banner94

banner100

banner48

20.08.2022, 11:45

Tarım Bakanlığı'nın eylem planı küçük köylü ve çiftçinin ekstra yıkımını getirecektir

Küresel kapitalizmin kriz-çöküş durumundan ve yapısal, otantik konumundan kaynaklı yıkım politikaları her ülkenin somut durumuna bağlı olarak yüksel enflasyon-pahalılık, yüksek işsizlik, ücret düşüklüğü, yolsuzluk, rüşvet, iltimas vb. olarak dönüyor. Bu durum nesnel olarak işçi sınıfı ve emekçileri birleştiriyor ve mücadele ve direniş giderek yayılıyor. Bu duruma yeni ülkeler katılarak devam edecektir. Dolayısıyla somut durumda, Dünyada ve Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor. Komünizm hayaleti. Bu hayalet egemenlerin kabusu olmaya adaydır.

Küresel kapitalizmin bu kriz, çöküş hali yalnız alt-yapısal-ekonomik yıkım olarak değil, aynı zamanda üst yapısal yıkım ve kaos olarak devam ediyor. Bu duruma son günlerde öne çıkan iki örnek vermek önemli ve açıklayıcı olacaktır. Trump’ın çocuklarının vergi kaçırması nedeniyle evinin FBI tarafından basılıp 11 adet dosya- belgenin alındığı belirtiliyor. Bu durum ABD kapitalizmi-emperyalizminin temiz olduğunu göstermiyor. ABD kapitalizminin varlığı ve sürekliliği ve ayakta kalması ve ülke içinde istikrar ve huzur için yasal mevzuata uymak emsal olması anlamında önemli ve zorunluluktur.

Dolayısıyla eski başkanda olsa Trump’a karşı bu tasarruf yalnız vergi kaçırma saiki ile değil, aynı zamanda ABD kapitalizmin içinde Trump karşıtı bir kanatın adeta Trupm’ın yaptıklarına karşı misilleme olarak okumak yanlış olmayacaktır. Özellikle ABD kapitalizminin içte ve dışta gücünün önemli göstergelerinde olan Kongre merkezinin Trump faşist taraftarlarınca basılıp, 5 insanın öldürülmesi, ABD’nin prestijini sarsıp, ciddi ölçüde yıpratmıştır. ABD tarihinde ilklerden olan bu olay, yeni başkanlığa hazırlanan Trump için benzeri faşist darbe için hazırlık olabilir. Dolayısıyla Trump’ı caydırmak ABD kapitalizminin şimdilik varlık nedenidir. Ama ileride ABD kapitalizminin Trump faşizmi veya faşist darbesi ile uzlaşması da sürpriz olmayacaktır.

Diğer olay ise Brezilya’da başkan Bolsonaro’ya karşı seçimde kaybederse gitmeyecek açıklamasına karşı halkın sokaklara çıkması önemli olmuştur. Monarkların kendi ve ailesinin zenginleşmesi, burjuva yaslarına bile aykırı olduğu için ( Yolsuzluk ve rüşvet gibi ) suç ortaklığı iktidarı bırakmanın engeli olmuştur. 20-30 yıl iktidara yapışan bu asalak zevatın ( Örneğin Sudan, Uganda monarkları gibi ) iktidarlarını korumasının ikili bir yanı vardır. Bunlardan biri yoksulluğu istismar ederek onlara sosyal destek vb vererek kendine bağlamak, diğeri her türden baskı ve şiddet kullanarak korku yaymaktır ve halklar arasında düşmanlığı körüklemektir. Bu örneği önemli görmemizin bir nedeni de Türkiye’de de bu konunun da yer yer yoğun tartışılmasıdır. Yani iktidarın seçimi kaybetse de gitmeyeceği ve sivillerin silahlanması ve SADAT gibi paramiliter yapılanmaların varlığı Bolsonaro’nun tutumuna benzerdir. Dolayısıyla bu iktidarın gitmesi geniş işçi ve emekçilerin bir talebi olup nefes alma anlamında da önemli olacaktır. Bu noktada Brezilya halkının sokağa çıkması örnek ve emsal olmalıdır.

Bu girişten sonra devam ediyoruz. Uzun sayılabilecek bir zamandır, sosyalist-komünistlerin ne yapması gerektiği konusunda bütünsel bir değerlendirme, öneri, praksis bir faaliyetin önemi üzerinde duruyoruz. Bu durum gelinen noktada nesnel olarak zorunlu olmuştur. Kapitalizmin modern barbarlık halinden kaynaklı, güvenlikçi devlet, risk devlet, faşizm öyle bir kirlilik ve karanlık yaymış durumdaki işçi, emekçiler, muhalifler adeta bir anaforda nefes alamaz durumdadırlar. Bu kirliliği ve karanlığı bütünsel olarak anlamak ve kavramak için elimizdeki tek diyalektik pusula Devrimci Marksizm’dir.

Dolayısıyla Devrimci Marksizm’in temel konuları olan kapitalizm, emperyalizm, devlet, devrim, faşizm, felsefe ( Diyalektik ve Tarihsel Materyalizm olarak ) gibi konuların evrensel ve güncel yanlarını anlamak ve içselleştirmek gerekmektedir. Bunlar üzerinde önceki yazılarımızda gerekli ve yeterli çerçevede durduğumuzu belirtelim. Bunları içselleştirdiğimiz ölçüde güncelliği doğru olarak yakalayabiliriz. Bu anlamada kitleselleşmek için ( İşçi sınıfı ve sosyalistlerin birleşmesi anlamında ) Devrimci Marksizm referansı ve diyalektik olarak şu güncel konular üzerinde ısrarla durmalıyız.

Enflasyon-pahalılık, işsizlik, ücret - gelir düşüklüğü ve sağlık ,enerji , tarım, eğitim, konut gibi konuları somut duruma göre güncelleyerek kitlelerle buluşturulmalıdır. Geniş emekçi kitlesinin bu akut sorunlarına da önceki yazılarımızda değindiğimizi belirtelim. Bu konularında Devrimci Marksizm çerçevesinde kavranması bugün ve geleceğin kazanılması için ufuk genişliği sağlayacaktır. Mücadele ve direnmede adeta potansiyel enerji olacaktır. Gelinen noktada işçi ve emekçilerin, sosyalist-komünistlerin öğretmen-öğrenci şeklinde birbirlerine ihtiyacın en yüksek olduğu dönemden geçiyoruz.

Bu durumun somuttaki ifadesi bir yanıyla işçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır mottosu, diğer yanıyla proletaryanın öncüsü olan Devrimci Komünist İşçi Partisinin organik ilişkisine en yüksek ihtiyaç hasıl olmuş durumda. Bu noktada yüksek bilgi kirliliği, burjuva anlamda bile ( Merkez medyanın bile yapması gereken görev olarak ortadan kalktığı koşullarda ) saydamlığın olmadığı koşullarda ve medyanın yüzde 90 ları aşan düzeyde siyasal-İslamcı ve faşistlerin elinde olduğu koşullarda ancak Devrimci Marksizm’in bütünsel donanımına sahip olunduğu noktada çıkarsamalar veya yorumlar ile doğrulara varmak mümkün olacaktır. Tersine bir durum bugün yaptığını yarın bozmak, doğru ve yanlışların neler ve nasıl olduğunun kestirilememesi ve parçaların darlığında bütünü kaçırmak olacaktır.

Bu değerlendirmeden sonra Türkiye kapitalizminin, güvenlikçi devletin ve faşizmin güncel gelişmeleri ile devam ediyoruz. Burjuva siyaset her düzeyde 1 yılın altına düşen seçime kilitlenmiş durumda. İktidar için burjuva anlamda bile suçlarının cezasının engellenmesi için iktidarda kalmaktan başka seçenek görülmemektedir. Dolayısıyla şu 10 aylık süre her şeye açık dönem olacaktır. Korku yaymak veya felaket tellallığı yapmıyoruz ama gerçekleri de söylemeliyiz. Bu dönemin her boydan siyasi cinayet ve suikastlere açık olması sürpriz olmayacaktır. Uzak geçmişi bir yana yakın geçmişte yaşanılanlar bugünün habercisidirler. ( Örneğin 7 Haziran 1 kasım 2015 döneminde 102 kişinin de katledildiği Gar katliamı gibi ve çoklu amaç olarak Deniz Poyraz katliamıdır ) Elbette ki bu olasılıkların hiç yaşanmaması da mümkün olabilecek ve istenilen olacaktır.

Ayrıca bu iktidar kapı kapı para ararken bu parayı bulduğu şartlarda seçimlere bir kaç ay kaldığı zaman aralığında hiç beklenmeyen işçi ve emekçilere dönük son final olarak ve adeta altın vuruş şeklinde iyileştirmeler yapması da sürpriz olmayacaktır. Kendisi iktidarını sürdüremediği noktada gelecek iktidara enkaz bırakması kendilerinin övünç kaynağı olacaktır. Elbette yeterli para bulamadığı noktada bu hipere yaklaşan enflasyon , pahalılık şartlarında bırakalım bir şeyler vermeyi , var olandan da aldığı şartlarda kendi yoksul kitlesi ve muhalif yoksul kitlenin sert hışmına uğrayacak, süreç içinde kovalama sonucu kaçacak yer araması da sürpriz olmayacaktır.

Bu noktada bir kaç ekonomik ve siyasi veri ile devam ediyoruz. Bu ekonomik verilerin biri ABD’den diğeri Türkiye’den bunları seçişimiz, normalite dışında, sıra dışı tedbirler olmalarıdır. ABD ‘de 41 yılın en yüksek enflasyonu yaşanması noktasında, faizlerin 75 baz puan artırılması kırılganlığı daha da artıracaktır. Doların kendi para birimi olması ve dünyada dolaşımdaki başat para birimi olması avantaj olduğu kadar, kırılganlık yaratma anlamında dezavantajlı olacaktır. Faizleri yükseltmek bir ölçüde enflasyona fren olsa da, sermayenin bazı alanlarına kredi vb. gibi olumsuz yansıyacaktır. Dolayısıyla çok açıktır ki dünyanın en yüksek borcuna sahip mega gücü ABD tökezlemeye başlamıştır.

Türkiye’de ise kur garantili mevduat uygulanması sonucu milyonerlerin sayısına 150 bin kişi daha eklenmiş olup, milyonerlerin sayısı 672 bin olmuştur. Bunların bankalardaki toplam servetleri 4,4 trilyon lira olmuştur. Bu tedbirde Robin Hood gibi zenginlerden alınıp yoksullara verilmemiş, tersi olarak yoksullardan alınarak bir ekstra kıyak daha zenginlere verilmiştir. İşte bu durumda net ve açık olarak gösteriyor ki kapitalizm insanlığın normal halini dışlayan, modern barbarlığın adıdır.

Öne çıkan güncel diğer gelişmelerin genel değerlendirmesi ile devam ediyoruz.

Ankara’da aynı zaman kesitinde Alevilere dönük üç yere saldırı ve Kartal Cemevi başkanına fiili saldırı yapıldığı sırada Erdoğan’ın ( Seçimlere dönük iç ve dış hamleleri devam ediyor ) 20 yıla yakın zaman sonra Ankara’da Hüseyin Gazi Cemevi ziyareti adeta bir kesim için sürpriz olmuştur. Yakın geçmişte Alevi Çalıştayları göstermelik devlet Aleviliğinin teşviki şeklinde yapıldığı bilindiği içinde bizce sürpriz olmamıştır.

Erdoğan’ın Alevilere dönük cümbüş evi nitelemesi, Cemevlerinin bir ibadet yeri değil de, kültür evi nitelemesi ve Kılıçdaroğlu’nu Alevi diye yuhalatması ilk aklımıza gelenler. Bu açıklamalar var olduğu müddetçe, bu Cemevi ziyareti de sönük geçmiş ,kitle Aleviliği gibi değil adeta bindirilmiş kıtalar şeklinde katılım ile devlet Aleviliği şeklinde kadük olmuştur.Bu duruma Cemevindeki ritüellerin ( Hünkar Hacı Bektaş, Ali, Atatürk ) yer değiştirmesi skandalı da eklenince önceki yaptıkları gibi galip bu yolda mağlup şeklinde yine istenilene asgari düzeyde bile ulaşılmamıştır.

Alevilere dönük bu derece dışlayıcı, düşmanlaştırıcı açıklamalardan sonra kaybedilen güven sonucu bir çok Alevi yapıları Erdoğan’ın Cemevi ziyaretini inandırıcı bulmayarak katılmamışlardır. Bu ziyaret neden bugün gerçekleşmiştir. Bunun başat önemde olan bir kaç ideolojik, siyasi ve pratik yanı vardır. İdeolojik, siyasi yanı devrimci Aleviliğin reddi temellinde, muhafazakar suni, hanefi İslam temelinde bir Alevilik aynı zamanda bir devlet anlayışı ve politikası olmuştur. Pratik anlamda bu ziyaret muhalif Alevilerin kazanılması saikiyle değil, kendi çevresinde bulunan Alevilerin kopuşunu önlemek için yapılmıştır. Birde şayet Alevi kimliği ile Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı adayı olursa ona karşı oy devşirmenin bir aracı olarak tezgahlanmıştır.

Erdoğan’ın Soçi’de Putin ile kısa bir zaman aralığından sonra ikinci kez görüşmesi ise burjuva anlamda bile diplomatik bir başarı değil, her yönüyle pazarlıkların, karşılıklı çıkarların, yayılmacılığın, emperyalist, alt-emperyalist ilişki ve çelişkilerinin, kararlarının alındığı bir görüşme olmuştur. Ekonomik olarak tarım ve gıda alanında ve kış yaklaşırken doğalgaz tedarikinde sorunların ortadan kalkması, alış verişte Rublenin kullanımında pazarlıklar bir noktada çözülmüştür. Bu pazarlıkta Rusya’nın genel anlayışı olan iki almışsa bir vermiştir şeklinde olmuştur. Ayrıca seçim yatırımı için Rusya’dan sıcak para sözü verilmiş mi, verildiyse ve bu gerçekleşirse Rusya’nın bire karşı iki alacağı yaşanarak görülecektir.

Yine Rusya’nın ABD seçimlerini manipüle etmesi gibi, Türkiye’deki seçimleri de çeşitli casusluk ve istihbarat faaliyetleri ile manipüle etmesi sürpriz olmayacaktır. Bu doğrultudaki pazarlıklarda kararlaştırılmış olabilir. Birde Erdoğan’ın içerde seçim yatırımı olarak yapılan hemen her uygulama tutmamıştır. Elde kalan son kullanımlar olan dinsel ekonomik fetvalarda tutmamıştır. Kalan ( Aslında çok denenmiş olsa da yeterince tutmayan milliyetçilik ) tek kart olarak milliyetçilik oyunu Suriye’ye ,Rojava’ya savaş için Putin’den şimdilik destek alınamamıştır.

Bu arada Suudi Arabistan, BAE, Mısır’la yakınlaşma çabalarına Suriye’nin eklenmesi de sürpriz olmayacaktır. Dışişleri Bakanın yakınlaşma açıklamaları, Bahçeli’nin yıkılsın, yansın Esat çağrısından tam dönüş yaparak yakınlaşma doğrultusunda açıklamaları ve çıkarı olmadığı noktada küçük bir adım dahi atmayan Perinçek ve Sancak’ın Esat’la görüşmek için Suriye’ye gidecek olmaları o çıkarın gereği bir görev olarak yapılmaktadır. Yani Esat’tan, Eset’e, Eset’ten, Esat’a dönüş tamamlanmak üzeredir. Bu dönüş bir yanıyla içerde tıkanmanın bir sonucuyken, dışarıda ise küresel kapitalizmle ortaklaşmanın da zorunlu sonucudur.

Türkiye’nin , Suriye ile bu yakınlaşma ve ilişkileri yumuşatma tutumu, Suriye devleti ile savaş için kurulmuş olan paralı askerler ordusu eski adı ÖSO, yeni adı Milli Ordu olan silahlı milis gücünü boşlukta bırakmıştır. Bu boşluk ÖSO’nın kendi varlık nedeninden kaynaklı ancak şiddet ile doldurulurdu ÖSO’da bunu yapmıştır. Türk bayrağını yakmada dahil, Türkiye aleyhine her boydan saldırı bir kitle gösterisi olarak devam etmiştir.

Sonuçta Türkiye’nin maaşlarını verdiği, iaşe, silah vb. temin ettiği ÖSO’nun varlığı ve devamı Türkiye’ye bağlıyken, Türkiye’nin de içerde ve dışarıda bekçiliğini yapan ÖSO’nun karşı karşıya gelmeleri belki orta ve uzun vadede uzlaşmaz bir hal alabilecek olsa da, kısa vadede birbirlerine et-tırnak misali muhtaç oldukları için bu çelişki uzlaşı ile sonuçlanacaktır. Suriye’de 13 bin Türk askerinin varlığı, İdlip’te selefi yapılar olarak El-Kaide ve türevlerinin varlığı ve Türkiye’nin alt-emperyalist olarak yayılmacı tavrı bölgenin ateş hattında olduğunun somut göstergesi olmaya devam edecektir.

Son günlerin öne çıkan bir konusu da Peker’in yeni ifşaatları olmuştur. 100 ye yakın mesaj paylaşan Peker, ilk başlardaki aktif tutumuna dönmek üzere işaret vermektedir. Öncelikle şunu belirtelim. Peker 1 yılı aşan bir süre önce ifşaatlarına başladığında biz Devrimci Marksizm referansı ile bir değerlendirme yapmıştık. Bu değerlendirmede kapitalizmin kendi yapısal ve otantik sorunlarından kaynaklı kriz, çöküş hali ve sürdürülemezlik anlamında tıkanma durumu, iç ve dış egemenleri yani alternatif arayışlarına sevk ettiğini söylemiştik.

Gelinen noktada bu durum daha da netleşmiş durumdadır. Dış egemenler açısından bölgesel güvenlik riskinin giderilmesi, iç egemenler açısından kapitalizmin bugün ve geleceğinin güvencesi için yeni bir iktidara ihtiyaç olduğu açık ve kapalı ortamlarda yoğun şekilde gündeme geldi. Büyük koalisyon ile başlayan, memleket koalisyonu ile devam eden süreç bugün 6 lı masa bileşenleriyle daha netleşmiş ve kendi çapında bütünsel bir programa bağlanmış durumda.

Diğer tarafta ise iktidar bloğunu hala destekleyen iç ve dış egemenlerin bir kesiminin desteği devam etmektedir. Bu destekle iktidardan gitmemek için her yolu mubah gören anlayışta varlığını sürdürmekte kararlıdır. Bu noktada 20 yıllık iktidar olan AKP tıkanma süreçlerinde elindeki tek araç olan seçimlere başvurarak güven oyu alarak ( Şaibe ve hileleri unutmadan ) yoluna devam etmiştir. Ama özellikle son yerel seçimlerle başlayan yenilgi ve kaybetme süreci ile birlikte iktidarın elindeki zor durumunda ki başvurduğu seçim aracı da ortadan kalkmış oldu.

İşte bu noktada yine yüzde 30 larda seyreden oy oranları ve iktidardan gitmemek için bu aktif kitlesine güvenen iktidarın ( İslamcı milis gücü ile MHP’nin tosuncuklarının aktif gücü olarak ) tümüyle çöküşü için bu iktidarın tavandan yıpratılması ve giderek bitirilmesi gerekiyordu. İşte bu koşullarda Peker devreye girdi. ( Peker’in ailesine yapılan saldırı ve kendisinin dışlanmış olması da Peker’in devreye girmesini hızlandırdı ) Yani Peker’in devreye girmesi kişisel bir tercih değil başat olarak iç ve dış egemenlerin çıkarların gerçekleşmesi için gündeme gelmiştir.

Peker ilk ifşaatlarının başlarında bu iktidarı ve Erdoğan’ı yıpratmak için öncelikle Erdoğan’ın etkin çevresinden ve Saray çevresinden başlamış adım adım bu süreci devam ettirmiştir.(Soylu, Ağar, SADAT ile başlaması bilinçli bir tercih olmuştur ) İç ve dış egemenlerin bir kesiminin bu iktidardan kurtulmak ve bugün Millet ittifakının desteklenmesi noktasında eğilimi için Peker bu görevi yerine getirmeye başlamış ve devam etmektedir.

Süreç devam ederken Türkiye ile adeta düşman kardeşler olan BAE ile ilişkilerin düzelmesi noktasında BAE ‘de yaşayan Peker’in uzun sayılabilecek bir zaman diliminde yalnız videolu ifşaatları değil, dijital mesajları da adeta bıçak gibi kesildi. Ama birde bu denklem içinde unutulmaması gerekli olan ABD gerçekliği vardı. Adeta ABD’nin peyki olan BAE özellikle önemli konularda ABD’den bağımsız hareket edemez. Dolayısıyla Türkiye dışında rahatlıkla yaşayan Peker, uluslar arası bir eleman olarak (CIA’nın da has adamı olması sürpriz değildir ) şimdilik korunma durumundadır . ( Bu arada işinin bittiği ve zararlı olması noktasında Peker’i bugün koruyucuları tarafından bile ortadan kaldırılması da sürpriz olmayacaktır )

Bu noktada içteki destekleri ile birlikte ABD’nin aktif devreye girmesi ile birlikte Peker tekrar ifşaatlarına başlamıştır. Bu ifşaatlar belki şimdilik video kullanmadan devam edecektir. Yine görevi gereği olarak binlerce faili meçhul! siyasi cinayetlerde üç maymunu oynaması devam edecektir. Ama seçimler yaklaştıkça Erdoğan ve Saray çevresinde etkin halkalara dönük saldırı ve deşifreye de devam edeceği açıktır. Bunun işaretini de son 100 yakın mesajlar ile vermiştir.

Erdoğan’ın Saray çevresinde en yakını olan koruması ve danışmanı olan Hasan Yeşildağ ve Fatih Kasırga’ya dönük ifşaatlarına detayları ile başlaması zamanlama olarak bilinçli olmuştur. Peker ifşaatlarının başlarında Yeşildağ’a dönük işareti dağ ve renk metaforu olarak vermişti. Tescilli faşist olan Yeşildağ’ın sicilinin bozukluğu cinayet, kaçakçılık, çökmelerle bilinmektedir. Peker’in Erdoğan’ın yakın çevresine dönük ifşaatları ve deşifrasyon tutumu başka isimlerle devam edecektir. Elbette bu yakın çevreye saldırı ve deşifrasyon nihai hedef olarak Erdoğan’ı yıpratma ve bitirmeyle sonuçlanırsa sürpriz olmayacaktır.

Peker’in Erdoğan’la engellenen helalleşmesi videosunun , seçime 2 ay kala tekrar devreye girip yayınlanması beklenmektedir. Sürecin gidişatı ve Peker’in seçime kadar görevi olan iktidar ve Erdoğan’ı yıpratma ve bitirme süreci bu “helalleşme” videosu veya mesajları ile adeta bir altın vuruş ile sonuçlanması da sürpriz olmayacaktır. Ama Türkiye kapitalizminin parçalı yapısı, kırılganlıkları, kaos ve açmazlara açık olması noktasında bu denklem farklılaşırsa yani Peker başka bir kulvara geçerse veya görevi gereği “helalleşmeden” vazgeçirilirse de sürpriz olmayacaktır.

SONUÇ YERİNE

Küresel kapitalizm ve Türkiye kapitalizmi için dönemsel olarak en önemli konulardan birisi de tarım olmuştur. Tarım konusunda gelinen noktada Devrimci Marksizm çerçevesinde ( Evrensel ve güncellenen ilkelerinin diyalektik toplamı olarak ) değerlendirme yapmak daha da önemli hale gelmiştir. Küresel ısınma- iklim krizi ve kıtlık vb koşullarında, tarım kapitalizmi ve alternatif ve çözüm olarak komünizm içinde yerinin ne olduğu konusunda da netleşmek gerekmektedir.

Tarım kapitalizminin ( İngiliz, Prusya, Amerikan ,Asya yolu şeklindeki farklı yoları yeni versiyonları ve güncellenen yanları ile devam etmektedir) yıkım politikaları gelinen noktada gıda güvenliği ve gıda egemenliği olarak çok uluslu gıda tekellerinin egemenliğinde olduğu için yıkım daha da katlanmış durumdadır. ( Örneğin İngiliz Ünilier Şirketi dünyanın en büyük çay tekeli olarak Türkiye’de Lipton markası ile üretim yapmaktadır ) Doğal olanı bitiren bu süreçte tohum, gübre, ilaç, yem, akaryakıt, enerji, ulaşım vb. girdilerin iç ve dış tekelleri egemenliğinde olduğu için tarım topraklarının terk edilmesi rutin olarak zorunlu olmuştur.

Özellikle bu girdilerin yurtdışı bağlantısı olarak dolarla alımı küçük çiftçiyi yok olma noktaya getirmiştir. Küçük çiftçinin bu somut durumu yani maliyetlerle , satış durumu yıkımın belirleyicisi olmuştur. Artık gelinen noktada tarım kapitalizminde tekelci egemenlik, sözleşmeli tarım ile küçük köylü- çiftçiyi “ taşeron işçiye” dönüştürmüştür. Sözleşmeli tarımın varlığı ile birlikte çiftçi kendi toprağında şirketlerin adeta marabası olarak köylünün-çiftçinin hiçbir inisiyatifi kalmayacaktır. Sözleşmeli tarımla birlikte küçük üreticilik bitirilip çiftçiler- köylüler tamamen şirketlerin, sermayenin emrine girerek süreç tamamlanacaktır.

Son dönemde tarım kapitalizminin bütünsel çıkarlarına dönük Tarım bakanlığının hazırladığı eylem planı küçük köylü ve çiftçinin ekstra yıkımını getirecektir. Plana göre, çiftçiler ne ekeceğini belirledikten sonra üretime geçmeden bakanlıktan izin alarak üretim yapacağı ürünü bildirecek izin çıkarsa toprağa dönecek eğer izin çıkmazsa çiftçiye ne ekeceği bakanlık tarafından dikte edilecektir.

Tarım kapitalizminin gelinen noktada modern barbarlık şeklinde uygulamalarının ortadan kaldırılması kapitalizm sınırlarında, reformlarla çözümü mümkün gözükmemektedir. Tarım alanında Marksist literatürün darlığını düşündüğümüzde, bu alanda özellikle güncel üretime, araştırma-incelemeye önemli ihtiyaç vardır. Dolayısı ile tarımda zorla kolektivizm ve kapitalist endüstriyel tarımın ( argo-endüstri ) reddi temelinde komünizm tek alternatif çözüm olarak gözükmektedir.

Komünizmin temel özellikleri olarak üretim ve tüketim araçları üzerinde tarım alanında toplumsal- sosyal mülkiyet tarım kapitalizmin tedrici olarak sönmesini getirecek, tarım işçilerinin işgücünün meta olması da ortadan kalkacaktır. Yerindelik esasına göre toprak-tarım ilişkileri tarım çalışanlarının işlerini kolaylaştırdığı ölçüde dijital- teknolojik gelişmelerden yararlanacaktır. Tarım alanındaki yönetim araçları olan her alandaki tarım komünleri ile tarım işçileri ve emekçileri ürettikleri gibi yöneteceklerdir.

Yorumlar (0)
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 30 81
2. Fenerbahçe 30 79
3. Trabzonspor 30 49
4. Beşiktaş 30 46
5. Kasımpasa 30 43
6. Başakşehir 30 42
7. Rizespor 30 42
8. Antalyaspor 30 41
9. A.Demirspor 30 39
10. Alanyaspor 30 39
11. Sivasspor 30 38
12. Samsunspor 30 36
13. Kayserispor 30 36
14. Ankaragücü 30 33
15. Hatayspor 30 33
16. Konyaspor 30 33
17. Gaziantep FK 30 31
18. Karagümrük 30 30
19. Pendikspor 30 29
20. İstanbulspor 30 13
Takımlar O P
1. Eyüpspor 27 64
2. Göztepe 27 56
3. Sakaryaspor 27 47
4. Ahlatçı Çorum FK 27 45
5. Kocaelispor 27 45
6. Bodrumspor 27 44
7. Boluspor 27 43
8. Bandırmaspor 27 41
9. Gençlerbirliği 27 40
10. Erzurumspor 27 37
11. Ümraniye 27 33
12. Keçiörengücü 27 32
13. Manisa FK 27 31
14. Şanlıurfaspor 27 27
15. Tuzlaspor 27 27
16. Adanaspor 27 27
17. Altay 27 15
18. Giresunspor 27 7
Takımlar O P
1. Arsenal 28 64
2. Liverpool 28 64
3. M.City 28 63
4. Aston Villa 29 56
5. Tottenham 28 53
6. M. United 28 47
7. West Ham United 29 44
8. Brighton 28 42
9. Wolves 28 41
10. Newcastle 28 40
11. Chelsea 27 39
12. Fulham 29 38
13. Bournemouth 28 35
14. Crystal Palace 28 29
15. Brentford 29 26
16. Everton 28 25
17. Luton Town 29 22
18. Nottingham Forest 29 21
19. Burnley 29 17
20. Sheffield United 28 14
Takımlar O P
1. Real Madrid 29 72
2. Barcelona 29 64
3. Girona 29 62
4. Athletic Bilbao 29 56
5. Atletico Madrid 29 55
6. Real Sociedad 29 46
7. Real Betis 29 42
8. Valencia 28 40
9. Villarreal 29 38
10. Getafe 29 38
11. Las Palmas 29 37
12. Osasuna 29 36
13. Deportivo Alaves 29 32
14. Mallorca 29 30
15. Rayo Vallecano 29 29
16. Sevilla 29 28
17. Celta Vigo 29 27
18. Cadiz 29 22
19. Granada 28 14
20. Almeria 29 13