banner100

26.02.2023, 15:10

Halk dayanışması yaşatır

Bir doğa olayı olan deprem felaketinin insan eli ile kendi yakınlarını bile ölüme gönderen lanetli, giderek her boyutu ile çürüyen bir sistemin adı olan kapitalizm ile karşı karşıyayız. Bu 11 ili kapsayan deprem öyle bütünsel kapsamlı ki büyüklüğü ve şiddeti ile yıkım süreçleri bitmek bilmiyor. Diyalektik olarak deprem öncesi, deprem sırası ve deprem sonrası süreçlerinin biri bitme noktasına gelse diğer yıkıcılar aktif olarak devam etmektedir. Gelinen noktada somut olarak deprem sonrasının yıkım durumunun çözümü akut hale gelmiştir.

Depremin 7,8 ve 7,6 büyüklüğünde aynı gün ve aynı bölgede olması resmi sayılarla bile 44 bine yaklaşması ama gerçek sayılarla 100 bini geçen kayıp sayıları yıkımın boyutlarını göstermektedir. Bir başka yıkım da 100 binin üzerinde yaralının olmasıdır. Bu yaralıların bir bölümü için yaşam çok meşakkatli, zorluluklar ile devam edecektir. Depremlerin en büyük tahribatı uzuvların kesilmesidir ki bu durum aynı zamanda yaşam için adeta nefes olmaktadır. Dolayısıyla deprem sonrası için yaşamın devamı çok kolay olmayacak yeni acılar katlanarak devam edecektir

Bu acıların azami noktada azaltılması ve bütünsel çözüm için başat olarak istenilmesi gereken tüm talepler devlet-iktidar ortaklığından kazanım doğrultusunda alınmak için bütün şartlar zorlanmalıdır. Diğer taraftan acıların azaltılması ve sorunların çözümü için temel olan toplumsal ve halk dayanışması sürekli hale getirilmelidir. Kapitalizmin bütün gerekçelerinin kendi beka ve çıkarlarının gereği olduğu görülmelidir. Depremin büyüklüğünü yıkım ve kayıplar için gerekçe yapan egemenler bu gerekçeye kendileri de inanmıyor olacaklar ki pandemide yaptıkları gibi kayıp sayılarını az göstererek gerçeği gizlemektedirler.

Bu depremin yıkıcılığını ekstra tetikleyen açmazı ise olağanüstü koşullarda yaşanması olmuştur. Pademinin yüz binlerle ifade edilen kayıpları ve travması devam etmektedir. Kapitalizmin ekonomik ve alt yapısal olarak yüksek enflasyon, pahalılık, yüksek işsizlik, düşük ücret sarmalı aynı dönem ve anda çoklu olarak devam etmektedir. Bu durum aynı zamanda ekstra açlık ve yoksulluk demektir. Yine üst yapısal olarak güvenlikçi devletin, risk devletinin, faşizmin halklar ve emekçiler arasında düşmanlığını körükleyen rutin saldırısı devam etmektedir. Tüm bunlar ve daha fazlası bütün diyalektik süreçleri ile sürerken bunun üzerine böylesi bir yıkıcı depremin gelmesi ekstra bir felaket olmuştur.

Bu deprem yine diğer bazı olaylarda da söylendiği gibi hiçbir şey eskisi gibi olmayacak mottosu ile milat olmalıdır, olacaktır. Bu depremle birlikte görülen ve yaşanılan kirlilik ve bataklık kapitalizmin çürümüşlüğünü görmeyenlere veya gerekçe üretim cambazlarına bile göstermiştir. Burjuva muhalefet bile artık düzen değişikliğinden bahseder hale gelmiştir. Kılıçdaroğlu sorunun iktidarı değiştirmek sorunu olmadığı yeni bir değişikliğe ihtiyaç olduğunu yüksek sesle gündeme taşımıştır. Yine liberal kesimden bazıları “bize reform yetmez, bize devrim lazım “ deme noktasına gelmişlerdir. Elbette gerek Kılıçdaroğlu ve bir kesim liberallerin düzen değişikliği veya devrimi savunmaları kapitalizm içinde kısmı iyileştirmeler dışında başka bir şey ifade etmemektedir.

İşte bu noktada Devrimci Marksizm’in proletarya devrimi ve diyalektik bağlantılı olarak komünizmin inşa sürecini savunmak daha da önemli hale gelmiştir. Müsilaj şeklindeki kirliliğin adı olan kapitalizm böylesi bir depremle yüz binlerin adeta celladı, katili olarak görevini yerine getirmiştir. Dolayısıyla kapitalizmin kirliliğinin depremle ile birlikte daha vahşi hale gelmesi noktasında kapitalizm içinde bu kirliliğin ortadan kaldırılması mümkün değildir. Her iyileştirmelerin ve reformların önemi başka şeydir, ama radikal, ve kalıcı kazanımların kaybedilmemesinin panzehiri, garantisi komünizm olacaktır.

Bu anlamda kapitalizm yıkarken, komünizm bütünsel yapmanın adı olacaktır. Ölüm ve yaşam diyalektiğinde öldürenler kapitalizm olurken, yaşatacak olan komünizm olacaktır. Dolayısıyla böylesi bir depremin yıkımı ve kirliliğinin nedenlerini kavramak ve çözüm üretmek için Devrimci Marksizm’in kapitalizm eleştirisi ve çözüm ve alternatif olarak komünizmin evrensel ve güncel gelişme ve değişmelerini değerlendirmek daha önemli hale gelmiştir.

Kapitalizmin en özgün ve başat özellikleri üretim ve tüketim araçlarının kapitalist mülkiyeti olması noktasında ekonomik yasalarının egemenliğinde başlamaktadır. Tüm ücret, fiyat, kâr sarmalı diyalektik olarak devam eder. Üretimi sosyal yanı ile üretim araçları arasındaki kapitalist mülkiyet evrensel yasa olarak devam etmektedir. Ekonomik olarak başlayan kapitalist şekillenme diyalektik saiklerle toplumsal ve siyasi alanı kapsamıştır. Bu hemen her şeyin duygusal ve kültürel kodların da meta haline gelmesi demektir. Adeta tek kral olarak kullanın değerinin reddi değişim değerinin egemenliği görünür olmuştur.

İşte kapitalizmin bu bütünsel varlığı böylesi bir deprem felaketinde yıkımın ve kayıpların asli ve vahşi faili olmuştur. Deprem öncesi konutların dayanıklı olmaması yani çürüklüğü dikkate alınmayan adeta bir rutin olmuştur. Depreme hazırlık anlamında koordinasyonsuzluk ve yönetim boşluğu, çevre ve altyapı gibi tedbirler alınmamıştır. Deprem öncesi depreme hazırlık anlamında toplanan deprem vergisi, başka alanlarda kullanılmıştır. İmar afları ölümlere davetiye çıkartırken, seçim yatırımı ve maddi çıkar olarak kullanılmıştır.

Deprem sırasında yerellerin hazırlıksız olmaması noktasında uzak kentlerden gelmesi gereken yardımlar zamanında yetişmediği için binlerce yaşaması mümkün olan insan taammüden ölüme terk edilmiştir. Önlem ve yardım için araç ve insan azlığı ve yetersizliği her yere yetişmede mümkün olmamıştır. Acil ihtiyaç olan gıda, barınma, tuvalet, ısınma sorunu depremin 18. Gününde bile istenilen düzeyde çözülmemiştir. Bir de buna iktidarın başta AFAD ve Kızılay olmak üzere her şeyi merkezileştirmesi ve tek elden yapması yıkımı ve kayıpları katlamıştır.

Deprem sonrası ise deprem sırasının önemli sorunları olan gıda, barınma, tuvalet, ısınma sorunu ilk günler gibi olmasa da devam etmektedir. Özellikle barınma sorunu olan çadır, konteynır ve geçici , kalıcı konutlar ciddi sorun olarak durmaktadır. Tüm oteller ve resmi kurumlar depremzedelerin barınmasına açılmış olsa barınma sorunu bir ölçüde çözülürdü. Ama bunlarda yapılmamıştır. Özellikle dış göç zaten kalabalık kentlerin varlığı ile daha sorun üreten haline gelecektir. Ayrıca başta çocuklar olmak üzere geniş kitlenin pedagojik ve psikolojik sorunların travması patolojik hale gelecektir.

İşte bu noktada kapitalizmin ortadan kaldırılması sonucu proletarya devrimi ile aşağıdan yukarıya, yukarıdan aşağıya kapitalizmin bütünsel kirliği ilga olacaktır. Ezilenlerin bayramı olarak şekillenen proletarya devrimi proletaryayı özne yapacaktır. Yönetmeyen ve toplumsal zenginlikten azade olan proletarya hem yönetecek, hem toplumsal zenginliğin sahibi olarak hem kendini ve hem de diğer emekçileri kültürel egemen olarak geliştirip, değiştirecektir. Proletarya devriminin özgün varlığı komünizmin şekillenmesinin de adı olacaktır.

Proletarya devrimi ile kapitalizmin ortadan kalkması sonucu komünizmin inşa süreci başlayacaktır. Üretim ve tüketim araçlarının toplumsal veya sosyal mülkiyeti diyalektik süreçle gerçekleşecektir. Devlet başlardan itibaren sönümlenecek ve giderek ortadan kalkacaktır. Komünizmin enternasyonal olması sonucu yalnız iş gücü değil, tüm meta üretimi ortadan kalkacaktır. Zorunluluk ve özgürlük alanlarının diyalektik toplamı olan kültürel komünizm, tüm alanların komünlerle yönetilmesi olarak en yüksek özgürlüğe ulaşmak demek olacaktır.

Böylesi şekillenecek komünizmde bir doğa olayı olan deprem elbette önlenemeyecek ama zararları en aza , giderek sıfıra yakın çözümlenecektir. Üretim ve yönetimde bilgi, bilinç, kültürel egemen olan proletarya deprem öncesi, sırasında ve sonrasında ihtiyaca dönük tüm tedbirleri alacaktır. Konutların depreme hazırlıklı olması tümüyle sağlanacaktır. Yerellerin hazırlıklı olması noktasında yine her olumsuz duruma karşı eğitimli deprem elemanları ve deprem araçları hazır olacaktır. Alınacak tedbirler bütünsel ve kalıcı olacaktır. İktidar değişimleri veya faşizm, askeri diktatörlükler, güvenlikçi devletlerin siyasi erk ve otorite olduklarında tedbir almamak veya geç almak lüksleri olmayacaktır. Ayrıca kazanımların geri alınması da komünizmle ortadan kalkacaktır. Tüm depremlere ve diğer felaketlere karşı alınacak tedbirler kapitalizmdeki gibi toplumsal ve siyasi mühendislik olarak değil yaratıcı üretimler ve diyalektik olarak alınacaktır.

Bu değerlendirme ve girişten sonra depremin gelinen noktada ki güncel gelişmelerinin genel değerlendirmesi ile devam ediyoruz.

Deprem bölgesinde ve özellikle Hatay’da adeta deprem fırtınası devam ediyor. Son 6,4 ve 5,8 deprem bizzat Hatay -Defne merkezli olduğu için sarsıntının şiddetinin iki depremden daha yüksek olduğu söyleniyor. Adeta insansız şehir olan Hatay’da yine 6 insan bu son depremde hayatını kaybetti ve yüzlerce de yaralı var. Bu somut durum da depremin yoksulları vurduğunu bir kez daha açık ve net olarak gösterdi. Bu son depremde hayatını kaybeden insanlar evlerinden eşya çıkarmak için binaya girenler oldu. İnsanlar depremden sağ olarak çıktıktan sonra onlar için acıları ile yaşamak tek seçenek oldu. Bunun içinde barınma ve eşya zorunlu ihtiyaç. İşte devletten bu eşya ihtiyaçlarının karşılanacağına güvenmeyen yoksul insanlar ölümü göze alarak adeta bu mezarlara giriyorlar.

İşte deprem öldürmez, cansız binalarda öldürmez, canlı kapitalizm öldürür derken tüm bu somut yaşananları dikkate alarak bu durumu ifade ediyoruz. Tüm bu yaşananlar da gerçeğin teyidi ve ispatı olmuştur. Kapitalizmin vahşiliğine o kadar çok örnek var ki içlerinden seçmek zorunda kalıyoruz. Deprem bölgesinde olan ve bu depremde ciddi hasar alan İskenderun’da riskli alanlar 1 yıl önce iptal ediliyor. Ve Erdoğan kararnamesi ile resmi gazetede yayınlanarak yasal hale getiriliyor. Yine Erdoğan büyük bir övünçle Hatay’da 200 bini aşan insana imar affı getirildiğini açıkladığı kayıtlarda mevcuttur. Erdoğan devamla yıkılan binaların yüzde 95 nin 1999 deprem öncesi yapıldığını açıklayarak yine bir pota imza atıyor. Sahanın gerçeği ise 3-4 yıl önce yapılan bir çok binanın yerle bir olduğu biliniyor.

Diğer taraftan sağlam binalar ayakta kalarak adeta egemenlere ders veriyor. Sağlam kalan yeni binalar dışında bundan on iki bin yıl önce Miraza ( Göbekli Tepe ) sütunları da yıkılmıyor. İnsan ihtiyaçlarına dönük yapılaşma o dönemin ilk komünal toplumun anlayışı oluyor. Devletsiz toplumun imece usulü bu ortaklaşmacı tutumunu artık bugünde “devlet nerede”, yerine “toplum nerede, “emekçiler nerede” ye dönüştürmek bir yaşamsal gerçeklik olmuştur.

Deprem sonrası en önemli sorunlar olan barınmaya dönük çadır, konteynır, süreç içinde geçici ve kalıcı konut inşa etmek geçmiş depremlerde de yeterince çözülememiştir. Ama daha da önemli olan özellikle çocukların durumu ve olası sağlık sorunlarının boyutları olacaktır. Çocukların kayıp olanlarının satış mafyasına veya organ mafyasının eline düşmesi başka bir yıkım olarak devam ediyor. Ayrıca anne ve babasını kaybedip yalnız kalan çocukların yaşayacakları travma ciddi bir sorun olarak gündemdedir. Bu çocukların mafya vari suç örgütlerine veya tarikat, cemaatler eline düşmesi de olağan olup, sürpriz olmayacaktır. Bir arkaik gerici tutumda depremde annesiz, babasız kalan çocukların evlat edinmesine Diyanetin fetva ile karşı çıkmasıdır ve evlatlık çocuklarla evlenme zorunluluğudur. Çocukların bu yaşayacakları yıkım ve travmadan bir düzeyde kurtulmaları için yaş gruplarına göre psikolojik, pedagojik destek verilmelidir.

Deprem bölgesinde deprem sonrasının en önemli sorunlarında biri de sağlık sorunları olacaktır. Enkazların hala kaldırılmamış olması hastalıklara davetiye çıkarmaktadır. Özellikle tuvalet ve su sorunun tümüyle çözülememiş olması devam etmektedir. Depremin ilk günlerinde tuvalet ve su sorununun olağan üstü boyutlarda olması hastalıkların artmasının başat nedeni olmuştur. Beslenmenin yeterli düzeyde olmaması bu hastalıkların katlanacağının da somut nedenleri arasındadır. Hijyensiz ortamın en çok uyuz hastalığını tetikleyeceği söyleniyor. Elbette yeterli ve uygun barınma koşulları olmadığı için soğuktan kaynaklı grip ve korona vakaların hızlanması da sürpriz olmayacaktır.

Deprem sonrasının bir önemli sorunu da yaşamın devamını sağlayan tüm işçi ve emekçilerin yıkım şeklindeki sorunlarıdır. Depremin başlarında zorunlu olan kurtarma çalışmaları ile gündemde olmayan bu durum, kurtarma çalışmalarının sonuçlanması ile yakıcı olarak gündeme çıkmıştır. Deprem nedeniyle zorunlu olarak işini kaybeden işçilerin, patronların insafı ile işinden çıkarılmaları ve işe dönmeleri istenirken, iş koşullarının zorluğu ve hala yeni depremlerin devamı ayrı bir risk olarak devam etmektedir. Ayrıca iş yerleri yıkılan küçük esnafın tekrar işini kurması için destek gerekirken onların borçlarının silinmesi değil , ertelenmesi o insanlarla alay etmektir. Tüm birikimini kaybeden bu insanlar borcunu nasıl ödeyeceklerdir.

Bir de depremin vurduğu tarım alanlarının yıkımı köylü ve tarım çalışanları için ciddi bir sorun olarak devam etmektedir. Zaten tarım kapitalizmin dönemsel yıkımı ile topraklarını kaybeden veya tarım alanından çekilen tarım emekçilerinin sorunları devam etmektedir. Dönemin kapitalist işleyişi olarak sözleşmeli tarımın yıkımı ve girdilerin dışarıdan ve dolar ile alındığı için ekstra pahalı olması sonucu tarım çalışanları çöküş içindeydi. Bir de buna depremin yıkıcılığı eklenmiştir. Canlarını bir biçimiyle kurtaran bu emekçilerin yaşam, geçim kaynağı olan ürünleri ve hayvanlarının telef olması yeni bir felaket ve çaresizlik olarak gündemdedir. Özellikle Malatya’da tonlarca kayısının enkaz altında olması bir sorunken, ayrıca bunların enkazdan çıkarılanları ve sağlam olanlarının satışının yapılamaması özellikle TMO ‘nin bunları almaya yanaşmamsı bu tarım emekçilerinin ekstra yıkımı demektir. Bu noktada sosyalist- komünistlerin bu sorunlar üzerinde detayları da kapsayan her sorunu gündemlerine alıp bunlar üzerinde çalışma yapmaları bir devrimci görev olarak ele alınmalıdır.

SONUÇ YERİNE

Bu büyük deprem felaketi kapitalizmin kirliliğini, çürümüşlüğünü, vahşiliğini gizlenemez noktada göstererek beklenen bir uyanış ve aydınlanmalı getirmelidir. Bu anlamda daha önce de önemli olayların unutulmaması ve unutturulmaması noktasında yaptığımız açıklamalar bu deprem felaketi ile daha da önemli ve yakıcı hale gelmiş olup adeta bir milat olmalıdır. Depremin güncel her gelişmeleri bu durumu tekrar tekrar teyit etmektedir.

Diyarbakır’da Kent Koruma ve Dayanışma’nın diğer deprem kentlerine göre depreme zamanında müdahale etmesi bir başarı örneği olarak ortadayken bundan rahatsız olan egemenler bir kez daha akıl tutulması gibi karara daha imza atmışlardır. HDP’nin Pazarcık kriz merkezinin bulunduğu Hasankoca Cemevine kayyum atanmıştır. Bu tasarruflar bilinçli yapılmış olup bu yapılanmaların örnek olan imece ve komün şeklindeki çalışmaları egemenleri rahatsız etmiştir.

Kapitalizmin bir başka kirliliği ve vahşiliğine örnek de deprem bölgesinde en büyük endişe olarak yaşanan hasarlı binalara sağlam raporu verilmesidir. Bu durum bu yoksul insanların hasarlı binalarını yaptıracak ekonomik güçleri olmadığı için onlara ev vermemek için yeniden ölüme göndermek demektir.

Gelinen noktada deprem yıkımının tahribatını azaltmak doğrultusunda özellikle DİSK’in uzun bir öneriler listesini açıklaması ve bunu ilgili yerlere göndermesi elbette isçi sınıfının talepleri anlamında önemli olup, patronların deprem felaketini fırsat bilip her boydan saldırını da caydırmak anlamında da gerekli olmuştur. Ama bu devlet-iktidar aklının bunlardan uzak olduğu ve kendiliğinden bu talepleri karşılaması zor olduğu için, yalnız ekonomik temelli talepler dışında geçmişte ki gibi ( DGM lerin kapatılması ) siyasi taleplerde öne çıkmalıdır. Bunun somuttaki ifadesi ise iktidarın istifası etmesi için üretimden gelen gücü kullanmak da dahil sokaklar ve meydanların hareketlenmesi gerekmektedir.

Ayrıca bu depremle birlikte toplumsal dayanışmanın önemi bir kez daha önemli ölçüde görülmüştür. Bu dayanışma sürekli hale gelirse depremin yıkamadığı egemenlerin makamları, koltukları, saltanatları ve servetleri de enkaz altında kalarak yıkılacaktır. Bu anlamda depremzedeler için düzenlenen iki bağış kampanyasından bahsederek yazıyı sonlandırmak istiyoruz.

Bu bağış kampanyasından ilki gösteriş ve şova dönük olmuş toplanan miktar ne olursa olsun ( 115 milyar toplandığı belirtildi ) adeta dağ fare doğurur misali alay konusu olmuştur. Başta 30 milyar ile katılan Merkez Bankası ve diğer devlet bankaları Ziraat Bankası ve Vakıf Bank da milyarlar ile kampanyaya katılarak, 85 milyar kamu kaynaklarından bağış yaparak şovun başat aktörleri olmuşlardır. Bu vicdan ve merhametten yoksun asalakların bu bağışlarının emekçilerin yarattığı değerler olduğu açıktır. Yani bu bağış bir cepten diğer cebe değil, bir altın kaplamalı kasadan diğer kasaya aktarılması demektir. Ayrıca bu bağıştan da bırakalım zarar etmeyi kapitalist eğilim ve mantıkları burada da işlediği için bu bağıştan da kârlı çıkmışlardır. Örneğin çetenin başlarından olan Cengiz 3 milyar bağış yapıyor. 3 milyar 10 bin lira teşvik alması yasalaşıyor. Ayrıca bu şova dönük bağış kampanyalara büyük miktarlarla katılanlar bir daha arandıklarında telefona bile çıkmamaktadırlar. Ayrıca bu toplanan miktarların akıbeti 1999 depremi sonrası toplanan deprem vergileri gibi asli sahiplerine ulaştırmayacağı o kadar belli ki 115 milyar gibi bir çok depremzedenin barınma da dahil bir dizi sorununun çözümüne katkı olacak bu yüksek miktar bile heyecan yaratmamaktadır.

Diğer bağış kampanyası İzmir Belediyesi öncülüğünde yaklaşık 34 bin ailenin kirasının karşılanması için yapılmıştır, bir kira bir yuva adı ile bu kampanya daha sahici olarak, geniş halk katılımı ile sonuçlanmıştır. Toplamda 330 milyon olan bağış miktarı, 34 bin aile dışında artıya geçerek sonuçlanmıştır. Bu kampanyanın önemli ve örnek yanı miktarının önemi dışında bağışçıların çocuklar, gençler, emekçiler, emeklilerin harçlık ve masraflarının karşılığı olan miktarları bağış olarak vermesi olmuştur. Şimdi yapılması gereken bu bağış kampanyasına hiçbir şaibe karıştırmadan, toplanan miktarı tamamen depremzedelere ulaştırmaktır. Sonuçta toplumsal dayanışma, halk dayanışması yaşatır diyerek bu kampanyaların uygun koşullarda devamı getirilmelidir.

Yorumlar (0)
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 33 90
2. Fenerbahçe 33 86
3. Trabzonspor 33 55
4. Beşiktaş 33 51
5. Başakşehir 33 49
6. Rizespor 33 48
7. Kasımpasa 33 46
8. Antalyaspor 33 45
9. Alanyaspor 33 45
10. Sivasspor 33 45
11. A.Demirspor 33 41
12. Samsunspor 33 39
13. Ankaragücü 33 37
14. Kayserispor 33 37
15. Konyaspor 33 36
16. Gaziantep FK 33 34
17. Hatayspor 33 33
18. Karagümrük 33 33
19. Pendikspor 33 30
20. İstanbulspor 33 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 31 69
2. Göztepe 31 63
3. Ahlatçı Çorum FK 31 55
4. Sakaryaspor 31 54
5. Bodrumspor 31 52
6. Kocaelispor 31 52
7. Bandırmaspor 31 47
8. Boluspor 31 47
9. Gençlerbirliği 31 47
10. Erzurumspor 31 42
11. Ümraniye 31 37
12. Manisa FK 31 36
13. Keçiörengücü 31 36
14. Şanlıurfaspor 31 34
15. Tuzlaspor 31 33
16. Adanaspor 31 32
17. Altay 31 15
18. Giresunspor 31 7
Takımlar O P
1. Arsenal 34 77
2. Liverpool 34 74
3. M.City 32 73
4. Aston Villa 34 66
5. Tottenham 32 60
6. M. United 33 53
7. Newcastle 33 50
8. West Ham United 34 48
9. Chelsea 32 47
10. Bournemouth 34 45
11. Brighton 32 44
12. Wolves 34 43
13. Fulham 34 42
14. Crystal Palace 34 39
15. Brentford 34 35
16. Everton 34 33
17. Nottingham Forest 34 26
18. Luton Town 34 25
19. Burnley 34 23
20. Sheffield United 34 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 32 81
2. Barcelona 32 70
3. Girona 32 68
4. Atletico Madrid 32 61
5. Athletic Bilbao 32 58
6. Real Sociedad 32 51
7. Real Betis 32 48
8. Valencia 32 47
9. Villarreal 32 42
10. Getafe 32 40
11. Osasuna 32 39
12. Sevilla 32 37
13. Las Palmas 32 38
14. Deportivo Alaves 32 35
15. Rayo Vallecano 32 34
16. Mallorca 32 31
17. Celta Vigo 32 31
18. Cadiz 32 25
19. Granada 32 18
20. Almeria 32 14