesini kullanma

Çarpıcılık

Süreklilik

Görsel ve işitsel bütün etkenleri kullanma

İlgiyi değişik yollarla sürdürme.

Alkolün Ekonomisi

Öncelikle şunu belirtelim. Vereceğimiz istatistik takamlar eskiye ( 1982) aittir. Ama yine de bir fikir verebilir düşüncesindeyiz.

İçki fiyatlarının artışı, içenlerin daha fazla para harcamasını gerektirmektedir.

İçki fiyatlarının artışının hem içenlere daha fazla mali yük yüklediği, hem de gelirin içkiye ayrılan bölümünü artırdığı açıktır.

Yıllık içki tüketimi ve harcanan para şöyledir

Harcanan Para ( TL ) Miktar

Rakı 49,7 milyar 83 milyon şişe

Votka 4,5 milyar 7 milyon büyük şişe

Kanyak ve Cin 2,4 milyar 3 milyon şişe

Şarap 3 milyar 21 milyon büyük şişe

Bira 3 milyar 250 milyon litre

Devlet gelirlerinde içkinin yerine baktığımızda, Tekel gelirleri önemli bir yer tutmaktadır. Tekel gelirleri dendiği zaman içki ve sigara gelirlerinin toplamı anlaşılmaktadır. Bu bakımdan, tekel gelirleriyle ilgili gelişmelerde yalnız içki söz konusu olmayacaktır. Ama, bu gelirlerde içkinin payının çok önemli olduğu açıktır.

Tekel Genel Müdürlüğünün gelirleri 1974 ile 1979 yılları arasındaki 6 yılda sürekli artış göstermiştir.

Yıl Tekel’in Yıllık Geliri

1974 6,0 milyar TL

1975 8,3 milyar TL

1976 9,7 milyar TL

1977 9,7 milyar TL

1978 17,0 milyar TL

1979 32,7 milyar TL

Alkolizme Karlı Mücadelenin Hedefleri Nedir

Alkolizme karşı mücadelenin hedeflerini gerçekçi olarak saptamak gerekmektedir. Alkolün çağdaş yaşama nasıl ve ne ölçüde girdiğini gördük. Alkolü, yaşamdan tümüyle kaldırmak –cesaretle söylemek gerekir- olanaksız denecek kadar güçtür.

Eğer konuya, “ katresi haram, damlası zehir “ zehir anlayışıyla yaklaşılırsa, daha başlangıçta başarısızlığa uğranacağı bellidir. Onun içindir ki, mücadele hedefleri iyi belirlenmeli, gerçekçi olmalı, çalışmalar da birbirini tamamlama özelliği ve süreklilik sağlanmalıdır.

Temel Mücadele Hedeflerini Şöyle Belirtebiliriz

Alkollü içkilerin içilmesi konusunda toplumumuzun her kesimini her yönüyle araştırmak

Alkolün zararları konusunda toplumu genel olarak aydınlatmak

Alkolün doğal bir gereksinme olmadığını, bu bakımdan alkole karşı tutumun kişinin elinde olduğunu açıklamak

Alkolün ölçülü içilmesinin alkol zararlarını nasıl ve neden azaltacağını açıklamak

Alkolizm tehlikesiyle karşı karşıya olan grupları toplum içinde taramak, öncelikli gruplara yaklaşım yollarını saptamak

Konunun topluma, benimsenebilecek yollarla nasıl aktarılabileceğini belirlemek

zararlarıyla ilgili alanlarda ( trafik, çeşitli suçlar gibi ) alkol denetimini sürekli ve sistemli biçimde yapmak.

Benzer hedefleri saptayan, kısa, orta, uzun vadeli plan ve programları yapmak, uygulamak, uygulama sonuçlarını değerlendirmek.

Din ve İçki İlişkisi

Dinlerin içki içmeye karşı tutumları tarih içinde farklı olmuştur. Din kurallarına göre, insanların tutumu da zamana göre değişik olmuştur. Zaman gelmiş, çok sert kurallar uygulanarak insanlar içkiye yaklaşmamışlar, zaman gelmiş, insanlar bu kuralları aklına bile getirmemişlerdir.

İlk çağ dinleri alkolü yasaklamamış, tersine dinsel törenlerde içki içilmesi olağan sayılmıştır.

Atina’lıların içki tanrısı Dionisos idi. Romalıların içki tanrısı Baküs’tü. Aslında Dionisos ile Baküs aynı tanrıdır.

Mısırlılar, M.Ö. 6000-7000 yıllarında arpayı ehlileştirip bira yapmayı öğrenmişlerdi. Birayı “ulusal içki “ sayıyorlar, dinsel törenlerde içiyorlardı.

Hristiyanlık ve Yahudi dininde yasak olan içki değildir. Sarhoş olmayacak derecede içki içilmesini hoş görürler.

İslam dininin içkiyi yasak ettiği bilinir. Din kuralların tam uyanlar, “ içkiyi ağızlarına sürmezler, katresi haram “ dır.

Bektaşilikte ise, Şeriatın katı kurallarına karşı çıkarak “ içki içmeyi yasaklar arasında saymama” Bektaşilikte kurumlaşmıştır.

Bektaşiler “ ayin-i cem “ denen törende içki içerler. Ayin-i demde içki içmek dem almaktır. İçerken ölçüyü kaçıran, sarhoş olan kişi önce uyarılır, uyarıyı anlamazsa dışarıyı atılır, bir süre de törene sokulmaz.

Alkolle İlgili Bazı Sorular ve Bunlara Verilen Cevaplar

İçki hep kötüleniyor. Peki hiç yararı yok mu?

Bu haklı bir soru. İnsanın bir iki iyi söz duymak istemesi normal

Önce, olmuş bir olayın haberiyle, “ içki içmeyenin sonu “ nu görelim, Federal Almanyalı Karl Friedrich, 14 yıl İngiltere’de yaşadıktan sonra , yurduna ve doğum yeri olan Düsseldorf’a dönmeye karar vermişti. Evini tutmuş, çocuklarını getirmiş, iş arıyordu. O sırada, bir büyük çelik firmasının satış şefi aradığını duydu, üstelik aranan nitelikler 42 yaşında ki Karl’ın niteliklerine de çok uygundu. Karl Freedrich, şirkete başvurdu, bir hafta sonra eve mektup geldi, kendisini karşılıklı bir son görüşme yapmak üzere işyerine çağırıyorlardı.

Görüşme Karl’ın lehine geçti ve kendisinin işe alındığı bildirildi.

İşe başlayacağı gün önce genel müdürle tanıştırılan Karl Fredrich, müdürün odasında işe giriş kontratını imzaladı. Genel müdür, bu sevinçli olayı bir viski ile kutlamayı teklif edince, Karl nazik bir şekilde “ Ben içki içmem efendim, mümkünse bir bardak domates suyu rica ediyorum “ dedi. Genel müdürün yüzü birden bire değişti, elindeki viski bardağını masaya bıraktı ve az önce imzaladıkları kontratı, Karl’ın gözünün içine baka baka yırttı. “ Özür dilerim beyefendi, bizim müşterilerimiz ile bir bardak içki içmesini beceremeyen süt çocuklarına verecek işimiz yok dedi.”

Dolayısıyla içmesini bilenler için,

İçki rahatlatır, gerginliği azaltır.

Çevreyle ilişkiyi kolaylaştırır.

Çeşitli baskıları azaltır.

Her yerde içkinin zararlarından söz ediliyor. Ama herkeste içiyor. İçki içenlerin sayısı artıyor. Neden böyle?

Hem içmek, hem içkinin zararından söz etmek çelişki değil, içki çağdaş yaşama girmiş. Bunu kabul etmezsek, her sözümüz, her yazımız havada kalır.

Bilmemiz gereken, içkinin nerede yararlı, nerede zararlı olduğudur.

Amaç, hem bir yudum içkileri, bir lokma mezeleri zehir olmasın, hem de alkolün zararlarından korunabilsinler.

İçkiyi yasaklasalar daha iyi olmaz mı?

Evet, içkiyi yasaklamak zaman zaman akla gelir. Tarihte yöneticilerin aklına gelmiştir. Ama içkiyi yasaklamak çözüm olmayacaktır.

Amerika’da yasaklanmıştır, kaçak içki yapımı ve satımı doğmuştur. Türkiye’de de yasaklanmıştır, sonuç alınamamıştır.

İnsanın kendine yasaklamadığı şeyi, hiçbir gücün yasaklayamadığı pek çok konuda kanıtlanmıştır.

İçki konusunda da çözüm, içkiyi yasaklamak değil, içkinin zararlarını anlatmak, öğretmek, içilecekse nasıl içileceği konusunda insanları aydınlatmaktır.

Konu Hakkında Önemli Bulduğumuz Temenniler

İnsan, bu güzel varlık, bu güçlü varlık, canı istiyorsa bir iki kadeh içsin. Dostlarıyla birlikte doğayı, dünyayı, genişlemeyi, büyümeyi paylaşsın. Böyle içilen içkiye kimin söyleyecek sözü olur? Böyle içilen içki yaşama katkıdır. Yaşama katılan bir tattır.

Böyle içen insan “içkiyi içen insandır”, “ tadında içen insandır “

Evet dostlar, suç içkide değil. Kendimizi aldatmayalım. Dertler, sorunlar, sıkıntılar bahane. Alkolle bunların hiçbiri çözülmez. İşi topluma, dünyaya, çağa falan da yüklemeyelim.

Gerçeği görelim. Gördüğümüzü kabul edelim. Kabul ettiğimizin çözümünü bulalım. Ve kararımızı uygulayalım. Alkolle insan arasında bir suç varsa, bu suç insanındır, bizimdir. Alkole bağımlılık alkolün gücünden değildir, bizlerin zayıflığındandır. Gece içerek, gündüz içerek ne eşimizle anlaşmazlığımızı çözümleriz, ne işimizin sıkıntılarını gideririz, ne de tolumun sorunlarına çare buluruz. Bu yolla sadece sarhoş oluruz, giderek de alkolizme yanaşırız. Bunun sorumlusu da biziz başkası değil.

İnsan güçlüdür. İnsanın güzelliği gücündedir. İnsan doğayı değiştirmiştir. İnsan kültürü, sanatı yaratmıştır. İnsan özgürdür, özgürlüğü sever. İnsan gücünü, özgürlük sevgisini alkole karşı da göstermelidir, gösterebilir. Alkole bağımlı olmakla savaş, insanın özgürlüğüdür, insanının akıllılığıdır, insanı güçlülüğüdür.

İnsanın alkolle ilişkisi çağlar boyu süren bir ilişkidir. Evrensel bir ilişkidir. Bu ilişki de insana yakışan, alkole de egemen olmasıdır. İnsana yakışan budur. Böyle içince gerçekten “ şerefe, sağlığa ve iyiliğe “ içeriz.

Konu hakkında bir değerlendirme de Troçki’den yapmak istiyoruz. Troçki-Gündelik hayatın sorunlarını anlatırken şöyle demektedir.

İşçi sınıfının hayatına damgasına vuran iki önemli olgu var. Biri sekiz saatlik işgününün yerleşmesi, diğeri votka satışının yasaklanması. Savaşın sorumlu olduğu votka tekelinin kalkması devrimden önce oldu. Savaş öylesine korkunç imkanları gerektiriyor ki Çarlık – bir milyar ruble daha az veya çoğun önemi yoktur- o ufak bir meblağ tutan içki gelirlerine bile tenezzül etmekten geri kalmazdı. Votka tekelinin kaldırılması devrime başlı başına bir vaka olarak intikal etti ve durum böylece devam etti, ama prensip düşüncesi ön plana geliyordu. Ancak yeni ekonomik düzenin bilinçli yaratıcısı haline gelen işçi sınıfının iktidarı ele geçirmesiyledir ki, alkolizme karşı bütün ülkece eğitim ve yasaklarla yürütülen mücadele tarihi önemini kazandı. “ Ayyaşlar “ bütçesinden emperyalist savaş sırasında vazgeçilmiş olması, halka içki içme cüretini veren bir sistemin yıkılması ve bunun devrimin bıraktığı çelik gibi sağlam bir mirasa olması gerçeğini gölgeleyemez.

Gerek ilgi çekiciliği, gerek eğlendiriciliği yönünden sinemanın rakibi birahane ve meyhanelerdir. Bugün New York’un mu yoksa Paris’in mi sinema ve meyhanesi daha çok veya bu işlerden hangisi daha çok kazançlıdır bilemem. Ama şurası belli ki sekiz saatlik boş zamanı doldurmak bakımından sinema ve meyhane birbirleriyle yarışa girmişlerdir. Kıyaslanmayacak kadar güçlü şu silaha sahip olmaz mıyız? Pekala oluruz. Çar hükümeti birkaç yılda korkunç bir meyhane şebekesi kurdu ve bu iş yılda bir milyon altın ruble kadar gelir sağlıyordu. İşçi hükümeti neden bir devlet sinemaları şebekesi kurmasın ? Bu eğlenme ve eğitim aracı gitgide daha geniş ölçüde bizim ulusal hayatımızın bütünleyici bir parçası durumuna getirebilir. Uygulanamaz mı böyle bir şey? Elbette uygulanır, ama tabi ki bu o kadar kolay değil, çünkü bir işçi devletinin örgütlenme enerji ve yeteneklerine bağlı kalmak bakımından votka tekelini yeniden kurmak çok daha tabiidir.

SONUÇ YERİNE ÇÖZÜM ÜZERİNE

Öncelikle şunu belirtelim yazı içinde belki adı konmasa da kapitalizm sınırlarında alkolün durumu ve özellikle alkolizme karşı nasıl mücadele edilmesi gerektiği anlatılmaktadır. Dolayısıyla burada tekrar aynı şeyleri ele almayı gerekli bulmuyoruz.

Bu bölümde ise kapitalizme alternatif bir sistem olan sosyalizm-komünizmde alkolün durumu ile ilgili bütünsel çözümler üretmeye çalışacağız.

Ama bundan önce başlarda bazı tespitler yapmıştık. Bunları değerlendirerek başlamak istiyoruz. Demiştik ki Marksistler-sosyalistler için içki içmek doğal bir durum mudur, yoksa bir zafiyet belirtisimi dir. Elbette bizce ne doğal bir durumdur, ne de zaaf belirtisidir. Alkol hangi durumda olursa olsun az da olsa zararlıdır, ki bu zarar vücudun tüm anatomik yapısını etkilemektedir. Özellikle normalde insanın otantik yapısında olmadığı halde davranış farklılığı yaratması ( örneğin saldırganlık ve aşırı uyum vb.) ve beyinde giderek bıraktığı hasar, bellek kaybına da yol açtığı için önemlidir. Dolayısıyla sosyalistlerin içki içmesi doğal değildir.

Kapitalizmin bütünsel yıkma-yok etme politikalarının devasa boyutlara ulaştığı dünyamızda içki içmeden ayakta kalanları “ama” sız alkışlamalıyız ve içki içen arkadaşlarından gelen argo ( “ ot gibi yaşıyor”, “ dünyadan haberi yok “ gibi ) kelimelerin safsata olup kendi durumlarını olağanlaştırmak ve teorikleştirmek için bir manipülasyon olduğunu bilmeliyiz. Ama yine içki içmeyenlerin içki içen arkadaşlarını hemen her durumda kınamaları, içmeyi zayıflık-zafiyet olarak görmeleri de yanlıştır ve indirgemeciliktir. Dolayısıyla sosyalistler-komünistler içki içmek bir zafiyet olmamalıdır.

Ama tabii ki belirli şartlarda, eğer içki içiliyorsa, içmesini bilmek, yani kararında içmek gerekir. Eğer içildiğinde davranış farklılığı ve bozukluğu oluyorsa veya beyin fonksiyonlarında olumsuzluklar beliriyorsa, belki de daha da kötüsü yapılacak işler, faaliyetler vb. önünde engelse bu durum ciddi bir sıkıntı yaratır. Ama içmesini bilmek, kararında içildiğinde dahi yasaklar getirmek, o insanlara hiç değilse bu konuda dünyayı “ zehir “ etmekte başka bir yanlış ve başka bir indirgemeciliktir.

Marksizm’in söylemiyle din bir afyonsa, alkolde nasıl bir afyondur. Elbette alkol hem bir afyon hem de değildir. Evet alkol bir afyondur. Eğer insanlar kendi kurtuluşlarını alkolde görüyorlarsa , veya sorunlarını çözmek için, ya da çözülmeyen sorunlarının sıkıntısından içiyorlarsa içki bir afyondur. Yok eğer içmesini bilmek noktasında keyif için içiliyorsa, kendine veya çevreye şu veya bu ölçüde zarar verilmiyorsa içki bir afyon olmaz, belki de konu ile ilgili değerlendirme içinde de gördük ki bir rahatlama yaratabilir. Bu durumda sosyalistlerin ( yukarı da yaptığımız tespitler iyi okunur, anlaşılır ve kavranırsa ) gizli gizli içki içme sendromları da azalır ve ortadan kalkar.

Bu noktada alternatif bir paradigma olan sosyalizm-komünizmde alkolün durumu ne olacak ona bakmak ve belirli bir bütünsellikte değerlendirmek istiyoruz. Öncelikle şunu belirtelim. Sosyalizm-komünizm hem bir gerçek, hem bir tahayyül ve hem de ütopyadır. Ütopyayı gerçekleşmesini istediğimiz şeylerin zamandan bağımsız, derinlikteki oluşumların diyalektik toplamıdır söylemini kavramayı unutmadan.

Konunun daha net ve anlaşılır olmasını sağlayacağını düşünerek maddeleyerek değerlendirmenin daha uygun olduğunu düşünüyoruz.

1.İçki neden içiliyor, yapılan araştırmalar göstermiştir ki, içki içmeye iten psikolojik etkenler genelde şunlardır. Sevinç, üzüntü, ruhsal gerginlik, baskı, düş kırıklığı, heyecan, can sıkıntısı, güvensizlik, önemsenmeme gibi. Bütün bu psikolojik etkenlerin ( indirgemeciliğin dışlanmışlığında ) temelini ekonomik, sosyolojik ve kültürel bağlarını unutmadan, kapitalizmin bütünsel yıkım politikaları bu olumsuz durumu yaratmaktadır. Tabii ki genetik durumlar dışında. Komünizmin ilk evresiyle birlikte üretim araçları üzerindeki kapitalist mülkiyet yerini toplumsal-sosyal mülkiyete bıraktığında yani burjuvazi ekonomik ve siyasi olarak müksüzleştirildiğinde geniş emekçi kesimler (alkolü en çok tüketenler, zaten sayıları da fazla olan bu kesimler ) ekonomik olarak rahatlayacaklar ve giderek psikolojik, sosyolojik ve kültürel olumsuzluklar da azalacaktır. Bu duruma en büyük katkıyı da komünizmin insanların bilinçlenmesine ve kültürel gelişmesine yaptığı önemli katkı olacaktır.

2.Kapitalizm alkol içimini sürekli körüklemektedir. Alkolün üretimini elinde tutan büyük tekelci holdingler kâr ve daha fazla kâr için bunu yapmaktadırlar. Devletin ideolojik aygıtları üzerinde de egemen olan bu tekeller tüketimi de artırmak için medya-reklam vb. aracılığıyla manipülasyon yapmaktadırlar. Komünizmin ilk evresiyle birlikte alkol üretimi ve tüketiminde egemen olan tekelci holdingler kalkacağı için alkol üretimi-tüketimi giderek azalacaktır. Her yönüyle komünizmin varlığıyla donanımlı bilinçli kitleler alkolün zararlarını kavrayacaklar ve kapitalizmin insan dünyasına getirdiği boşlukları üretken ve yaratıcı insan faaliyetleriyle dolduracaklardır. Komünizmin ilk evresinde de(bir sürece ihtiyaç olacağından) içki içilmesi sürpriz olmayacaktır, belki de komünizmin üst evresinde de içki sıfırlanmayacaktır. Ama bu evrelerde içilen içki insan dünyasını yıkıma uğratmayacak bilinçli, kararında içilen içki rahatlama yaratacaktır.

3.Özellikle Türkiye’de alkol tüketimi giderek artmaktadır. Rakı ve biranın daha fazla içildiği görülmektedir. Kapitalizmin yaratımı olan bu durum, komünizmin ilk evresiyle birlikte azalacaktır. Kapitalizm her tür araçla bu tüketimi artırmaya çalışırken, komünizm tersi bir durumla her türlü aracıyla bu tüketimi azaltmaya çalışacaktır. Kapitalizm alkolün insan dünyasın da bütünsel olarak yaptığı tahribatı şu veya bu tarzda onaylamaktadır ( yer yer alkolün zararlarının anlatılması bir paradoks değildir. Egemenler alkolün tahribatının ifrata vardığı noktanın kendi çıkarlarını da dumura uğratacağını bilmektedirler ) Komünizmin otantik varlığı bile bu tahribatın otomatik panzehiridir.

4.Alkolün insan sağlığına bütünsel zararlar verdiğini, hangi hastalıklara yol açtığını yazı içinde de görmüştük. Kapitalizmin kâr hırsı, sağlığın da meta olarak alım-satımı giderek paralı hale gelmesini getirmiştir. Bu durumu yaratan egemenler için insanların alkolden ölmesi veya sakat kalmaları adeta olağan bir durumdur. Komünizmle birlikte sağlık alanının da toplumsallaşması ile birlikte alkolden oluşan hastalıklar giderek azalacaktır. Komünizm insanların bilinç ve kültürel düzeylerini geliştirecek ve alkolün zararları kavranıldığı ölçüde de alkol tüketimi ve alkolden hastalıklarda giderek azalacaktır.

5.Kapitalizmin yarattığı trafik canavarı binlerce insanı ölümüne, yaralanmasına neden olmaktadır. Kapitalizmin ekonomik, sosyolojik yıkım politikalarından kaynaklı özellikle sürücüleri psikolojik olarak da yıkıma uğrattığı noktada trafik kazaları kaçınılmaz olmaktadır. Bu durum alkollü araba kullanmayı da adeta teşvik etmektedir. Alkolün etkisiyle de trafik kazalarında çok sayıda insanın yok olduğu bilinmektedir. Komünizm, kapitalizmin yarattığı trafik canavarlığını- katilliğini ortadan kaldırdığını nokta da zaten otomatikman trafik kazaları ve alkollü araba kullanımı azalacaktır. Bir de üstüne komünizmin insanları her alanda bilinçlendirdiğini düşündüğümüzde insan yaşamına verdiği önem, kapitalizmin ölümü kutsadığı duruma egemen olacak ve alkolün kazaları azalacak ve giderek sonlanacaktır.

6.Kapitalizmin yarattığı ( genetik faktörleri de unutmadan ) alkolizm toplumlarda, insan dünyasında önemli bir tahribat yapmaktadır. Bu durum yalnız içkiyi sevme veya içki düşkünlüğü de değildir. Bütünsel bir içki tutsaklığıdır ve patolojik bir durumdur. Komünizmin ilk evresi alkolizmi kapitalizmden devir alacağı için bu tip insan komünizmin de adeta belalıları olacaklardır. Alkolizmin çok yönlü bir patolojik bir vaka olması, komünizmde de çözüm doğrultusunda zorluklar yaratacaktır. Ama komünizmin bütünsel tedbir ve çabaları kapitalizmin olumsuzluklarını azaltacaktır. Özellikle komünizmde yeni doğan insanlara ise katkısı elbette çok olumlu ve önemli olacaktır.

“ Kadın alkolizmi “ de erkek egemen kapitalizmde kadınların daha hor görülmelerine, aşağılanmalarına, gevşek kişilikli, sorumsuz, kendilerini ve ailelerini mahveden kadınlar olarak görünmelerine yol açmaktadırlar. Adına-aslına uygun bir sosyalizm-komünizm kadınlardaki bu tip alkolizmden kaynaklı olumsuzlukları da süpürüp atacaktır.

7.Kapitalizmin alkol içimini teşvik etmesi ve körüklemesi bilinmekte ve elbette sürpriz değildir. Ama bunun çözümü olarak alkolü yasaklamak da doğru değildir diye düşünüyoruz. Yazı içinde de gördük ki Troçki’nin alkolün yasaklanması konusundaki tespitleri belki Sovyetlerin o dönemdeki şartlarında makul görülebilse de bunu her durumda genelleştirmek hem doğru olmaz hem de kısa vade de olumlu etkisi görülebilse de uzun vadede ters etki yapabileceği görülmelidir. Dolayısıyla komünizmde kanunlarla yapılan yasaklar doğru değildir ( Olağanüstü zorunluluklar dışında) Ama insanların bilinçli çabaları sonucu oto sansür anlamında alkolü kendi kendilerine, gönüllü yasaklamaları istenilen olacaktır. Ayrıca geniş kitlelerin bilinçlenme sonucu geldikleri seviye alkolü yasaklamaya uygunsa, tersi durum olumsuzluklar yaratacaksa yasaklama onaylanır ve böyle bir durum alkolün olumsuz etkilerinin de giderilmesini sağlayacaktır.

8.Alkolün ekonomisi bölümünde de gördük ki özel ve devlet tekellerinin egemenliğinde olan alkol sektörü önemli oranlarda kârlara sahip olmaktadırlar. Kapitalizmin alkol ekonomisi geniş kitlelerin bütçelerine önemli ölçüde yük getirmekte bu durum aynı zamanda beslenme vb. alanlarda kısıntılara yol açmakta hastalık vb. tetiklemektedir. Komünizmde bir süreçte nesnel olarak var olacak olan alkol ucuzlayacak, bunun sonucu olarak insanlar beslenme vb. kısıntıya gitmeyecekler, alkolün etkisiyle beslenmeden kaynaklı hastalıklar da azalacaktır. Komünizmde insanların bir kesimi içki içiyorlarsa bu avantajlar, olumluluklarla içecekler, bu içmesini bilmek anlamında kararında olacak keyif ve rahatlama yaratacaktır.

9.Kapitalizmde alkolizmle mücadelenin nasıl olacağını ilişkin en azından ipucu anlamında yazı içinde bazı önermeler gördük. Komünizmde ise alkolizmle mücadele çok yönlü olacaktır. Çünkü alkolizmin uzmanlar gözüyle toplumsal, kişisel, genetik, ailesel, çevresel nedenleri vardır. Bu nedenleri doğru olarak saptamak doğru çözümler üretmeyi getirecektir. Alkolizmin yarattığı kişisel ve davranışsal bozukluklar çok vahim bir durumdur. O kadar ki normal yaşamında sinirli olmayan, alçak gönüllü ve hoşgörülü vb. eğilimi olan insanların alkolizmden kaynaklı tam tersi bir duruma girmeleri çekilmez bir durumdur. Komünizmde yukarıda sekiz maddede topladığımız ilkeler hayata geçeceğinden hem önceden alkolizme yakalananlarla mücadele kolay olacak, hem de alkolizm yeni kuşaklarda zemin bulamayacaktır, bulduğu noktada da caydırıcılık anlamında düzenlemeler zor olmayacaktır. Alkolizmi yaratan temelde kapitalizm kaynaklı boşluklar, komünizmde önemli oranda ( daha öncede açıkladığımız gibi ) üretken insan, toplumsal insan, yeni tip insan yaratılması anlamında faaliyetlerle doldurulacaktır. Bu durum alkolizmle mücadelenin geri dönülmez, kalıcı en önemli saikidir.

Sonuçta alkolün durumu ile ilgili komünizmin ilk evresinde neler olacak ve olmalıdır konusunda dokuz maddeyi kapsayan değerlendirme yaptık. Komünizmin üst evresinin yer yer bilinmezleri, spesifik yanları olsa da üst evrede, ilk evrede bazı olumsuzluk, sıkıntıların giderek daha da azalacağı veya sonlanacağı görülecektir. Ama tüm bu tespit ve değerlendirmeler reçeteci ,mutlak, dogmatik, indirgemeci ve mekanik olarak kavranmamalı ve hayata-pratiğe geçirilmemelidir.

Yorumlar (0)
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 34 93
2. Fenerbahçe 34 89
3. Trabzonspor 34 58
4. Beşiktaş 35 54
5. Başakşehir 34 52
6. Alanyaspor 35 49
7. Kasımpasa 34 49
8. Rizespor 35 49
9. Sivasspor 34 48
10. Antalyaspor 34 45
11. A.Demirspor 34 41
12. Kayserispor 34 40
13. Ankaragücü 35 39
14. Samsunspor 34 39
15. Karagümrük 34 36
16. Konyaspor 34 36
17. Gaziantep FK 34 34
18. Hatayspor 34 33
19. Pendikspor 34 30
20. İstanbulspor 34 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 32 72
2. Göztepe 32 66
3. Sakaryaspor 32 57
4. Kocaelispor 32 55
5. Ahlatçı Çorum FK 32 55
6. Bodrumspor 32 53
7. Boluspor 32 50
8. Bandırmaspor 32 47
9. Gençlerbirliği 32 47
10. Erzurumspor 32 44
11. Keçiörengücü 32 39
12. Manisa FK 32 37
13. Ümraniye 32 37
14. Şanlıurfaspor 32 34
15. Tuzlaspor 32 34
16. Adanaspor 32 33
17. Altay 32 15
18. Giresunspor 32 7
Takımlar O P
1. Arsenal 35 80
2. M.City 34 79
3. Liverpool 35 75
4. Aston Villa 35 67
5. Tottenham 34 60
6. M. United 34 54
7. Newcastle 34 53
8. Chelsea 34 51
9. West Ham United 35 49
10. Bournemouth 35 48
11. Wolves 35 46
12. Brighton 34 44
13. Fulham 35 43
14. Crystal Palace 35 40
15. Everton 36 37
16. Brentford 35 35
17. Nottingham Forest 35 26
18. Luton Town 36 26
19. Burnley 35 24
20. Sheffield United 35 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 33 84
2. Barcelona 33 73
3. Girona 33 71
4. Atletico Madrid 33 64
5. Athletic Bilbao 34 61
6. Real Sociedad 33 51
7. Real Betis 33 49
8. Valencia 33 47
9. Villarreal 33 45
10. Getafe 34 43
11. Osasuna 33 39
12. Deportivo Alaves 33 38
13. Sevilla 33 38
14. Las Palmas 33 37
15. Rayo Vallecano 33 34
16. Mallorca 33 32
17. Celta Vigo 33 31
18. Cadiz 33 26
19. Granada 33 21
20. Almeria 33 14