09.04.2025, 18:34

Dünyada toplumsal hareketler yükselişte!

Son iki haftadır bizler ülkemizde milyonlarca insanın katılımıyla gerçekleşen 19 Mart’taki “sivil darbe girişimini” protesto mitinglerine ve eylemlere odaklandığımızdan ve “yerli ve milli” medyamız eylemleri haber yapmadığından, dünyanın değişik yerlerinde “haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik ve aşırı sağcı otoriterliğe karşı” benzer kitlesel eylemler yapıldığının bilgisine sahip olamadık.

Oysa son 50 yıldır dünyanın birçok ülkesinde patlak veren kitlesel demokratik protestolar giderek bir devrimci güç haline geldi.  21.Yüzyılda emperyalist-kapitalist sistemin ana üssü ABD’de gerçekleşmek üzere; “Kadın Yürüyüşü”(2017), “Siyahların Hayatları Önemli” (2020) gösterileri ve bugün 50 eyaletin tamamına yayılan 1.400'den fazla etkinlik ve yüz binlerce katılımcıyla yapılan “Ellerinizi Çekin!” protesto mitingleri (2025 Nisan), modern tarihin en cüretkâr iktidar gasplarından biri olarak adlandırılan Trump-Musk oligarşik iktidarınakarşı toplumun güçlü ve birleşik bir duruşu olarak tarihe geçti.

“Çekin Ellerinizi Üzerimizden!”

ABD’deki bu mitingler dolar milyarderlerinin nüfuzuna, sosyal güvenlik ve Medicaid gibi temel programlardaki kesintilere ve marjinalleştirilmiş topluluklara yönelik saldırılara son verilmesini talep etmek üzere; işçiler, aktivistler ve sıradan Amerikalılardan oluşan geniş kapsamlı bir koalisyonu bir araya getirdi. Mesajları çok net: “Amerikalılar demokrasi ve temel haklar pahasına zenginlere öncelik veren politikalardan bıktı. “İşimizden, ekmeğimizden, sağlık hizmetlerimizden, demokrasimizden elinizi çekin!”Bugünkü katılım sadece bir protesto değil, tabandan gelen gücün dinamik veadalet ve eşitlik için mücadele etmeye hazır olduğunun da ilanıdır. (1)

Aslında kitlesel protesto eylemleri ABD ile sınırlı değil. 2010 yılında Kuzey Afrika’da gerçekleşen “Arap Baharı” ayaklanmaları hala hafızalarımızda. Geçtiğimiz ay Gürcistan, Macaristan, Romanya, Sırbistan ve Slovakya'da ve dünİspanya’da da halk kitleleri kemer sıkma önlemleri uygulayan otoriteryöneticilere karşı sokaklara çıktılar.

Sonuçlar karışık!

“Bu protestoların sonunda ne tür değişiklikler oldu, muktedirler mesajı aldılar mı?”

2010’daki Kuzey Afrika ve Orta Doğu'yu kasıp kavuran ve Tunus, Libya, Mısır ve Yemen'de gerçekleşen “Arap Baharı” gibi bazı ayaklanmalar halklar açısından ağır yenilgilerle sonuçlandı. Aslında tarihe bakıldığında sonu kötü biten ayaklanma örnekleri diğerlerine göre ağırlıktadır. Örneğin 1848 Avrupa sosyal devrimlerini bir sonraki yılın karşı devrimleri izledi (Bonapartizm gibi). Yıkılan rejimlerin yerini genellikle daha baskıcı başka rejimler aldı. Ancak ünlü Amerikalı tarihçi H. Zinn’in dediği gibi: “Haksızlıklara karşı isyanın kendisi bir zaferdir.”

Nitekim, başarısız kalan ayaklanmalar bile çoğu zaman daha sonraki başarıların temelini attı. Örneğin İtalya, 1848’den sonraki 15 yıl içinde liberal bir anayasa altında birleşti. Kısaca bu protestolar, insanlar kendilerini bir yurttaşlar topluluğu olarak tanımaya başladıkça, derinden dönüştürücü olabiliyorlar. (2) Keza 2013 yazında Türkiye’de patlak veren “Gezi İsyanı” da halkların ağır bir bedel ödemesiyle sonuçlansa da bugünkü kitlesel eylemlerin de tohumlarını atmadı mı?

Ayrıca yakın tarihte zaferle sonuçlanan ayaklanmalar da söz konusu. Örnek olarak, bundan birkaç yıl önce Sri Lanka’daki yoz diktatör, ayaklanmalar yüzünden ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Geçen yıl Bangladeş Başbakanı Şeyh Hasina’nın yoz – despotik iktidarı devrildi. En son Güney Kore halkı ve parlamentosu Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol'un darbe girişimini püskürtüp, Başkanı görevden uzaklaştırdı.

Türkiye'deki mevcut protesto eylemlerinin kaderi konusunda ise net bir şeyler söylemek için henüz çok erken. Bu biraz da İktidar Blokunun nasıl reaksiyon göstereceğine ve toplumsal muhalefetin kararlılığına bağlı bir durum.

Geçen yıl dünyada 160 büyük çapta toplumsal eylem gerçekleşti!

Uluslararası bir izleme kuruluşu olan “Carnegie Protesto Takipçisi”, geçen yıl 160 büyük hükümet karşıtı protesto tespit etti. 2017 yılından bu yana ise 800’ün üzerinde dünya çapında önemli hükümet karşıtı protestonun patlak verdiği biliniyor. Bunların 283’ü ekonomik nedenlerden dolayı ortaya çıktı. 150'den fazla ülkede önemli protestolar yaşandı. Bu protestoların yüzde 18’inden fazlası üç aydan uzun sürdü. (3) İnternet ve sosyal medyanın varlığı bu protestolara katılan özellikle de gençlerin çok hızlı mobilize olmalarını sağladığından,eylemlere katılımcı sayısı giderek arttı.

Amerika’daki protestoların çoğunlukla hükümetin meşruiyetine meydan okumayı amaçlamadığı, örtülü ya da açık bir şekilde 'sivil itaatsizlik' olarak kendilerini gösterdiği ileri sürülüyor.

“Sivil Haklar Hareketi”nin oturma eylemlerinde olduğu gibi, yasaların kasten çiğnenmesini içeren en aşırı biçimlerinde bile, Sivil Haklar liderleri tarafından ifade edildiği gibi, amaç “Amerikan halkının ahlaki vicdanını uyandırmak ve böylece bazı reformların yapılmasını” sağlamaktı, iktidarı devirmek değildi. Bu bağlamda ABD’nin Thoreau’dan Martin L.King’e ve 20. Yüzyılın sonlarında yaşamış siyaset filozofu John Rawls’a kadar bir dizi parlak ‘yasal’ sivil itaatsizlik teorisyeni yetiştirmiş olması tesadüf değil”. (4)

Otoriter rejimin meşruiyetini sorgulatmak lazım!

Diğer yandan Doğu ve Güneydoğu Avrupa’da meydana gelen ayaklanmalardemokrasiden uzaklaşmış olan iktidarları zayıflatmayı ya da onları devirmeyi amaçlıyordu.

Bu tür ayaklanmalar genellikle sarsıcı bir anti-demokratik eylem tarafından tetikleniyor. Örnek olarak, Türkiye'deki gösteriler demokratik muhalefetin cumhurbaşkanı adayı ve İBB Başkanı İmamoğlu ve çevresine yapılan operasyonlarla başladı. Macaristan'daki gösterileri ise “Onur Yürüyüşleri”nin yasaklanmasına yönelik adımlar tetikledi.

Ancak bu gösteriler, hileli seçimler, önde gelen muhalif siyasetçilere ve özgür medyaya yönelik baskılar, yüksek mevkilerdeki yolsuzlukların ortaya çıkması ya da yürütmenin mahkemelere veya üniversitelere müdahalesine karşı çıkmak amacıyla da yapılıyor. Göstericilerin amacının, ülkeyi yönetenleri parlamenter demokrasiye geri dönüşü sağlamaya ya da iktidarı erken seçime zorlayarak iktidarı bırakmaya zorlamak olduğu söylenebilir.

Parlamenter demokrasiye geri dönüşü amaçlayan yani bir rejim değişikliğini hedefleyen bu tür gösterilerin demokratik, barışçıl ve anayasadan kaynaklanan hakların kullanılmasına dayalı olduğu, meşru olduğu ve bu yüzden de geniş yığınlarca kabul gördüğü inkâr edilemez.

Bundan sonra ne olacak?

Türkiye’de siyasal iktidarın, uzattığı bayram tatili ile özellikle de eylemlerin iticigücünü oluşturan üniversite gençliğinin evlerine dönmesini sağlayarak gösterilerin sönümlenmesini amaçladığı söylenebilir.

Ancak bayram tatili bitti. Bu hafta üniversitelerde sınav haftası. Ama 300’ün üzerinde öğrenci hala tutuklu ve büyük bir ihtimalle birçoğu sınavlara giremeyecek. Bu durumda diğer öğrenciler ya bu durumu kabullenecekler ya da sınavları boykot edecekler.

Protestoların merkezinde yer alan CHP olağanüstü kongresini tamamladı. Yapılan açıklamalar iktidarla yaptığı bilek güreşini sonuna kadar sürdüreceği yönünde. Çünkü muhalefet açısından eylemlere son vermek, kaybetmek anlamına geliyor ki onlar da bunun bilincindeler. Meclis’in işlevsiz kaldığı bir dönemde, sokakta ve diğer demokrasi ve barış güçleriyle var olmaları gerekiyor, bu yüzden de farklı eylem biçimleriyle kitleyi hedefe ulaşana kadar hareket halinde tutmak istiyorlar.

Diğer taraftan, “bundan böyle eylemler hangi biçimlerde yürütülecek ve iktidar blokunun karşı hamlelerine karşı kitleler nasıl korunacaktır” soruları hala yanıt bekleyen temel sorular olarak ortada duruyor.

Muhalefetin artık üzerinde düşünmesi gereken asıl sorular bunlar. Örneğin dünyanın başka ülkelerinde uygulandığı gibi, muhalefet vatandaşlara, bankalara olan kredi kartları borçlarını ve vergilerini ödememe ya da bankalardan mevduatları çekme gibi eylemlerine girişmeye ikna edebilecek mi? Veya bir haftalığına yakıt almayarak, alkollü içki ve sigara satın almayarak KDV ve ÖTV ödemekten kaçınmalarını sağlayabilecek mi?

Kitle çizgisini korumak gerekiyor!

Tüm toplumun duyguları, beklendiği gibi oldukça yüksek. Adeta yüksek enflasyon ve vergiler altında yoksulluk ve açlığa mahkûm edilen kitleler öfke, keder ve endişe gibi tepkiler gibi içinde bulunduğumuz ve “çok şey kaybettiğimiz ve yakında çok daha fazlasını kaybedebileceğimiz endişe verici duruma” verilen çok doğal tepkileri veriyorlar.

Ancak mücadelenin sınırları ve biçimleri değişirken, öfke başta olmak üzere, duyguların iyi yönlendirilmesi ve bu yeni aşamada nasıl harekete geçileceğikonusunda dikkatli olunması gerekiyor.

Keza otoriter iktidar kendini daha agresif bir şekilde ortaya koyarken ve protestocuların karşılaşabileceği pek çok olası senaryoya tepki verirken, kitleleri daha güvende tutacak yolların da belirlenmesi gerekiyor.

Uluslararası deneyimlerden çıkartılabilecek dersler

Otoriter rejimlerle demokratik yol ve yöntemlerle mücadele etme konusundauzman biri olarak tanınan Amerikalı S. Nakagawa, bir süredir dünyanın dört bir yanında otoriter yönetimlere karşı hayatta kalmış ve hatta onları yenmiş kitlelerin deneyimlerinden yola çıkarak bazı öneriler geliştiriyor. Nakagawa buyöntemlerin yerel koşullara uyarlanmasını gerektiğini söylerken, iktidarın baskısı arttıkça, başkalarıyla ilişkilerimizin niteliğinin (niceliğine göre) daha önemli hale geleceğini ileri sürüyor ve topluluklar oluşturulmasını ve güvendiğimiz müttefikleri daha yakınımızda tutmayı öneriyor. Ona göre (5):

● Güvenilir ve küçük ölçekli guruplar oluşturulmalı: Grup üyeliği az sayıda ve güvene dayalı olmalı, merkezi liderlikten kaçınılmalı ve otoriter rejimin gözetiminden kaçınmak için resmi olmayan iletişim kanalları ve düşük teknoloji stratejiler kullanılmalı.

● Karşılıklı yardımlaşma ve topluluk desteği oluşturulmalı: Savunmasız insanlara somut destek sağlanmalı. Bunun için topluluk tarafından işletilen mutfaklar (aşevleri gibi), gıda bankaları ve ortak sebze bahçeleri oluşturulmalı.Ötekileştirilen kimlikler için evde bakım, sağlık ve ulaştırma hizmeti gibi hizmetler topluluk üyelerince ücretsiz olarak sağlanmalı.

Nakagawa, 1973’te askeri bir darbe ile iş başına gelen Pinochet’nin acımasız diktatörlüğü altındaki Şili halkının karşılıklı yardımlaşma ve dayanışmanın gücüile ayakta kaldığını ileri sürüyor:

“Devlet şiddeti ve ekonomik baskıyla harap olan topluluklar, güvenilir kurumlara yaslanarak, çabalarını yerelleştirerek (merkezsizleşerek) ve mücadelelerini küresel boyuta yükselterek hayatta kalmanın ve direnmenin yollarını buldular… Ademi merkeziyetçilik hayatta kalmanın anahtarıydı. Şilili ağlar, liderliği ve örgütlenmeyi taban düzeyinde dağıtarak büyük ölçekli baskılara karşı kendilerini korudular ve hareketlerinin bir anda yok edilmesini de önlediler...  Kadınların önderliğindeki ortak mutfaklar (Ollas Comunes) tüm mahalleleri beslediler… İnanç temelli gruplar, kültürel kuruluşlar ve güvenilir topluluk alanları ile ortaklık kuruldu zira bu kuruluşların yerleşik meşruiyetleri, karşılıklı yardım ağlarına koruma ve kaynak sağlayabiliyordu.  Bu kurumlarla birlikte çalışarak örgütlenme ve karşılıklı yardımlaşma için “sığınaklar”oluşturdu ve antifaşistler diktatörlüğe karşı korundu. (6)

● Hukuki yardım hizmeti ve güvenlik ağları oluşturulmalı: Hukuki yardım ve güvenlik önlemleri savunmasız bireyleri zarardan veya tacizden korumalı.

● Otoriter anlatılara meydan okumak için sanat ve kültürden yararlanılmalı: Sanatsal ve kültürel faaliyetlerle, çatışmayı kışkırtmadan demokratik direnişe ilham verilmeli. Demokratik değerleri yaymak için semboller, duvar resimleri veya küçük kamusal enstalasyonlar kullanılmalı. Yerel ağlar, dergiler veya çevrimiçi forumlar aracılığıyla direnç ve umut hikayeleri paylaşılarak yaygınlaştırılmalı.

● Aşırı sağın güçlü olduğu kentlerde görünürlükten ziyade kalıcılığa öncelik verilmeli: Açık protestolar veya iktidara doğrudan meydan okumalar, aşırı sağın hâkim olduğu bölgelerde şiddetli tepkilere yol açabilir. Bu tür yerlerde kamuya açık direniş gösterileri yerine sessiz, uzun vadeli ilişki kurmaya odaklanılmalı. Gereksiz yere dikkat çekmeden, zaman içinde güç inşa eden yavaş ve stratejik kampanyalar hayata geçirilmeli. Kolluk kuvvetleri veya silahlı milislerle doğrudan karşı karşıya gelmekten kaçınılmalı. Dayanıklılık ve güven inşa eden topluluk oluşturularak bu grupların baskısı göğüslenmeli.

● Esnek örgütlenmelere yönelmeli: Otoriter rejimler öngörülemezler bu nedenle de sıkı katı planlar bu rejimlerce kolayca bozulabilir. Bu yüzden yeni tehditlere veya fırsatlara göre taktikleri değiştirmeye hazır olunmalıdır.Karşılıklı yardımlaşma, savunuculuk ve şiddetsiz meydan okuma birleştirilerek geniş kapsamlı demokratik direniş stratejileri oluşturulmalı. (7)

Sonuç olarak

Otoriterlik karşıtı gruplar, antifaşistler, karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma, küçük ölçekli ve daha ziyade yerelleştirilmiş örgütlenme ve demokratik değerlerin geliştirilmesine odaklanarak, kendilerini veya topluluklarını gereksiz yere tehlikeye atmadan uzun vadeli değişim için bir temel oluşturabilirler.

Bu bağlamlarda toplumsal direniş, dramatik jestlerle ilgili değildir; hayatta kalma, dayanıklılık, sebat ve başkalarıyla birlikte inşa etmenin ve derin bağlantılar kurmanın verdiği güçle ilgilidir. İlişki ağları ne kadar yoğun olursa, o kadar güçlü ve daha az izole olunur ve ne kadar güçlü ve daha az izole olunursa, o kadar yaratıcı ve etkili olunabilir.

Anahtar sözcükler: Faşizm, Halk Hareketleri, Hands Off, Kitle çizgisi, Nakagawa, Otoriterlik.

Dip notlar:

(1) https://www.facebook.com/TheOther98 (6 April 2025).

(2) https://blogs.lse.ac.uk/usappblog/under-trump-americans-could-turn-from-civil-protest-to-civic-revolution (3 April 2025).

(3) https://carnegieendowment.org/features/global-protest-tracker (6 Nisan 2025).

(4) https://blogs.lse.ac.uk/usappblog/under-trump-americans-could-turn-from-civil-protest-to-civic-revolution (3 April 2025).

(5) https://antiauthoritarianplaybook.substack.com/p/recommendations-for-anti-authoritarian (12 November 2024).

(6) Lessons from Solidarity Networks in Chile for Today’s Anti-Authoritarian Organizers, https://antiauthoritarianplaybook.substack.com/p/lessons-from-solidarity-networks (26 November 2024).

(7) https://antiauthoritarianplaybook.substack.com/p/recommendations-for-anti-authoritarian (12 November 2024).

Yorumlar (0)
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 15 36
2. Fenerbahçe 14 32
3. Trabzonspor 14 31
4. Göztepe 14 26
5. Samsunspor 15 25
6. Beşiktaş 14 24
7. Gaziantep FK 14 22
8. Kocaelispor 14 18
9. Başakşehir FK 14 16
10. Alanyaspor 14 16
11. Konyaspor 14 15
12. Çaykur Rizespor 14 14
13. Antalyaspor 14 14
14. Kasımpaşa 14 13
15. Eyüpspor 14 12
16. Kayserispor 14 12
17. Gençlerbirliği 14 11
18. Fatih Karagümrük 14 8
Takımlar O P
1. Pendikspor 15 32
2. Bodrum FK 15 30
3. Amed SK 15 29
4. Esenler Erokspor 15 28
5. Erzurumspor FK 15 26
6. Çorum FK 15 25
7. Iğdır FK 15 25
8. Serik Belediyespor 15 25
9. Bandırmaspor 15 23
10. Van Spor FK 15 21
11. Boluspor 15 20
12. Sivasspor 15 20
13. Sakaryaspor 15 19
14. Keçiörengücü 15 18
15. İstanbulspor 15 15
16. Ümraniyespor 15 15
17. Sarıyer 15 14
18. Manisa FK 15 13
19. Hatayspor 15 5
20. Adana Demirspor 15 2
Takımlar O P
1. Arsenal 14 33
2. Manchester City 14 28
3. Aston Villa 14 27
4. Chelsea 14 24
5. Crystal Palace 14 23
6. Sunderland 14 23
7. Brighton & Hove Albion 14 22
8. Manchester United 14 22
9. Liverpool 14 22
10. Everton 14 21
11. Tottenham 14 19
12. Newcastle United 14 19
13. Brentford 14 19
14. Bournemouth 14 19
15. Fulham 14 17
16. Nottingham Forest 14 15
17. Leeds United 14 14
18. West Ham United 14 12
19. Burnley 14 10
20. Wolverhampton 14 2
Takımlar O P
1. Barcelona 15 37
2. Real Madrid 15 36
3. Villarreal 14 32
4. Atletico Madrid 15 31
5. Real Betis 14 24
6. Espanyol 14 24
7. Getafe 14 20
8. Athletic Bilbao 15 20
9. Rayo Vallecano 14 17
10. Real Sociedad 14 16
11. Elche 14 16
12. Celta Vigo 14 16
13. Sevilla 14 16
14. Deportivo Alaves 14 15
15. Valencia 14 14
16. Mallorca 14 13
17. Osasuna 14 12
18. Girona 14 12
19. Levante 14 9
20. Real Oviedo 14 9