27.06.2022, 14:34

Devleti Bilmeden Tanımadan Devlet Yönetmek (2)

Yurttaş Nasıl Oldular, Ya Biz?

Dadaloğlu 18.yüzyıl sonlarında sazının tellerinden, avazı çıktığı kadar da boğazından bağırır, "Kalktı göç eyledi" diye oymağı icin; isyanını da, Osmanlı Devleti'nin Anadolu Türkmenlerini iskân politikasınadır.

  İsyanı da, "Ferman Padişahın, dağlar bizimdir" diyedir..

    Anadolu ve Rumeli toprakları adete dünyanın göç yolu gibidir. 

    Kimler gelmiş, kimler geçmemiş ki?

    Arkeolojik kazılara ve diğer birçok bilimsel araştırma kaynakları da gösterir ki, taaa İlk Çağlarda Anadolu'da Hititler, Hattiler, Frigler, Lidyalılar, İyonyalılar, Urartular diye başlar yaşayan kavimler.

    Atatürk'ün, bu toprakların ve bu milletin tarihini araştırsınlar diye cebinden para vererek, mirasını bırakarak "Türk Tarihi Tedkik Cemiyeti"ni (12 Nisan 1931) kurar.

   Bugün ise kurumun adı 1983'den bu yana "Türk Tarih Kurumu"dur.

   Peki, aradaki fark nedir? Ya da isim de ne eksiktir, ne göz ardı edilmiştir. 

   Türk, eyvallah, tarih yine eyvallah. Eh yani lütfetmişler, "cemiyet" yerine daha çağdaş bir sözcük eklemişler.

    Eeee peki göz ardı edilen, yok sayılan ne "tedkik / tedkîk / تدقيق" sözcüğüdür. Hani moda diller ile da yazım da, atlanmasın.

     Peki, TEKKİK nedir: Gerçeği anlamak ve meydana çıkarmak için inceden inceye yapılan araştırma. 

    Atatürk, bu "cemiyeti" kurarken amacı nedir? 

    Bunun yanıtını "Atatürk Ansiklopedisi, "TTK" başlığında şöyle verir

     "Bu yıllarda İstanbul Fransız Lisesi öğrencisi olan Afet İnan kendisine, Türk ırkının sarı ırka mensup olduğu ve Avrupalıların düşüncesine göre ikinci sınıf insan tipi olduğunu yazan bir Fransızca kitap göstererek: “Bu böyle midir?” diye sormuştur. Atatürk’ün verdiği cevap şudur: “Hayır olamaz, bunun üzerinde meşgul olalım.” Atatürk Avrupalıların Türkleri sarı ırka bağlamak, yıkıcı ve medeni yetenekten yoksun olarak, medeni eser yaratamamak gibi iddialara inanmıyordu. Anadolu’nun bizim olduğu, tarihin bunu ortaya koyacak en büyük destek ve delil olduğunu ileri sürüyordu. Bundan sonra Atatürk devamlı ve sıkı bir şekilde tarihle uğraşmaya başlamıştır. Onun yıllardan beri aydınlanmasını gerekli bulduğu belli başlı tarih meseleleri şunlardı:

1-Türkiye’nin en eski halkı kimlerdir?

2-Türkiye’de ilk medeniyet nasıl kurulmuş veya kimler tarafından geliştirilmiştir?

3-Türklerin dünya tarihinde ve dünya medeniyetinde yeri nedir?

4-İslam tarihinin gerçek hüviyeti nedir? Türklerin İslam tarihinde rolü ne olmuştur?"

     Bu görev ve soruların yanıtı bu kurum tarafından verilmiş ya da verilmekte midir? İşte sorun burada.

    Bir "Devlet" olmak için, önce bir "millet ya da milletler ile birlikte bir toprak parçası" olması gerekiyor.

    Elbette ki devletin maddi ve manevi kaynakları sonuna kadar kullanılarak "devlet idare" ediliyor. Sorun yok da, acaba yönetenlerin vicdanlar rahat mı? Bu işin başını ve sonunu kim ne kadar düşünüyor bilemem. Burada sorun iktidar ve muhalefet gibi abuk subuk bir sürece de takılmasın. Sorun ortada!..

    Biz, bu topraklarda, "devlette" özgür yurttaşlar olarak, demokrasi ile yönetilmek ve yaşamak istiyor isek, bizim de bir hakkımızın olduğunu bildiğimiz kadar, bizim de bir "ödev, görev"imizin olduğunu da bilmemiz gerek.

    Yok öyle işkembeden atmak. Atalar ne derler:

   "Bedava peynir, fare kapanında bulunur"

     Yeter ya, fare kapanından peynir yediğiniz

     Atatürk, Cumhuriyetin onuncu yıldönümü nedeniyle 29 Ekim 1933 günü yaptığı ünlü konuşmana şöyle başlar:  

   "YURTTAŞLARIM, Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir."

    İŞTE TÜM OLAY BURAYA GELİYOR ve burada DÜĞÜMLENİYOR.

    Devlet, demokrasi elbette ki çok önemli ama daha da önemlisi, biz bu ülkenin neyiyiz?

     "Teba"sı mıyız, halkı mıyız, vatandaşı mıyız" yoksa bu toprakları yurt eden, bu yurt için bedeller ödeyen YURTTAŞLARI MIYIZ?

     Daha ne olduğumuza bile karar verememişiz.

     O zaman ben size bir marş söyleyeyim.

     GÜNDOĞDU MARŞI. Hem de taaa başından. Sakarya'dan.

     Başkomutanlık Meydan Savaşı(26 Ağustos 1922) yani Büyük Taarruz'un ardından Türk ordusu, 30 Ağustos'ta kesin olarak zaferini kazandıktan sonra, Afyon-Kütahya üzerinden İzmir'e doğru ilerler. 9 Eylül 1922'de de, İzmir'i işgalden kurtarılınca; hem Büyük Taarruz hem de İzmir'in kurtuluşu sonrasında, bu topraklar için, vatan uğruna canlarını feda edenlere bir minnet marşı olarak söylenmiştir.

"Gün doğdu, hep uyandık,/ Siperlere dayandık./ İstiklalin uğruna da, /Al kanlara boyandık./ Sandılar Türk uyudu,/ Ata cenge buyurdu,/ Türk’ün asker olduğunu/ Dünyalara duyurdu./ Ülkemiz Türk ülkesi,/ Aşık eder herkesi./ Üstümüzden eksilmesin,/ Al bayrağın gölgesi!"

    Bu toprakların geçmişi, binlerce yıl öncesine dayanır. Onlarca kültür, medeniyet ve millet yaşamıştır. Türkler de, Orta Asya bozkırlarından sanılan/ sandırılanların aksine binlerce yıl öncesinden bu topraklara gelmişler ve buralarda yaşayan halklar ile iç içe karışarak, akraba olarak yaşamışlardır.

    Bu ülke toprakları Birinci Paylaşım Savaşında, emperyalist devletler ve emperyalist güçlerce işgal edilmiş, parçalanıp bölünüp yok edilmeye çalışılmıştır.   

    Atatürk, faha sonra kuracağı devletin milleti için şunları söyler.

    "Millet, dil, kültür ve ülkü birliği ile birbirine bağlı vatandaşların teşkil ettiği siyasî ve içtimai heyettir. Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türk halkına Türk milleti denir", diyerek bu ülke Yurttaşlığını tanımlamıştır.

    Burada sorun, bu tanımı hazmedemeyenlerin uluslararası emperyalist çevreler ile işbirliği içinde olup, YURTTAŞ olma sürecimizi kösteklemeleri olmuştur.  

    Elbette ki yurttaş ve tek devlet olmanın temel bir dili olacaktır, ancak bu topraklarda yaşayanların bir dil ve inançlarının olduğunu da göz ardı etmeden, uluslararası çıkar çevrelerinin maşası ve oyuncağı olmadan da bu ülke yönetilmelidir.

    Yine Atamızın, YURTTAŞLIK ile söylemi sözümü bitireyim: "Yurttaşlarım unutmayın !

Direncinizi kıracak bir araç, düşmanın Türkiye'yi içeriden oyarak çökertmesidir. Düşman, bu ülkede mevcut siyasi nifaklardan ve bazı makamların teslimiyetçilik eğiliminden istifade ederek çalışır her zaman. Dış düşmana karşı aldığınız önlemleri, gösterdiğiniz birliği iç düşmanlara iç bedhahlara karşıda uyanıklıkla daha bir şiddetle uygulayınız." der. 

    Ne dersiniz Yurttaşlar?

Yorumlar (0)
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 36 95
2. Fenerbahçe 36 84
3. Samsunspor 35 61
4. Beşiktaş 35 59
5. Başakşehir 36 54
6. Eyüpspor 36 53
7. Trabzonspor 36 51
8. Göztepe 36 50
9. Rizespor 36 49
10. Kasımpaşa 36 47
11. Konyaspor 36 46
12. Gaziantep FK 36 45
13. Alanyaspor 36 45
14. Kayserispor 35 45
15. Antalyaspor 36 44
16. Bodrum FK 35 37
17. Sivasspor 36 35
18. Hatayspor 36 26
19. A.Demirspor 36 2
Takımlar O P
1. Kocaelispor 38 72
2. Gençlerbirliği 38 68
3. Karagümrük 38 66
4. İstanbulspor 38 64
5. Bandırmaspor 38 64
6. Erzurumspor 38 64
7. Boluspor 38 61
8. Iğdır FK 38 58
9. Amed Sportif 38 57
10. Ahlatçı Çorum FK 38 54
11. Ümraniye 38 53
12. Esenler Erokspor 38 52
13. Sakaryaspor 38 51
14. Keçiörengücü 38 51
15. Manisa FK 38 48
16. Pendikspor 38 48
17. Ankaragücü 38 48
18. Şanlıurfaspor 38 40
19. Adanaspor 38 30
20. Yeni Malatyaspor 38 -21
Takımlar O P
1. Liverpool 38 84
2. Arsenal 38 74
3. M.City 38 71
4. Chelsea 38 69
5. Newcastle 38 66
6. Aston Villa 38 66
7. N. Forest 38 65
8. Brighton 38 61
9. Bournemouth 38 56
10. Brentford 38 56
11. Fulham 38 54
12. C.Palace 38 53
13. Everton 38 48
14. West Ham United 38 43
15. M. United 38 42
16. Wolves 38 42
17. Tottenham 38 38
18. Leicester City 38 25
19. Ipswich Town 38 22
20. Southampton 38 12
Takımlar O P
1. Barcelona 38 88
2. Real Madrid 38 84
3. Atletico Madrid 38 76
4. Athletic Bilbao 38 70
5. Villarreal 38 70
6. Real Betis 38 60
7. Celta Vigo 38 55
8. Rayo Vallecano 38 52
9. Osasuna 38 52
10. Mallorca 38 48
11. Real Sociedad 38 46
12. Valencia 38 46
13. Getafe 38 42
14. Espanyol 38 42
15. Alaves 38 42
16. Girona 38 41
17. Sevilla 38 41
18. Leganes 38 40
19. Las Palmas 38 32
20. Real Valladolid 38 16