25.03.2023, 10:16

Bütçe açığı ve cari açık alarm veriyor!

Geçtiğimiz hafta Şubat ayı aylık bütçe gerçekleşme raporu açıklandığında tek başına Şubat ayındaki açığın yaklaşık 171 milyar TL ve Ocak-Şubat toplam iki aylık açığın yaklaşık 203 milyar TL olduğunu gördük.

Faiz ödemeleri düşüldükten sonra geriye kalan açık demek olan “faiz dışı açık” ise Şubat ayında tam olarak 136,3 milyar TL ve toplam iki ayda 147,2 Milyar TL oldu. (1)

Bütçedeki bu gelişmeleri nasıl okumak gerekiyor?

Öncelikle, hem Orta Vadeli Plan’da (2023-2025) hem de geçen yıl kabul edilen 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi’nde açığın bu yıl yaklaşık 660 milyar TL olacağı tahmin ediliyordu.

Ancak daha yılın ilk iki ayında bu açığın yaklaşık yüzde 31’i gerçekleşti. Buna tam gaz devam eden seçim harcamalarının yanı sıra, EYT’lilere dönük olarak yapılacak harcamalar ve Kahramanmaraş depremlerinin neden olduğu yüzlerce milyar TL’lik beklenmedik deprem harcamaları da ilave edildiğinde, bu yıl bu açık hedefinin yılın geri kalan kısmında tutturulamayacağı çok net.

Nitekim Strateji ve Bütçe Başkanlığı depremlerin neden olduğu zararın 2 trilyon TL yani GSYH’nin yüzde 12’si civarında olacağını öngörüyor. (2) Bunun da kamu harcamalarında ciddi bir sıçramaya yol açması kaçınılmaz gibi görünüyor.

Bütçeden yapısal bir sorun var

Bir başka çarpıcı durum, geçen yılın aynı ayına göre bütçe açığının yüzde 344,6 oranında (3 kattan fazla) ve faiz dışı açığın ise yüzde 220,2 (2 kattan fazla) artmış olması.

Bu da sorunun faiz ödemelerinin de ötesine giden yapısal bir bütçe sorunu olduğunu gösteriyor. Zira faiz ödemeleri Şubat ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 21,6 oranında azalmış. Kısaca, kamu harcamalarının hem niceliğinde hem de niteliğinde ciddi sorunlar var.

Örneğin, bütçenin harcamalar tarafında yüzde 50’lik pay ile en büyük kalemi oluşturan cari transferlerdeki artış, bütçe harcamalarının genelindeki ortalama artış olan yüzde 93,9’un çok üzerinde gerçekleşti (yüzde 161,4) ve geçen yıl Şubat ayında 74 milyar TL iken bu yılın aynı ayında 193,7 milyar TL’ye yükseldi. Bu da mevcut deprem ve seçim konjonktürü altında bu tür harcamaların kontrolden çıkması olasılığını güçlü tutuyor.

Bütçe gelirleri azalıyor

Bütçe açığının bu denli artmasının diğer nedeni ise bütçe gelirlerindeki azalma. Zira Şubat ayında genel bütçe gelirleri yüzde 21,3 azaldı. Vergi gelirlerindeki en çarpıcı azalma Kurumlar Vergisi (KV) tahsilatlarında oldu ve geçen yılın aynı ayına göre KV tahsilatları 18 kat azalarak, 82,6 milyar TL’den bu yılın Şubat ayında 4,6 milyar TL’ye geriledi.

Bunun nedeni asıl olarak geçici vergi biçiminde toplanan KV’deki uygulamaya geçen yılın son döneminde (Ekim-Aralık) son verilmiş olması. Bu da sermaye kesiminin talebini yerine getirmek için yapılmış bir düzenlemeydi ama bunun kaçınılmaz sonucu olarak vergi gelirleri azaldı.

Yaşanan depremlerin vergi gelirlerini azaltması ise kaçınılmaz çünkü toplam Gelir Vergisi vergi mükelleflerinin yüzde 11’inden, Kurumlar Vergisi Mükelleflerinin yüzde 9’undan ve Katma Değer Vergisi mükelleflerinin yüzde 10’undan fazlası bölgedeki yerleşiklerden oluşuyor. (3)

Bilindiği gibi bu vergilerin ve SGK primlerinin tahsilatları ertelendi, muhtemelen bir süre sonra önemli bir kısmı tamamen silinecek. Bu da (vergi gelirlerinin düşmesi yüzünden), bütçe açığını daha da artıran bir etki yaratacak. Bu çerçevede, bütçe açığının hem harcama hem de gelirler olmak üzere iki yönlü bir baskı ile daha da artacağını ve bu yıl GSYH’nin yüzde 6’sını bulabileceğini söyleyebiliriz

Yapılan bağışlar yetmeyecek, fatura yine halka kesilecek

15 Şubat gecesi büyük bir şovla yapılan bağış kampanyasında verilen bağış sözü yaklaşık 115 milyar TL idi ve bunun 90 milyar TL’si kamu bankalarından ya da kurumlarından (T. Varlık Fonu gibi) geldi. Dolayısıyla özel sektörün bağışları çok sınırlı olduğu gibi, sözü verilen toplam bağış miktarının ihtiyacın ancak onda biri civarında olduğu anlaşılıyor. Kaldı ki verilen bu sözlerin önemli sayılabilecek bir kısmı da yerine getirilmemiş.

Bu nedenle de iktidarın yeni borçlanmaya gitmekten başka çaresi yok gibi görünüyor. Bu da faizlerin artması, faiz ödemelerine daha fazla kaynak ayrılması, toplumsal ihtiyaçlara ayrılan kaynağın giderek azalması, yani daha fazla kemer sıkma ve daha fazla işsizlik ve daha fazla yoksulluk anlamına geliyor.

Ayrıca, bölgedeki banka kredilerinin durumu da bir risk oluşturuyor. Öyle ki 10 il; toplam kredilerde yüzde 9, mevduatlarda yüzde 5,2 ve takipteki kredilerde yüzde 18 paya sahip. Tekstil ve tekstil ürünleri sektörü kredilerinin yüzde 40’ı, metal ve işlenmiş maden sektörü kredilerinin yüzde 18,3’ü, ziraat ve balıkçılık sektörü kredilerinin yüzde 15,5’i ve toplam tüketici kredilerinin yüzde 10,4’ü deprem bölgesindeki illerde dağılım gösteriyor. (4)

Dolayısıyla bu kredilerin geri ödenmesinde ciddi sorunlar yaşanacaktır. Bu da bankacılık sektörü üzerinde olumsuz bir etki yaratacak, banka kârlarını düşürerek ekonomik büyümeyi yavaşlatacaktır.

Cari açık zirvede

Bütçe açığındaki bu çok yüksek oranlı artışı, cari açıktaki benzer bir biçimde gerçekleşen artışla birlikte ele aldığımızda çok daha büyük bir sorun ile karşı karşıya olduğumuzu görebiliriz.

Zira bu yılın Ocak ayında cari açık 9,8 milyar doları aştı. Geçen yılın aynı ayında bunun 6,9 milyar dolar olduğu dikkate alınırsa bir yılda cari açığın yüzde 42 oranında arttığı görülüyor. Bu açık, aylık açık olarak Cumhuriyet tarihinin en yüksek açığı olarak tarihe geçti.

Ayrıca, cari açığın finansman biçimlerine bakıldığında orada da ciddi bir sıkıntı yaşanmakta olduğu görülüyor. Öyle ki doğrudan yatırımlar 2022 yılı sonuna göre (2023 yılı ocak sonunda) yüzde 9,8 oranında azalışla 150,1 milyar dolar seviyesinde; portföy yatırımları yüzde 1,1 oranında azalışla 92,2 milyar dolar seviyesinde; yurt dışı yerleşiklerin hisse senedi stoku yüzde 10,8 oranında azalışla 25,7 milyar dolar seviyesinde, yurt dışı yerleşiklerin mülkiyetindeki DİBS stoku yüzde 0,2 oranında azalışla 1,2 milyar dolar seviyesinde kalırken; Hazine’nin tahvil stoku (yurt içi yerleşiklerce alınan tahvil stoku düşüldükten sonra) yüzde 6,4 artışla 44,6 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Aynı dönemde, diğer yatırımlar yüzde 2,0 oranında artarak 331,7 milyar dolar oldu. Yurt dışı yerleşiklerin yurt içi yerleşik bankalardaki döviz cinsinden mevduatı yüzde 2,7 oranında artarak 41,4 milyar dolar, TL mevduatı yüzde 15,0 oranında artarak 15,1 milyar dolar oldu. (5)

Kısaca, cari açık artık; kişi başı harcaması 900 dolara kadar gerileyen turizm gelirlerindeki, dışarıdan gelen kredilerdeki, yurt dışı yerleşiklerin ülkedeki bankalara gelen mevduatlarındaki, swaplarla desteklenen döviz rezervlerindeki ve hepsinden önemlisi geçen yılın aynı ayına göre bu yılın Ocak ayında yedi kattan fazla artarak 3,4 milyar dolardan 24,6 milyar dolara çıkan Net Hata ve Noksan Kalemindeki artışla (kaynağı belli olmayan (!) diğer dövizlerle) kapatılıyor. (6)

Bütçe açığı ve cari açığın böyle rekor düzeyde artması rakamların büyüklüğünün ötesinde ciddi bir sorunun da bizi beklemekte olduğunu gösteriyor. Öyle ki “İkili Açık” olarak da adlandırılan bu açıklar bu şekilde arttığında ülkede para basma yoluna gidilmesi nedeniyle enflasyonun hızla yükselmesi, borçlanmanın daha da artması, döviz kurlarının ve faiz oranlarının yükselmesi kaçınılmaz hale gelebilir.

Kamu borçlanmasında ve borç stokunda ciddi bir artış bekleniyor

Böyle bir ek harcama ihtiyacı kuşkusuz kamu borçlarının da artmasıyla, bu da kamu borç stokunun yükselmesiyle sonuçlanacaktır. Şöyle ki kabaca 700 milyar TL’lik bir ek borçlanma ihtiyacı doğacaktır (faiz ödemeleri de dâhil). Hali hazırda 4,1 trilyon TL anapara (stok) ve 2,6 trilyon TL olmak üzere toplam 6,7 trilyon TL’lik bir kamu borç stoku mevcut. Eğer bu yılki milli geliri, çok kaba bir tahminle, 16,5 trilyon TL olarak alırsak, reel borç stoku yüzde 42 civarında bir değere ulaşacaktır (koşullu yükümlülükler hariç). Bu da risk primini yükseltecek ve borçlanmayı çok daha pahalı hale getirecek ve bir yönüyle de borçlanmayı zorlaştıracak bir gelişmedir.

Ayrıca, Türkiye’de borç çevirme oranı giderek artıyor. Yani Hazine 100 TL’lik bir kamu borcunu ödeyebilmek için en az 150 TL borç alınmak zorunda. Bu borçların bir kısmı tahvil ihracıyla yurt dışından karşılanacağından Hazine bu yıl için planladığı borçlanmayı daha da artırmak zorunda kalacaktır. Bu da ortalama yıllık yüzde 9-10 civarında olan dış borç faiz oranını daha da yükseltecektir.

İlave olarak, iktidar bloku içerden borçlanmayı kolaylaştırabilmek için Kur Korumalı Mevduata yönelimi daha da teşvik edecektir (ya da doğrudan IMF’nin kapısını çalacak). Bunun sonucunda, yoksuldan zengine doğru olan servet transferi daha da artacağı gibi, ortaya çıkacak finansman yükü daha yüksek faiz ve daha ağır vergiler biçimde halkın sırtına bindirilecektir.

Döviz kurları neden yavaş artıyor?

Bu süreçte döviz kurlarında çok kontrollü bir artış yaşanıyor. Oysa yukarıda sayılan gelişmelerin döviz kurlarını tabiri caiz ise fırlatması beklenirdi. Bu kontrollü ya da baskılanmış kur artışında yaklaşan seçimlerin önemi çok büyük.

Seçime gidilirken bir döviz krizi yaşamak istemeyen ve bunu olabildiğince ötelemeye çalışan iktidar bloku kuru baskılama işini, başta 1,6 trilyon TL’i aşan Kur Korumalı Mevduat daha da büyütmek ve giderek içinden çıkılamaz bir hal alan makro ihtiyati tedbirlere ve son olarak kurumsal müşterilerin günlük dolar alım miktarını 5 milyon dolardan 2,5 milyon dolara düşürmek ve yurt dışına yapılan döviz transferlerine uygulanan yüzde 5’lik masraf adı altında komisyon uygulamasında (7) olduğu gibi kısmi sermaye kontrollerine başvurarak yapıyor. Ancak bunun başta bankacılık sektörü üzerinde olmak üzere ekonominin bütünü üzerinde yakın gelecekte ciddi olumsuz etkileri olacağı açık.

Sonuç olarak

Bu aralar faizler de döviz kuru da yapay olarak baskılanıyor. Seçimlerden sonra hangi iktidar olursa olsun kur ve faizler kaçınılmaz olarak yükselecek ve ekonomik sıkıntılar devam edecektir.

Eğer demokratik muhalefet her iki seçimi de alırsa, bu durum uluslararası piyasalar tarafından ekonomik ve siyasal istikrarın sağlanacağının bir işareti olarak değerlendirilebileceğinden, hem faizdeki hem de kurdaki yükseliş daha yavaş olabilir.

Ancak iktidar değişmezse, mevcut kadrolar aracılığıyla mevcut politikalar sürdürülürse, bunun sadece demokrasi açısından değil, ekonomi açısından da hali hazırdaki maliyetinden çok daha büyük bir maliyeti olması kaçınılmazdır.

O halde, “böyle bir krizden çıkışta şu ana kadar yapıldığı gibi, faturanın emekçilere ödettirilmesi biçimindeki sermaye yanlısı bir anlayış mı, yoksa başta servet vergisi olmak üzere sermaye kesiminden alınacak vergilerle yürütülecek emekten yana yeniden bölüştürücü bir ekonomik toparlanma anlayışı mı hakim olacaktır” sorusu bugünün en önemli sorusudur.

Özetle, içinde bulunduğumuz bu korku tünelinden kalıcı bir biçimde sadece, emekten yana bir iktidar ve onun uygulayacağı neo-liberalizmi reddeden, kamuculuğu ön planda tutan yeni bir paradigma ve buna uygun ekonomi politikaları ile çıkılabilir.

Anahtar sözcükler: Bütçe açığı, Borçlanma, Cari açık, Demokrasi, Deprem, Döviz krizi, Faiz dışı denge, Faiz oranı.

Dip notlar:

  1. Hazine ve Maliye Bakanlığı, Aylık Bütçe Gerçekleşme Raporu, Şubat 2023.
  2. T.C. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, 2023 Kahramanmaraş ve Hatay depremleri raporu, Mart 2023, s. 8.
  3. Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED), 2023 Kahramanmaraş Depremi Afet Durum Raporu, (10 Şubat 2023), s. 5.
  4. Agr.
  5. TC.Merkez Bankası, Uluslararası Yatırım Pozisyonu, https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TR/TCMB+TR/Main+Menu/Istatistikler/Odemeler+Dengesi+ve+Ilgili+Istatis (20 Mart 2023).
  6. T.C. Merkez Bankası, Ödemeler Dengesi İstatistikleri, Ocak 2023, Tablo 3. Ödemeler Dengesi Altıncı El Kitabı - Yıllıklandırılmış Ayrıntılı Sunum (Milyon ABD Doları) (*), s. 10 (21 Mart 2023).
  7. https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/kkm-buyuyor-sorun-oteleniyor-ve-giderek-derinlesiyor (17 Mart 2023); https://www.ekonomim.com/finans/haberler/dolara-tam-saha-pres-gunluk-alim-limiti-dusuruldu-haberi (20 Mart 2023).
Yorumlar (2)
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 33 79
2. Fenerbahçe 33 74
3. Beşiktaş 34 74
4. A.Demirspor 33 63
5. Başakşehir 33 53
6. Trabzonspor 33 51
7. Konyaspor 33 49
8. Kayserispor 33 49
9. Karagümrük 33 44
10. Alanyaspor 34 41
11. Kasımpaşa 33 40
12. Ankaragücü 33 39
13. Antalyaspor 33 38
14. Sivasspor 34 37
15. İstanbulspor 33 35
16. Giresunspor 33 34
17. Ümraniye 33 27
18. Gaziantep FK 33 25
19. Hatayspor 33 23
Takımlar O P
1. Samsunspor 36 78
2. Rizespor 36 68
3. Pendikspor 36 67
4. Bodrumspor 36 62
5. Sakaryaspor 36 62
6. Eyüpspor 36 62
7. Göztepe 36 60
8. Manisa FK 36 56
9. Keçiörengücü 36 56
10. Bandırmaspor 36 55
11. Boluspor 36 52
12. Altay 36 40
13. Erzurumspor 36 39
14. Tuzlaspor 36 38
15. Gençlerbirliği 36 38
16. Altınordu 36 35
17. Adanaspor 36 25
18. Denizlispor 36 23
19. Yeni Malatyaspor 36 16
Takımlar O P
1. M.City 37 89
2. Arsenal 37 81
3. M. United 37 72
4. Newcastle 37 70
5. Liverpool 37 66
6. Brighton 37 62
7. Aston Villa 37 58
8. Tottenham 37 57
9. Brentford 37 56
10. Fulham 37 52
11. Crystal Palace 37 44
12. Chelsea 37 43
13. Wolves 37 41
14. West Ham United 37 40
15. Bournemouth 37 39
16. Nottingham Forest 37 37
17. Everton 37 33
18. Leicester City 37 31
19. Leeds United 37 31
20. Southampton 37 24
Takımlar O P
1. Barcelona 36 85
2. Real Madrid 37 77
3. Atletico Madrid 36 73
4. Real Sociedad 36 68
5. Villarreal 36 63
6. Real Betis 36 56
7. Osasuna 36 50
8. Athletic Bilbao 36 50
9. Girona 36 49
10. Sevilla 37 49
11. Mallorca 36 47
12. Rayo Vallecano 36 46
13. Valencia 36 40
14. Celta Vigo 36 40
15. Almeria 36 39
16. Getafe 36 38
17. Cadiz 36 38
18. Real Valladolid 36 38
19. Espanyol 36 35
20. Elche 36 21