19.11.2024, 10:03

ÖĞRETMEN ALIMLARI NASIL OLMALI?

 Öğretmenliğin, en zor mesleklerden biri olduğu fikrine hiç kimse karşı çıkmaz.  Öğrenmek elbette zor bir iş ama öğretebilmek, hem zor hem de öğreteni çok mutlu kılan bir beceri çünkü.
  Buna karşın, ülkemizde herkes, öğrendiği ve bildiği her şeyi kolayca öğretebileceğine inanır. Yumurtanın iyisini bilmek ile yumurtlayabilmek çok farklı şeylerdir oysa.
  Bu nedenle, bir ülkeyi yönetenler, eğitim sistemi oluştururken ve öğretmen yetiştirirken, ülkenin koşullarına göre en iyi düzeyi yakalamak için adım atmak zorundadır.
  Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu yıllarda, savaşın verdiği yıkım nedeniyle her yönüyle zor durumda kalan yöneticilerimiz, en büyük sıkıntıyı, cehaleti yok edecek eğitim ordusunun oluşmasında yaşıyordu.
  O nedenle, öğretmen açığını giderebilmek için neredeyse doğru dürüst okuma-yazması olan herkese bir öğretme görevi vermişti.
  Başta, askerliğini çavuş olarak yapanlar olmak üzere bir çok kişinin "Eğitmen" olarak görevlendirilmesi, o günlere denk gelmektedir.
  Daha sonraki yıllarda, Öğretmen Okulları ve Köy Enstitülerinin yaygınlaştırılmasıyla öğretmen açığı hızla kapanmaya başlamıştır.
  Birkaç yıl sonra, eğitim alanındaki en büyük yanlışımıza imza atılıp Köy Enstitüleri kapatılınca yeniden Öğretmen Okullarınında öğretmen yetiştirmeye dönülmüştür.
  Bizlerin okuduğumuz dönemde, ilkokullarda Köy Enstitüsü ve Öğretmen Okulunu bitirenler öğretmenlik yapardı. İlkokul öğretmeni yetiştiren kurum da, İlköğretmen Okullarıydı.
  İlköğretmen Okullarına, ilkokuldan sonra gidenler 6, ortaokuldan sonra gidenler de 3 yıl okuyarak öğretmen olurlardı. Daha sonraki yıllarda bu süre, 7 ve 4 olarak belirlendi.
  O dönemde, Ortaokul öğretmenleri 3 yıllık Eğitim Enstitülerinde, Lise öğretmenleri de 4 yıllık üniversitelerde okuyup öğretmen olurlardı. 4 yıllık üniversite mezunlarının yetersiz kaldığı okullarda, 3 yıllık Eğitim Enstitüsünü bitirenler de öğretmenlik yapabiliyordu.
  Liseyi bitirdiğim yıl, İlköğretmen Okullarının adı, "Öğretmen Liseleri" olarak değiştirildi ve orayı bitirenlerin öğretmen olma hakkı ellerinden alındı.
  Bir bakıma İlköğretmen Okullarının yerine geçecek olan, ilk öğrencilerinden biri olduğum 2 Yıllık Eğitim Enstitüleri açıldı. Eğitim alanında, Köy Enstitülerinin kapatılmasından sonraki yaşadığımız ilk geriye gidiş böyle yaşandı. Aynı süreçte, ilkokul öğretmeni yetiştirme işi, İlköğretmen Okullarının yerine, 2 Yıllık Eğitim Enstitülerine bırakıldı çünkü.
  2 yıllık Eğitim Enstitülerinin tamamı, Öğretmen Liselerinin bulunduğu binada açıldığı için o okulların deneyimli kadrosunun bizlere de ders vermesi sağlandı.
  O denli bilgili öğretmenlerimiz olunca, 18 yaşında bir öğrenci olmama karşın, o dönemlerde bir şeylerin ters gittiğini görebiliyordum. İlkokul ve ortaokuldan sonra Öğretmen Okulu okuyan arkadaşlarımız, lise bitirerek gelen bizlerden, birkaç adım öndeydi çünkü.
  O nedenle, o yıllarda "Birileri, eğitimde geri gitmemiz için eğitim sistemimize ayar mı veriyor acaba?" diye düşünmeye başladım.
  Bu soru kafamı hep tırmaladığı için aynı yıllarda, "Eğitim Sistemimiz nasıl olmalı?" sorusuna yanıt aramaya da başladım.
  Öğretmen Okullarından yetişen, hatta lise mezunu oldukları halde fark derslerini verip öğretmen olanlar bile bizden daha başarılı olurlarken, o kurumların kapatılmasını hala aklım almıyor?
  O dönemlerde, öğretmen olan herkes atanabilirken daha sonraki yıllarda öğretmenler neden KPPS sonuçlarına ve son olarak da hem KPPS, hem de mülakat sonuçlarına göre atanmaya başlandı? Yoksa bu işin ucunda, bilmediğimiz bir "Bit yeniği" mi var? 
  Vekil öğretmenlik, uygulaması o dönemde de vardı. Lise mezunları, okuluna ara vermek zorunda kalan üniversite öğrencileri ve her hangi bir üniversiteyi bitirenler vekil öğretmenlik yapardı. Eksik olan öğretmenlik kadroları, ancak öyle doldurulabiliyordu çünkü.
  Bu nedenle ben, eğitim fakültesi dışındaki bölümleri bitirerek öğretmenlik yapanları farklı bir açıdan değerlendireceğim.
  Özellikle 12 Eylül Darbesinden sonra, eğitimden başlamak üzere her alana yayılan bozulmalar yaşanmaya başlandı. Bunun temel nedeni, daha çok üniversite, daha çok bölüm açma çabası, daha çok üniversite mezunu ve dolayısıyla üniversite diplomalı daha çok işsiz yaratma sonucunu doğurdu.
  Bu işin sonunun, nerelere varacağı ve sonuçlarının nelere yol açacağı hiç düşünülmedi.
  Eğitimdeki çöküş bu kadar derin olunca ve eğitim sistemimizdeki  eksiklikler nedeniyle; öğretmen gibi öğretmen ve olumlu birer insan olacak öğrenciler yetiştirmek yerine, ezbere dayalı ve sınava dayanıklı çocuklar, daha doğrusu koyun gibi, ot gibi nesiller yetiştirmeye başladık.
  Ot gibi ve koyun gibi nesiller yetiştirilirken, ses çıkaramayan toplum, el birliği ile "Eğitimdeki çöküşün nedeni olarak, Ziraat Fakültesi mezunu ve veteriner olanların öğretmen olmasına bağladı. Otun en iyi yetişmesini sağlayan Ziraat Fakültesini bitiren, koyunun en sağlıklı olmasını sağlayan da veteriner olduğu halde ben, onların öğretmen olmasına neden karşı çıktığımızı bir türlü anlayamıyorum.
  Atatürk "Ey yükselen yeni nesil, cumhuriyeti biz kurduk. Onu yüceltecek ve yaşatacak olan sizlersiniz" ve "Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır" demişken, eğitimdeki bunca yozlaşmaya başta öğretmenler ve öğretmen sendikalarının temsilcileri, gerekli tepkiyi koyup olması gereken eğitim-öğretim sistemini, hükumete anlatmıyorsa bile halka neden anlatmaz?
  Şu anda, okullarımızda; Eğitim Fakültesi bitiren, Fen Edebiyat Fakültesi bitiren ve diğer Fakülteleri bitiren öğretmenler görev yapıyor.
  Eğitim Fakültesi bitirenler atandıktan sonra, gereksinim varsa diğer fakülteleri bitirenler de atansa hiç kimse itiraz etmez ama daha yüksek puanlarla girdikleri okullarda, diğer bölümlerden bir yıl daha fazla okuyarak lise Matematik öğretmeni olan gençler atama beklerken pedagojik formasyon alan bölüm mezunları atanınca, ortaya garip bir durum çıkmıyor mu?
  O nedenle öncelik, Eğitim Fakültesi bitirenlere sağlanmalıdır. Çünkü artık "Hiç bir şey olamazsan bir öğretmen ol" denilmiyor ve o Eğitim Fakültelerine girenler, diğer bölümlere girenlerden daha çok puanla girebiliyor. Bu yüzden onlara, öncelik verilmesinin yanında kesinlikle kadrolu olarak atanmalarının önü açılmalıdır.
  Öğretmenlerin, bitirdikleri okullara göre göreve başlamalarının yanında, statü olarak da farklılıklar var.
  Kadrolu öğretmenler, sözleşmeli öğretmenler ve ders ücreti karşılığı çalışan öğretmenler olmak üzere üç farklı öğretmen grubuyla hizmet verilmesini de aklım almıyor.
  Böyle bir uygulama yapmak zorunda kalınıyorsa; Eğitim Fakültesi bitirenler kadrolu, bölüm bitirenler sözleşmeli, diğer bölüm mezunları da ders ücreti karşılığı çalıştırılsa, bir bakıma mantıklı olur ama o da yapılmıyor.
  Eğitim Fakültesi çıkışlıların tümü atandıktan sonra gerekiyorsa geçmişte fark dersleri vererek ilkokul öğretmenliği yapanlara kazandırılan haklar pedagojik formasyon alanlara da sağlanabilir yani. Böylece, eğitime  yön verenlerin hataları nedeniyle, en az 4 yıl ailesine yük olma psikolojisinden etkilenen işsizler ordusuna kattığımız gençlerden, hiç değilse birkaçının önü açılmış olur.
  Ancak uygulama, nasıl olursa olsun eğitim personeli kadrolu olmalıdır. Buna karşın sözleşmeli ve ders ücreti karşılığı personel çalıştırmak zorunda kalınıyorsa da, o alanda çalışanlardan hiçbiri Eğitim Fakültesi çıkışlı olmamalıdır.
  Eğitim-öğretim gibi çok önemli bir alanda; kadrolu, sözleşmeli ve ders ücreti karşılığı olmak üzere üç ayrı personel grubuyla çalışmak, çok gerekli ve verimliyse neden diğer hizmet alanlarında da -özellikle, belediyeler ve vergi daireleri gibi, yılın belli aylarında iş yoğunluğu yaşanan kurumlarda- aynı sistem uygulanmıyor acaba?(31.12.2010)

Yorumlar (0)
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 14 33
2. Fenerbahçe 14 32
3. Trabzonspor 14 31
4. Göztepe 14 26
5. Samsunspor 14 25
6. Beşiktaş 14 24
7. Gaziantep FK 14 22
8. Kocaelispor 14 18
9. Başakşehir FK 14 16
10. Alanyaspor 14 16
11. Konyaspor 14 15
12. Çaykur Rizespor 14 14
13. Antalyaspor 14 14
14. Kasımpaşa 14 13
15. Eyüpspor 14 12
16. Kayserispor 14 12
17. Gençlerbirliği 14 11
18. Fatih Karagümrük 14 8
Takımlar O P
1. Pendikspor 15 32
2. Bodrum FK 15 30
3. Amed SK 15 29
4. Esenler Erokspor 15 28
5. Erzurumspor FK 15 26
6. Çorum FK 15 25
7. Iğdır FK 15 25
8. Serik Belediyespor 15 25
9. Bandırmaspor 15 23
10. Van Spor FK 15 21
11. Boluspor 15 20
12. Sivasspor 15 20
13. Sakaryaspor 15 19
14. Keçiörengücü 15 18
15. İstanbulspor 15 15
16. Ümraniyespor 15 15
17. Sarıyer 15 14
18. Manisa FK 15 13
19. Hatayspor 15 5
20. Adana Demirspor 15 2
Takımlar O P
1. Arsenal 14 33
2. Manchester City 14 28
3. Aston Villa 14 27
4. Chelsea 14 24
5. Crystal Palace 14 23
6. Sunderland 14 23
7. Brighton & Hove Albion 14 22
8. Manchester United 14 22
9. Liverpool 14 22
10. Everton 14 21
11. Tottenham 14 19
12. Newcastle United 14 19
13. Brentford 14 19
14. Bournemouth 14 19
15. Fulham 14 17
16. Nottingham Forest 14 15
17. Leeds United 14 14
18. West Ham United 14 12
19. Burnley 14 10
20. Wolverhampton 14 2
Takımlar O P
1. Barcelona 15 37
2. Real Madrid 15 36
3. Villarreal 14 32
4. Atletico Madrid 15 31
5. Real Betis 14 24
6. Espanyol 14 24
7. Getafe 14 20
8. Athletic Bilbao 15 20
9. Rayo Vallecano 14 17
10. Real Sociedad 14 16
11. Elche 14 16
12. Celta Vigo 14 16
13. Sevilla 14 16
14. Deportivo Alaves 14 15
15. Valencia 14 14
16. Mallorca 14 13
17. Osasuna 14 12
18. Girona 14 12
19. Levante 14 9
20. Real Oviedo 14 9