20.03.2025, 09:41

Ekonomik Yıkım: Bilerek ve isteyerek mi?

Hali hazırda kırılgan olan ekonomi üzerinde çok ciddi olumsuz etkiler yaratacağı bilinmesine rağmen bu sabaha karşı İBB Başkanı E. İmamoğlu ve çalışma arkadaşlarına operasyon yapıldı. Ardından, beklendiği gibi, BİST çökerken (%5,5 düşüş), dolar gün içinde 40 TL’ye yaklaştı (%7,1 artış), Euro 43 TL’yi aştı (%7,1 artış) ve gram altın 3,780’i buldu (%5,5 artış).

2018’den daha kötü olabilir

2018 yılında Rahip Brunson Krizi sırasındakine benzer ya da daha ağır bir döviz krizi ile karşı karşıya olabiliriz. Üstelik bugün Türkiye ekonomisi yüksek enflasyon ve işsizlik altında debeleniyor, bütçe açığı artarak sürüyor, dış borç stoku çok daha yüksek, politika faizi yüksek ve döviz rezervleri daha zayıf. Yani 7 yıl öncesine göre ekonomi çok daha kırılgan bir konumda. Umarız bu kırılganlık ülkeden hızlıca sermaye çıkışlarına neden olmaz. Eğer böyle olursa felaket büyüyecek demektir. Bu yüzden de bu tür yüksek gerilimli işlerden kaçınmak gerekiyor.

Ancak meseleyi sadece iktisada indirgeyip anlamaya kalktığımızda işimiz zorlaşır. Meseleye iktidar blokunun uzun vadeli siyasal niyetinin ne olduğunu sorgulayarak yaklaşmak daha doğru olabilir.

Stratejinin bir parçası mı?

Bir süredir ülkede siyasal rejimin, “Yeni Faşizm”, “21. Yüzyıl Faşizmi” ya da “Günümüz Faşizmi” olarak adlandırılabilecek bir faşizme dönüşmekte olduğu tespitleri yapılıyor. “Kımıldayan her şeyi”, “her türden muhalefeti” yok etmek anlamına gelen böyle bir rejimin kurulabilmesi için ise atılacak adımların toplum nezdinde meşrulaştırılması gerekiyor.

Bu bakış açısıyla bakıldığında, ekonomiyi ayağa kaldırmaktan ziyade, ekonomiyi iyice zora sokmak yönetenler için çok daha işlevsel olabilir. Eğer İktidar Blokunun aklından geçen de buysa, bu sabah yapılan operasyonun otoriter rejimi kalıcı hale getirmek için yapıldığı ileri sürülebilir.

İktidar Blokunun ekonomiyi çökertmekten kaçınmaması teorik olarak, “Faşist-Otoriter Strateji” çerçevesine uyuyor. Çünkü tarihsel olarak, ekonomik krizlerin çoğu zaman otoriter yönetimlere ve faşizme zemin hazırladığı biliniyor. Dolayısıyla, bir süredir muhalefete dönük olarak yapılan operasyonların ardından, bu sabahki operasyon salt bir “öngörüsüz intikamcılık” ya da “yönetememe” veya “ön kesme” durumu olarak ele alınmamalı. Aksine önceden hesaplanmış bir hamle olduğundan şüphelenmek için çok sayıda neden vardır.

Ekonomik yıkımın arkasındaki strateji ne olabilir?

İktidar 22 yıldır neo-liberalizmin tüm gereklerini yerine getiriyor. Özelleştirmeler neredeyse tamamlandı. Düzensizleştirme/kuralsızlaştırma (de-regülasyon) tam gaz sürüyor.  Kamu ise giderek küçültülüyor. Yani bir tür, “devletin yapısını ve kurumları yapı söküme uğratma" hedefi hayata geçiriliyor. Ancak bu yapılanlar devleti işlemez hale getirmek için değil, yeni bir devlet düzeni oluşturmak için yapılıyor.

Bir başka deyimle, bu sadece de-regülasyon ya da küçük devlet ile ilgili değil; “devletin ve yerel yönetimlerin işleyişini sekteye uğratarak yerine yeni bir rejimin dayatılmasıyla” ilgili bir durum. Bu politikalar sadece süper zenginlere ve yandaş sermaye gruplarına daha fazla çıkar sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda siyasi olarak istismar edilebilecek ciddi bir ekonomik kaos da yaratıyor.

Otoriter bir rejim neden ekonomik yıkıma ihtiyaç duyar?

Öncelikle, teorik olarak, ekonomi çöktüğünde insanlar devlet kurumlarına olan inançlarını kaybederler ve “düzeni yeniden tesis edecek” diktatörler ararlar. Nitekim 1929-1933 Büyük Buhranı Avrupa’da faşist hareketlerin başlamasına yardımcı oldu. Otoriter liderler kontrolü ele geçirmeden önce Almanya, İtalya ve İspanya gibi ülkeler büyük bir ekonomik çöküş yaşadılar.  Keza Rusya'da Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından yaşanan ekonomik çöküş, oligarkların ve V. Putin’in istikrarı yeniden sağlama kisvesi altında güçlerini pekiştirmelerine olanak sağladı.

Şoklara uğratılmış çaresiz bir toplumu kontrol etmek daha kolay

Kısaca, ekonomik krizler mevcut rejimin meşruiyetinin de sorgulanmasına neden olur. Günümüzde bu düzene alternatif bir sol/sosyalist hareket, güçlü bir işçi sınıfı hareketi olmadığından bu boşluk ancak faşizm ile doldurulabilir. Daha önce deprem vesilesiyle ele aldığımız “felaket kapitalizmi” işlemeye başlar.  Seçkinler ekonomik krizleri, normalde karşı çıkılacak politikaları topluma dayatmak için istismar ederler. Yani ekonomi çökerse, bu durum İktidar Blokunun acımasız ekonomi politikalarını uygulamasını, genişletilmiş yürütme yetkilerini ve düzenleyici ve demokratik güvenceleri ortadan kaldırmasını haklı çıkarabilir. Kısaca ekonomik çöküş “acil durum önlemlerini” meşrulaştırır.

Yerli ve milli korporatizm!

Örneğin iktidar devletin yağmalanmasının ardından, sanayiler/sektörler üzerinde kontrolü ele geçirmek, işçi hareketlerini ezmek ve “yerli ve milli” bir ekonomik model uygulamak için acil durum yetkilerini kullanarak “kumanda” ekonomisine dönebilir.  Bu, devletin büyük sermaye şirketleriyle iş birliği içinde kilit sanayileri kontrol ettiği ve işçi haklarını bastırdığı Mussolini’nin “korporatizmine” benzeyen bir modeldir.

Koşullar daha da kötüleştikçe, iktidar halkın öfkesini sosyal demokratlara, sosyalistlere, işçi sendikalarına, farklı kimliklere, ekolojistlere ve aktivistlere yöneltebilir ve ekonomik sıkıntılardan bunların sorumlu olduğunu iddia edebilir.  Halk, bu tür muhalif hareketlerin “sorunun” bir parçası olduğuna ikna edildiğinde muhalefete yönelik baskılar daha da kolaylaşır, meşrulaşır.

Ekonomik yıkım yasaklamalar, kısıtlamalar, protestoculara karşı kolluk güçlerinin konuşlandırılması ve kitlesel gözetimin başlatılması için mükemmel bir bahanedir.  “Kanun ve nizam” söylemi, insanlar korktuklarında ve istikrar için çaresiz olduklarında her zaman en güçlü silahtır. Kısaca, günah keçileri bulunur ve muhalefet askeri yöntemlerle bastırılır.

Ne yapılabilir?

Öncelikle, kayyumlarla ya da bugün olduğu gibi kriminalize edilerek iktidarca ele geçirilen yerel yönetimleri savunmak ve bunları seçilmiş temsilcilerine iade etmek gerekiyor. Ayrıca ekonomik yıkımın tesadüfen gerçekleşmediğini, bunun politik bir silah olarak tasarlandığını açıkça ortaya koymak yani bu stratejiyi ifşa etmek de lazım.

Ekonomik yıkım en çok da işçileri ve tüketicileri vuracağından, genel grevler, iş bırakmalar ve tüketici boykotları, sivil itaatsizlik eylemleri gibi şiddetsiz kitlesel direnişler örgütlenebilir.

Toplumu ekonomik yıkıma karşı daha dirençli bir hale getirmek için karşılıklı yardım ağları geliştirilmeli, işçi kooperatifleri kurulmalı ve merkezi olmayan yerel ekonomiler büyütülmelidir. Sermaye ve devlet kontrolündeki ekonomiler ne kadar bypass edilebilirse, otoriterlerin ekonomik baskı yoluyla insanları kontrol etmesi o kadar zorlaşır. Kısaca en geniş bir demokrasi cephesinin kurulması gerekir.

Sonuç olarak

İktidar Bloku ekonominin çökmesine izin vermekle kalmıyor, kalıcı otoriter yönetim vizyonlarını pekiştirmek için de bu yıkıma ihtiyaç duyuyor. Bu stratejiyi ifşa ederek, işçileri harekete geçirerek ve tam kontrolü ele geçirmelerini zorlaştıracak alternatif ekonomik ve siyasi yapılar inşa ederek buna karşı çıkılması gerekiyor.

Kısa vadede, bu yönetimin neden olduğu acı ve ıstırabı göstermeye ve anlatmaya devam edilmelidir. Ancak şok ve dehşet kampanyasının daha yeni başladığının ve muhtemelen çok daha kötüleşeceğinin bilincinde olmak da gerekiyor. Şimdi harekete geçilirse, yaşamakta oldukları kriz onlara karşı  kitlesel demokratik bir direniş örgütlemek için fırsata dönüştürülebilir.

Anahtar sözcükler: 21. Yüzyıl Faşizmi, Döviz krizi, Ekonomik yıkım, Ekrem İmamoğlu, İBB Operasyonu, Otoriterlik,

Yorumlar (0)
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 14 33
2. Fenerbahçe 14 32
3. Trabzonspor 14 31
4. Göztepe 14 26
5. Samsunspor 14 25
6. Beşiktaş 14 24
7. Gaziantep FK 14 22
8. Kocaelispor 14 18
9. Başakşehir FK 14 16
10. Alanyaspor 14 16
11. Konyaspor 14 15
12. Çaykur Rizespor 14 14
13. Antalyaspor 14 14
14. Kasımpaşa 14 13
15. Eyüpspor 14 12
16. Kayserispor 14 12
17. Gençlerbirliği 14 11
18. Fatih Karagümrük 14 8
Takımlar O P
1. Pendikspor 15 32
2. Bodrum FK 15 30
3. Amed SK 15 29
4. Esenler Erokspor 15 28
5. Erzurumspor FK 15 26
6. Çorum FK 15 25
7. Iğdır FK 15 25
8. Serik Belediyespor 15 25
9. Bandırmaspor 15 23
10. Van Spor FK 15 21
11. Boluspor 15 20
12. Sivasspor 15 20
13. Sakaryaspor 15 19
14. Keçiörengücü 15 18
15. İstanbulspor 15 15
16. Ümraniyespor 15 15
17. Sarıyer 15 14
18. Manisa FK 15 13
19. Hatayspor 15 5
20. Adana Demirspor 15 2
Takımlar O P
1. Arsenal 14 33
2. Manchester City 14 28
3. Aston Villa 14 27
4. Chelsea 14 24
5. Crystal Palace 14 23
6. Sunderland 14 23
7. Brighton & Hove Albion 14 22
8. Manchester United 14 22
9. Liverpool 14 22
10. Everton 14 21
11. Tottenham 14 19
12. Newcastle United 14 19
13. Brentford 14 19
14. Bournemouth 14 19
15. Fulham 14 17
16. Nottingham Forest 14 15
17. Leeds United 14 14
18. West Ham United 14 12
19. Burnley 14 10
20. Wolverhampton 14 2
Takımlar O P
1. Barcelona 15 37
2. Real Madrid 15 36
3. Villarreal 14 32
4. Atletico Madrid 15 31
5. Real Betis 14 24
6. Espanyol 14 24
7. Getafe 14 20
8. Athletic Bilbao 15 20
9. Rayo Vallecano 14 17
10. Real Sociedad 14 16
11. Elche 14 16
12. Celta Vigo 14 16
13. Sevilla 14 16
14. Deportivo Alaves 14 15
15. Valencia 14 14
16. Mallorca 14 13
17. Osasuna 14 12
18. Girona 14 12
19. Levante 14 9
20. Real Oviedo 14 9