13.05.2023, 12:24

“Çocukluk hastalığı”na kapılma lüksümüz yok!

Geçen yüzyılda “Sevilmeyen Yazılar” adlı kitabında ünlü filozof Bertrand Russell, şunları yazmıştı:

“Elbette her yerde ekonomik eşitsizlikler var ama bu eşitsizlikler demokratik bir rejimde azalma, oligarşilerde ise artma eğilimindedir. Dahası oligarşinin iktidarının olduğu her yerde, buna karşı başarılı bir karşı çıkışın zorluklarından ötürü, ekonomik eşitsizlikler kalıcı bir hale gelir. Yalnızca demokrasi, ifade ve örgütlenme özgürlüğü, iktidarı elinde bulunduranların, azınlık için lüks olan, buna karşılık çoğunluğu aşırı yoksullaştıran bir köleci devletin kurulmasını önleyebilir”. (1)

20’nci yüzyılın en etkili ve yaygın olarak bilinen entelektüel figürlerinden birisi olan Russell (1872 - 1970) bir filozof, matematikçi, eğitim ve cinsel reformcu, pasifist ve yazardı. 1950 yılında dünya edebiyatına kapsamlı katkıları ve “ özgür konuşma ve özgür düşüncenin korkusuz bir savunucusu olduğu” gerekçesiyle Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülmüştü. Birinci Dünya Savaşı’nda savaş karşıtı vicdani retçi olarak hapse atılmıştı.

Russell, önde gelen bir savaş ve emperyalizm karşıtıydı. Adolf Hitler’e karşı kampanya yürüttü, ardından Stalinizmi eleştirdi, ABD'nin yürüttüğü Vietnam Savaşına karşı çıktı. Nükleer silahsızlanmanın da en açık sözlü savunucularından biriydi.

Burjuva demokrasisi ile faşizm aynı değil

Russell’ın demokrasi ve oligarşiler arasındaki farka ilişkin olarak 1951 yılındaki bu tespitlerini günümüz kapitalizmi koşullarında şöyle güncelleyebiliriz:

Burjuva demokrasisi de, faşist diktatörlük de kapitalist toplumlara özgü devlet biçimleridir, özünde kapitalist sistemin ürünleridir. İlki “örtülü”, diğeri “açık” burjuva diktatörlüğü olarak tanımlanabilir.

Bu bağlamda elbette her ikisi de işçi sınıfı başta olmak üzere tüm emekçi sınıflar ve ezilen halklar açısından ideal devlet biçimleri değildir. Diğer yandan, liberal demokrasiler ile faşizmi birbirinin karşıtı ya da ikamesi iki devlet biçimi olarak görmek ne kadar yanlışsa, aralarındaki özellikle de emekçi kitleler açısından önemli farklılıkları görmemek de o kadar yanlıştır.

Öncelikle faşizm, kapitalizmin meşruiyetini politik olarak sorgulamayan ancak onu farklı bir biçimde yönetme iddiasında olan bir rejimin adıdır. Diğer yandan faşizm, kapitalizmin yönetilmesi konusunda sıkıntıya düşüldüğünde başvurulan herhangi bir seçenek değil, derin bir kriz ve şiddet ortamında hâkim sınıflar açısından en iyi çözümlerden biridir, hatta bazen geride kalan son seçenektir.

Faşizm tekçidir, otoriterdir, totaliterdir

Faşizmin kök salması için yeterli olmayan ancak gerekli olan bir koşul söz konusudur: Faşist liderler sadece yasaları çiğnemekle yetinmemeli, burjuva demokrasisini de ortadan kaldırmalıdırlar. Günümüz faşist liderlerinin sıklıkla burjuva yasalarını, burjuva hukukunu dahi tanımazlığı buradan gelir.

Bu bağlamda faşizm her zaman burjuva demokrasisinin temellendirildiği fikirleri reddeder ve yerine yenilerini koyar. Bunlar örneğin, çoğulcu fikirlerin, demokratik seçimler yoluyla çoğunluk iktidarını oluşturma düşüncesinin ve azınlık haklarının tanınmasının reddedilmesidir. Faşizm bunların yerine tekçi-katı disiplin ve şefin/reisin ve onun emrinde hareket edenlerin otoritesi gibi kavramları koyar. Bu yer değiştirme her zaman gerici fikirlere ve düşüncelere başvurularak yapılır. Bu amaçla ‘devlet dini’, ‘tek bir etnisiteye ya da ırka dayalı ulus’ gibi öylemler propagandalarının temelini oluşturur. (2)

Faşistlere göre demokrasi sadece verimsizliğe ve etkisizliğe yol açar, bu nedenle parlamenter sistem ortadan kaldırılmalı ya da tamamen etkisiz hale getirilmelidir. Ulusun gücü, onun iyi disipline edilmiş faşist partinin seçkinleri tarafından yönetilmesiyle artırılır. Sorgulanamaz ve vahiy inmiş bir liderin yönetimi altında düzen ve istikrar yeniden kurulabilir ve ulus ileriye gidebilir. İnsanlar devlete hizmet ettiklerinde değer kazanırlar. Bu nedenle de örgütlenme ya da düşünce özgürlüğü tehlikelidir.

Kısaca, faşist bir devlet yurttaşlarının tüm politik, ekonomik ve sosyal faaliyetlerini denetleyen totaliter bir devlettir. “Her şey devlettedir, devlet içindir, hiçbir şey devlet dışında ya da devlete karşı olamaz”. Kitleler sadece faşist ideolojiye ve lidere inanmalı, itaat etmeli ve onun için savaşmalıdır. (3)

Faşizm altında hak mücadelesine izin verilmez

Emekçiler açısından, faşizm altında işçi sınıfının kendi sınıf sendikalarında örgütlenebilmesi, ekonomik ve demokratik hakları için mücadele edebilmesi ve emek sömürüsünü azaltabilmesi imkânsız olmasa da, çok zordur.

Bu durum kültürlerini, inançlarını diledikleri gibi yaşayamayan, anadillerini kullanamayan halklar ve toplumda kadınlar başta olmak üzere diğer ezilen kimlikler için de geçerlidir.

Diğer yandan tarih geçtiğimiz yüzyılda, özellikle de gelişmiş ülkelerde, burjuva demokrasileri altında işçi sınıfının ve solun örgütlenebilmesinin daha kolay olduğunu, ekonomik- demokratik hak ve özgürlüklerin daha rahat elde edilebildiğini, kadınların daha kolay özgürleşebildiklerini ortaya koymuştur.

Karşı karşıya olduğumuz tehlikenin büyüklüğünün farkında mıyız?

Bugün ülkemiz koşullarında karşı karşıya bulunduğumuz tehlikenin ne denli büyük ve korkunç olduğunu iyi kavramalı, bu tehlikeyi teşhir etmeli, anlatmalı ve buna karşı direnci ve mücadeleyi örgütlemeliyiz.

Bu yolda ilk olarak birbirimizle uğraşmaktan ve kısır çatışmalardan vazgeçmeli ve tüm enerjimizi faşizmi kurumsallaştırmaya çalışan iktidar ile mücadele için harcamalıyız. Örgütlü kötülüğün karşısında iyiliğin örgütlü öz dayanışmasını ve savunmasını inşa etmeliyiz. Demokrasi güçlerinin ortak muhalefet altında faşizme karşı mücadelesini desteklemeliyiz.

Faşizmi yenmek için son şans

Bu bağlamda bu Pazar günü yapılacak olan seçimler, faşist diktatörlüğün mü yoksa kısıtlı bir burjuva demokrasisine geri dönüş mü, hangisinin galip geleceğini belirleyecek öneme sahip seçimlerdir. Bu nedenle faşist diktatörlüğe karşı en geniş demokrasi ittifakının kurulması son derece elzemdir.

Seçimlerin sonucunu demokrasi açısından belirleyecek olan, faşist diktatörlük karşısında kısıtlı da olsa burjuva demokrasisine geri dönüşü savunan Millet İttifakı ve daha ileri hedefleri olan Emek ve Özgürlük İttifakı ve Sosyalist Güç Birliği İttifakı ile birlikte yürüyen halklarımızın kararlı, cesur ve örgütlü bir biçimde sandığa gitmesi olacaktır.

Seçimleri boykot etmek çocukluk hastalığıdır

Bu bağlamda, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini yüzeysel bir biçimde “burjuva adaylar arasındaki seçim” gibi niteleyerek boykot etmek ya da tüm demokratik muhalefetin ortak adayı olan K. Kılıçdaroğlu’na oy vermemek (niyetten bağımsız olarak), sadece faşist diktatörlüğün inşasına hizmet eden bir tutumdur.

Ayrıca milletvekili seçimleri de Cumhurbaşkanlığı seçimleri kadar önemlidir. Zira tarihimizin en karanlık ittifaklarından biri olan Cumhur İttifakının milletvekilliği seçimlerinde de hezimete uğratılması ve muhalefetin demokratik bir Anayasa yapmaya yetecek çoğunlukta milletvekili çıkarması gereklidir.

Sonuç olarak

Bu noktada Meclis’e girecek olan milletvekillerinin niteliği de son derece önemlidir. Zira emek, özgürlükler, demokrasi ve barış karşıtı (ya da yanlısı) tüm yasal düzenlemeler bu Meclis’te yapılacak, bu yöndeki mücadelenin önemli bir kısmı bu zeminde yürütülecektir. Bu yüzden de emeğe, doğaya, özgürlüklere, barışa ve demokrasiye sıkı sıkıya bağlı yurttaşlarımızı milletvekili olarak Meclis’e göndermeliyiz.

Olasılığı hayli yüksek bir seçim zaferinin ardından kurulacak yeni iktidarın önüne gelecek çok büyük bir ekonomik enkazın olduğu da, doğası gereği bu enkaz karşısında çözüm üretmekte zorlanacak olan Millet İttifakının bu konudaki ufkunun yetersizliği de aşikârdır.

Bu nedenle de, bir yandan ülke genelinde, yerellerden başlayarak emek ve doğadan yana “dayanışma ekonomilerini” inşa ederken, diğer yandan devasa boyuttaki ekonomik enkaz karşısında emekten yana çözümleri üretebilmeleri ve savunabilmeleri için Meclis’te sol, sosyalist, halkçı, demokrat, yurtsever milletvekillerinin sayısını artırmalıyız.

Kısaca, faşist diktatörlüğe geçit vermemek için Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 1 oy Kemal Kılıçdaroğlu’na, 1 oy da yeni dönemin demokratik toplumunun ve demokratik geçiş ekonomisinin inşası için Yeşil Sol Parti’ye…

Anahtar sözcükler: 14 Mayıs Seçimleri, Demokrasi, Faşizm.

Dip notlar:

  1. Bertrand Russell, Unpopular Essays, Ch: III, The Future of Mankind, The Atlantic, (March 1951), s. 59.
  2. Samir Amin, “The return of Fascism in Contemporary Capitalism”, Monthly Review, Vol. 66 / 4 (September 2014).
  3. “Italian fascism: path towards seizure of power”, http://eu.eot.su/italian-fascism-path-towards-seizure-of-power (22 October 2015).
Yorumlar (0)
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 14 33
2. Fenerbahçe 14 32
3. Trabzonspor 14 31
4. Göztepe 14 26
5. Samsunspor 14 25
6. Beşiktaş 14 24
7. Gaziantep FK 14 22
8. Kocaelispor 14 18
9. Başakşehir FK 14 16
10. Alanyaspor 14 16
11. Konyaspor 14 15
12. Çaykur Rizespor 14 14
13. Antalyaspor 14 14
14. Kasımpaşa 14 13
15. Eyüpspor 14 12
16. Kayserispor 14 12
17. Gençlerbirliği 14 11
18. Fatih Karagümrük 14 8
Takımlar O P
1. Pendikspor 15 32
2. Bodrum FK 15 30
3. Amed SK 15 29
4. Esenler Erokspor 15 28
5. Erzurumspor FK 15 26
6. Çorum FK 15 25
7. Iğdır FK 15 25
8. Serik Belediyespor 15 25
9. Bandırmaspor 15 23
10. Van Spor FK 15 21
11. Boluspor 15 20
12. Sivasspor 15 20
13. Sakaryaspor 15 19
14. Keçiörengücü 15 18
15. İstanbulspor 15 15
16. Ümraniyespor 15 15
17. Sarıyer 15 14
18. Manisa FK 15 13
19. Hatayspor 15 5
20. Adana Demirspor 15 2
Takımlar O P
1. Arsenal 14 33
2. Manchester City 14 28
3. Aston Villa 14 27
4. Chelsea 14 24
5. Crystal Palace 14 23
6. Sunderland 14 23
7. Brighton & Hove Albion 14 22
8. Manchester United 14 22
9. Liverpool 14 22
10. Everton 14 21
11. Tottenham 14 19
12. Newcastle United 14 19
13. Brentford 14 19
14. Bournemouth 14 19
15. Fulham 14 17
16. Nottingham Forest 14 15
17. Leeds United 14 14
18. West Ham United 14 12
19. Burnley 14 10
20. Wolverhampton 14 2
Takımlar O P
1. Barcelona 15 37
2. Real Madrid 15 36
3. Villarreal 14 32
4. Atletico Madrid 15 31
5. Real Betis 14 24
6. Espanyol 14 24
7. Getafe 14 20
8. Athletic Bilbao 15 20
9. Rayo Vallecano 14 17
10. Real Sociedad 14 16
11. Elche 14 16
12. Celta Vigo 14 16
13. Sevilla 14 16
14. Deportivo Alaves 14 15
15. Valencia 14 14
16. Mallorca 14 13
17. Osasuna 14 12
18. Girona 14 12
19. Levante 14 9
20. Real Oviedo 14 9