19.07.2022, 10:20

Biz hariç “tüm dünya yanlış yapıyor” olabilir mi?

Kapitalizm, küresel olarak, geçmişe göre çok daha derin ve ‘çoklu krizler’ olarak adlandırılabilecek kaotik bir dönemine girmiş bulunuyor: Bir yanda politik krizler ve ekolojik kriz; diğer yanda küresel gıda krizi ve ekonomik krizler.

İçinde bulunduğumuz ekonomik kriz öyle bir ekonomik kriz ki; hem yüksek enflasyon yaşanıyor hem de bir süre sonra bu durum durgunluk ile bir arada yaşanacak gibi görünüyor.

Nitekim IMF gibi uluslararası kuruluşlar şimdiden bu yıl ve gelecek yılı gözden çıkarmış, 2024 ve sonrasını kurtarmaya çalışıyor gibi görünüyorlar. (1) Bu yüzden de ha bire hükümetlere almaları gereken önlemler konusunda önerilerde bulunuyorlar.

Yüksek enflasyona karşı küresel çapta faiz artırımları

Hükümetler de, bu önerileri de dikkate alarak, özellikle de enflasyon ve yaşam maliyetlerinin artması şeklinde kendini gösteren bu kriz karşısında önlem almaya çalışıyorlar (her ne kadar önlemlerin bazıları krizleri daha da derinleştirecek özelliklere sahip olsa da).

Parasal sıkılaştırma politikaları, kuşkusuz bunların içinde de peş peşe faiz artırımları bu önlemlerin başında geliyor.

Bu önlemleri alan devletlerin başında ABD geliyor zira bu ülkede enflasyon İkinci Dünya Savaşından bu yana en yüksek düzeyine çıktı. Dahası faiz artırımları yüzünden bir süre sonra ülke ekonomisinin resesyona gireceğine kesin gözüyle bakılıyor.

Hiçbir ülkenin parasının değerini düşürmek istemediği bir dönemdeyiz

Diğer yandan, FED faizleri artırdıkça doların diğer para birimleri karşısındaki değeri de artıyor. Bu da yüksek enflasyondan sıkıntı çeken başta yükselen ve azgelişmiş ekonomiler olmak üzere, diğer ülkelerin ulusal para birimlerinin daha da zayıflamasıyla sonuçlanıyor (bu para birimlerinin başında da TL’nin geldiğini biliyoruz).

Böyle yüksek ve bir kısmı da ithal enflasyon karşısında, doğallıkla hiç bir ülke parasının değerinin zayıflamasını istemiyor. Bu yüzden de hem dolardaki değer artışına karşı hem de yüksek enflasyona karşı dünyanın her yanında merkez bankaları öncelikli olarak faiz oranlarını artırmaya başladılar.

Türkiye ise bunun istisnasını oluşturuyor zira ülkeyi yönetenlerin “TL’nin değer kaybının ihracata iyi geldiği” biçiminde bir inancı var. Buna inanç diyoruz çünkü bilimsel olarak doğrulanamayan bir iddiadan ibaret.

Dünyada son 3 ayda 55 Merkez Bankası 62 kez faiz artırdı!

Financial Times'ın bir araştırması merkez bankalarının bugünlerde, diğer zamanlardan farklı olarak, 50 baz puan ve üzerinde olmak üzere çok sayıda faiz artışına yöneldiklerini ortaya koyuyor. (2)

Öyle ki: “Bu yılın Nisan-Haziran dönemini kapsayan 3 ayda, 55 merkez bankası tarafından en az 50 baz puanlık, 62 kez politika faizi artışı yapıldı. Temmuz ayında ise şimdiye kadar 50 baz puan ve üzeri 17 defa artış yapıldı. Bu yüzyılın başından bu yana hiçbir dönemde bu kadar sık ve bu kadar yüksek oranlarda faiz artırılmadı”.

Geleneksel olarak yükselen ekonomiler, gelişmiş ekonomilerdeki faiz artışlarının ardından kendi faiz oranlarını yükseltirlerdi. Şimdilerde bu ekonomiler daha erken davranıp faizleri artırıyorlar. Bu da onların döviz kurlarını sabit tutmalarına yardımcı oluyor.

Türkiye dünyada olan bitene kulak asmıyor

Türkiye tüm bu anlatılanların dışında bir çizgi izliyor. Sanki ülkede gerçekte 3 haneli enflasyon yokmuş ve ülke giderek hiper enflasyona sürüklenmiyormuş gibi, sanki TL sadece yılbaşından bu yana dolar karşısında yüzde 30 değer kaybetmemiş gibi, sanki sırf bu iki nedenden dolayı halk bu kadar yoksullaşmamış ve hayat bu kadar pahalanmamış gibi, enflasyona ve kurdaki yükselişe karşı ciddi hiçbir önlem alınmıyor.

Tamam, tarihin monolitik olarak, yani tekdüze bir biçimde ilerlemediğini biliyoruz. Örneğin, dünyada bir yanda liberal demokrasilerin içine düştüğü kriz sonucu popülist otoriter, hatta pro-faşist rejimlerde gözle görülür bir artış yaşanıyor. Diğer yanda soldan, özgürlüklerden yana rüzgârlar esiyor. Mesela Sri Lanka’da halk isyanı ile 17 yıllık tek adam rejimi devrildi, Britanya’da Boris iktidardan uzaklaştırıldı, Şili’de ve Kolombiya’da soldan yana hükümetler iş başına geldiler (muhtemelen pek yakında Brezilya'da benzer bir gelişim olacak).

Ancak eğer ülkeniz diğer ülkelere benzer bir üretim ve bölüşüm sistemine sahipse ve sizin ekonominiz böyle bir küresel kapitalist sisteme tam entegre olmuşsa, o ülkelerde olup bitenlerin sizde de olması kaçınılmazdır.

Her ülkeye özgün koşullar elbette vardır ama bu evrensel olanın geçerliliğini ortadan kaldırmaz. Yani dünya enflasyonla mücadele konusunda bir yönde ilerlerken siz bunun dışında kalamazsınız, dahası buna ters bir yönde gidemezsiniz. Kapitalist oyunun kuralları buna izin vermez (oyunun kurallarını takmamanız için sistemin dışına çıkmayı göze almanız gerekir). Bu bir tercih olmaktan çıkar, zorunluluğa dönüşür.

Türkiye’nin bu durumu “Temel fıkrasını” anımsatıyor…

Almanya’da yaşayan Temel bir gün farkında olmadan otobanda ters yöne girer. Bunu fark eden trafik yetkilileri acilen radyo aracılığıyla sürekli anons yaparak diğer sürücüleri uyarmaya çalışırlar:

“Dikkat, ters yönde bir otomobil ilerlemektedir, lütfen dikkatli olun…” Temel’in de radyosu açıktır. Bu anonsu duyunca basar kahkahayı:

“Ne birisi, yağmur gibi geliler, yağmur gibi…”

“Dünyada insanlar enflasyonla, Türkiye’de TÜİK ile mücadele ediyorlar”

The Economist’te de vurgulandığı gibi: “Dünyanın her yerinde insanlar artan enflasyonla yaşamayı öğreniyorlar. Türkiye’de ise rakamları manipüle etmekten kuşkulandıkları bir iktidarla baş etmek zorunda kalıyorlar… Hızla değer kaybeden bir para birimiyle birlikte enflasyon, orta sınıftan pek çok kişiyi sınıftan attı. Milyonlarca mavi yakalı işçi, genç ve emekli, dört kişilik bir aile için ayda yaklaşık 1,200 dolar olan yoksulluk sınırının altına düştü… Ayrıca yükselen fiyatlar ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından uygulanan düşük faiz oranları da toplam talebi artırdı. Kenarda parası olanlar, sayıları azalmakla birlikte, otomobile, elektronik eşyalara ve diğer dayanıklı tüketim mallarına dönük alımlarını artırdılar. Diğer bazıları tasarruflarını yüksek riskli hisse senetleri veya kripto para birimleri gibi daha değişken varlıklara yatırıyorlar. Bu yılın başlarında yayınlanan bir rapora göre, Türkiye dünyada bu alanda beşinci en yüksek paya sahip ülke konumunda. Daha da varlıklı olanlarsa gayrimenkule yatırım yapıyorlar. Bunun sonucunda ekonomide bir balon şişiyor. Yakın zamanda yapılan bir ankete göre, Türkiye'de emlak fiyatları geçtiğimiz yıl nominal olarak yüzde 182 arttı… Diğer yandan insanların yüzde 70’inden fazlası ekonomik durumlarının geçtiğimiz yıl kötüleştiğini, sadece yüzde 10’u düzeldiğini söylüyor”. (3)

Kısaca dünyanın son 3 ayda 62 kez yaptığını biz neden yapmıyoruz? Kaldı ki Türkiye ekonomisi de kapitalizme eklemlenmiş bir kapitalist ülke ve ekonominin kanunları bu ülkede de benzer işliyor.

Faizleri artırmak için artık çok geç

Gerçi, politika faizi yüzde 14.00’te sabit tutulurken, kredi kartlarından ihtiyaç kredilerine, ticari kredilerden işletme kredilerine kadar faiz oranları yüzde 30’ları buluyor. Yani piyasalardaki faiz oranları gerçekte düşük değil.

Parasını dövizde tutanlar kazanıyor mu derseniz, kuşkulu. Dolar yılbaşından bu yana yüzde 30 değer kazandı ama enflasyon yüzde 40’tan fazla arttı. Faizlerin sabit tutulması, parayı MB’den yüzde 14’ten alıp, Hazine’ye yüzde 22-23’ten, piyasaya yüzde 30’a varan oranlardan satan bankalara yaradı.

Kaldı ki faiz oranlarını artırarak döviz kurunu istikrarda tutmak ve enflasyonu dizginlemek için artık çok geç kalındı. Ekonomiye olan güvenin çok sarsıldığı böyle bir ortamda, bu saatten sonra yapılacak faiz artırımlarının ekonomiyi daha fazla istikrarsızlığa ve borçlu hanelerin, küçük esnafın, küçük ve orta ölçekli işletmelerin, işçilerin ve köylülerin durumlarını daha da kötüleştirmekten başka bir sonucu olmaz.

Ufukta, ekonominin yanlış yönetilmesinden ortaya çıkan bir zararın, yeni bir ekonomi yönetimi, bunun için de yeni bir iktidar ile telafi edilmesinden başka bir çare görünmüyor.

Ayrıca ülke seçime gittiği için siyasal iktidar faizleri siyaseten de artırmayacaktır. Tam tersine, böyle bir zamanda hem para politikasının gevşek hali (düşük faiz) sürdürülecek hem de maliye politikası gevşetilecektir. Yani bütçeden piyasalara dönük daha fazla harcama yapılacak, piyasaya daha bol para sürülecek, ancak bu da süper enflasyonu hiper enflasyona dönüştürecektir.

Nitekim resmi olarak “enflasyonun ancak Şubat-Mart ayları gibi kontrol altına alınabileceğinin” açıklanması bu yöndeki bir itiraf gibidir. İktidar bloğu ancak bu şekilde ekonomiyi yılsonu itibarıyla yüzde 3-4 bandında büyütebilecek, bunun sağladığı bir canlılıkla (!) seçimlere giderek iktidarda kalma şansını zorlayacaktır.

Anahtar sözcükler. Çoklu krizler, Enflasyon, Faiz artırımı, Merkez Bankası, Resesyon, Stagflasyon.

Dip notlar:

  1. https://blogs.imf.org/facing-a-darkening-economic-outlook-how-the-g20-can-respond (13 July 2022).
  2. “Central banks embrace big rises to bolster currencies and fight inflation”, https://www.ft.com (16 July 2022).
  3. https://www.economist.com/europe/turkey-grapples-with-triple-digit-inflation (14 July 2022).
Yorumlar (0)
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 14 33
2. Fenerbahçe 14 32
3. Trabzonspor 14 31
4. Göztepe 14 26
5. Samsunspor 14 25
6. Beşiktaş 14 24
7. Gaziantep FK 14 22
8. Kocaelispor 14 18
9. Başakşehir FK 14 16
10. Alanyaspor 14 16
11. Konyaspor 14 15
12. Çaykur Rizespor 14 14
13. Antalyaspor 14 14
14. Kasımpaşa 14 13
15. Eyüpspor 14 12
16. Kayserispor 14 12
17. Gençlerbirliği 14 11
18. Fatih Karagümrük 14 8
Takımlar O P
1. Pendikspor 15 32
2. Bodrum FK 15 30
3. Amed SK 15 29
4. Esenler Erokspor 15 28
5. Erzurumspor FK 15 26
6. Çorum FK 15 25
7. Iğdır FK 15 25
8. Serik Belediyespor 15 25
9. Bandırmaspor 15 23
10. Van Spor FK 15 21
11. Boluspor 15 20
12. Sivasspor 15 20
13. Sakaryaspor 15 19
14. Keçiörengücü 15 18
15. İstanbulspor 15 15
16. Ümraniyespor 15 15
17. Sarıyer 15 14
18. Manisa FK 15 13
19. Hatayspor 15 5
20. Adana Demirspor 15 2
Takımlar O P
1. Arsenal 14 33
2. Manchester City 14 28
3. Aston Villa 14 27
4. Chelsea 14 24
5. Crystal Palace 14 23
6. Sunderland 14 23
7. Brighton & Hove Albion 14 22
8. Manchester United 14 22
9. Liverpool 14 22
10. Everton 14 21
11. Tottenham 14 19
12. Newcastle United 14 19
13. Brentford 14 19
14. Bournemouth 14 19
15. Fulham 14 17
16. Nottingham Forest 14 15
17. Leeds United 14 14
18. West Ham United 14 12
19. Burnley 14 10
20. Wolverhampton 14 2
Takımlar O P
1. Barcelona 15 37
2. Real Madrid 15 36
3. Villarreal 14 32
4. Atletico Madrid 15 31
5. Real Betis 14 24
6. Espanyol 14 24
7. Getafe 14 20
8. Athletic Bilbao 15 20
9. Rayo Vallecano 14 17
10. Real Sociedad 14 16
11. Elche 14 16
12. Celta Vigo 14 16
13. Sevilla 14 16
14. Deportivo Alaves 14 15
15. Valencia 14 14
16. Mallorca 14 13
17. Osasuna 14 12
18. Girona 14 12
19. Levante 14 9
20. Real Oviedo 14 9