24.03.2025, 12:08

Halkı karşısına alan ekonomi politikaları sosyal barışı ortadan kaldırıyor!

Uluslararası örgütlerin raporlarını ele aldığımız ve ilk bölümünü bir önceki yazımızda sunduğumuz yazı dizisinin bu bölümünde bir IMF çalışmasını değerlendiriyoruz.

Ekonomi politikaları ve çatışma/şiddet ilişkisi

Geçen yıl dünyada devletlerin içinde yer aldığı çatışmalar son yarım yüzyılın en yüksek düzeyine erişti. Keza devlet dışı şiddet ve çatışmalarda da benzer bir yükseliş söz konusu. Bu bağlamda, aşağıdaki harita 2000-2023 yılları arasında küresel çapta çatışma risk merkezlerinin dağılımını gösteriyor. Buradan Türkiye’nin yüksek çatışma riski taşıyan ülkelerden biri olduğu görülüyor.

Bu anlamda, sosyal barış ve politik istikrarın desteklenmesine yardımcı olabilecek ekonomik koşulların yaratılması ve buna uygun ekonomi politikalarının hayata geçirilmesi her zamankinden çok daha kritik bir öneme sahip.

IMF: “Ne kadar iyi ekonomi o kadar politik istikrar!”

IMF bünyesinde yapılan bir çalışmanın (1) bulguları ekonomik ve sosyal sorunlar ile devletlerin içinde yer aldığı askeri çatışmalar ve savaşlar arasındaki ilişkiyi ortaya koyması ve bu sorunu yaşamakta olan ülkeler açısından çözüm için bir yol haritası oluşturma açısından oldukça önemli.

Genelde büyük silahlı çatışmaların (ve savaşların) ekonomi üzerindeki etkileri (reel yatırımlar, yabancı sermaye hareketleri, enflasyon, cari açık, döviz rezervleri, borç stokları, yoksulluk ve işsizlik gibi makroekonomik etkiler) hesaba katılarak bu tür gerilimlerden kaçınılması öğütlenir.

Sözü edilen IMF çalışması ise ilişkiyi tersinden kurup; makroekonomik istikrar ve büyümeyi teşvik etme çabaları da dahil olmak üzere; içermeci sosyoekonomik düzenlemeler ve makro ekonomik politikaların silahlı çatışmaların önlenmesinde kilit bir rol oynayabileceğini ileri sürüyor. IMF’ye göre, bu yolla hayatlar kurtarılabilecek, yaralanmalar, zorla yerinden edilmeler, göçler ve ekonominin büyük zarar görmesi önlenebilecektir.

Barış için harcanan 1 dolar en az 26 dolarlık bir maliyet tasarrufu sağlıyor!

Çalışma, makroekonomik istikrarı ve büyümeyi teşvik etmeye, kurumları güçlendirmeye ve yerelleşmeyi desteklemeye yönelik politikalarla çatışmaları önlemeye dönük olarak harcanan her bir 1 doların, çatışmalarla ilgili olarak ortaya çıkabilecek maliyetlerde 26 dolar ila 103 dolar arasında bir tasarruf sağlayabileceğini ortaya koyuyor (bu maliyetlere büyük insani ihtiyaçların yanı sıra hasıla kaybı da dahil). Yani çalışmaya göre, doğru ekonomi politikaları çatışmaların önlenmesine yardımcı olabilir ve maliyetlerde büyük tasarruflar sağlayabilir.

Çatışmalar ekonomiyi zayıflatıyor!

Araştırmaya göre, “çatışma tuzağına düşen ülkeler” (2000-2023 döneminde yaklaşık 35 ülke), çatışma tuzağından kaçınan 130 ülkeye kıyasla, daha yavaş büyüyor, daha düşük yatırım oranlarına, daha değişken cari hesaplara ve daha düşük kamu gelirlerine sahip oluyor.

‘Çatışma tuzağına düşmekten kaçınabilen ülkeler’de kişi başı GSYH son 20 yılda ortalama olarak 9 bin dolardan 13 bin dolara yükselirken, bu artış ‘çatışma tuzağındaki ülkeler’de görülenden çok daha büyük bir artıştır. Çatışma tuzağındaki ülkelerde yatırımların düzeyi daha düşük. Daha düşük GSYH'ye rağmen, çatışma tuzağındaki ülkelerde gayrisafi sabit sermaye oluşumunun GSYH'ye oranı yaklaşık yüzde 20 iken, çatışma tuzağından kaçınan ülkelerde bu oran yüzde 30. Kamu gelirleri çatışma tuzağındaki ülkelerde ortalama olarak GSYH'nin yüzde 20'sinin altında ama çatışma tuzağından kaçınan ülkelerde bu oran GSYH'nin yüzde 25'ine yakın”. (2)

Kısaca, çatışmadan uzak durmak, uzlaşma ve sosyal barışın tesisi bir ülkenin ekonomisinin gelişiminde son derece önemli bir etken.

Bu yüzden de çatışmaların henüz tam olarak patlak vermediği durumlarda, bunları önlemenin faydaları en yüksek düzeyde olduğunun bilincinde olarak, erken uyarı sistemlerinin geliştirilmesi devleti yönetenler açısından hayati önem taşıyor. Bu, özellikle sosyal gerilimlerin ve risklerin artmakta olabileceği ancak şu anda daha az görünür olduğu politik olarak kırılgan devletlerde son derece önemli.

Bu bulgular, iyi tasarlanmış ekonomi politikalarının ve kapasite geliştirmenin sadece politik kırılganlığın üstesinden gelmek için değil, aynı zamanda kırılgan devletlerde silahlı çatışma riskini azaltmak için de önemli olduğuna işaret ediyor.

Diğer yandan Türkiye’de yaşayıp gördüğümüz üzere, neo-liberal neo-otoriter yönetimler sosyo-ekonomik maliyeti ne kadar yüksek olursa olsun ekonomiyi çökertecek siyasal girişimlerden ya da müdahalelerden kaçınmıyor. 19 Mart ve bir süre öncesinden başlatılan ve büyük zarara neden olan operasyonların yapılabilmesini bu çerçevede ele almakta yarar var.

Aşırı sağın mutlak iktidarı ve veya “Günümüz Faşizm”i tehlikesi

İşin kötüsü, pratikte son 10 yıldır dünyada aşırı sağ hareketlerin ve iktidarların ciddi bir atılım yaptıkları görülüyor. Liberal demokrasiler birer birer ortadan kalkarken, batıda varlıklarını sürdürenler ciddi bir erozyona uğramış durumdalar.

Bu yönelimin kapitalizmin ve eksikli ya da tam burjuva demokrasilerinin başta emekçi sınıflar ve gençler olmak üzere toplumun geniş kesimlerinin ihtiyaçlarını karşılamaması ve giderek artan gelir ve servet dağılımı bozukluğu ve derinleşen yoksullukla bağının olduğu kuşkusuz.

Kendilerini “dışlanmış” hisseden bu kesimlerse sosyalist ideolojinin kendini tam olarak yenileyemediği bir dönemde, çareyi radikal, aşırı sağcı ve dinci hareketlere ve/veya günümüz faşizmine yönelmekte buluyorlar. Özetle, sosyalizmin güç kaybettiği bir dönemde, kapitalizmin bir türlü aşılamayan krizleri faşizmin yükselişine neden oluyor.

Küresel kapitalizme tam olarak eklemlenmiş olan Türkiye’nin de benzer gelişmelere sahne olması sürpriz değil. Siyasal İslamcı karakteri ağır basan bir milliyetçi İktidar Bloku tarafından uzun yıllardır yönetilen ülke de hızla aşırı sağa ve otoriterliğe kayıyor.

Sonuç olarak

“Sivil Darbe” olarak da nitelendirilen, İmamoğlu ve diğer bazı ilçe belediye başkanlarına 19 Mart’ta yapılan operasyonun ve ardından gelen tutuklamaların sosyal barışı tamamen ortadan kaldıracağı gibi ekonomiyi de yıkıma uğratacağı çok açıktı. Çünkü “her aksiyon bir reaksiyona neden olur”. Bu gerçek iktidarca da biliniyordu ancak halkın bunlara vereceği ciddi tepki hesaplanmamıştı.

Bu operasyonlar 2013 Gezi ayaklanması benzeri, belki ondan çok daha kitlesel tepkilere neden oldu. Günlerdir sokakları tutan ve 22 yıllık AKP iktidarı altında geleceğe ilişkin umutlarını yitirmiş olan gençler, sefalete sürüklenen işçiler, açlığa mahkûm edilmiş olan emekliler ve her gün erkekler tarafından öldürülen kadınlar, kısaca toplumun hemen her kesiminden milyonlarca yurttaş sokaklarda iktidarı protesto ediyor. 

İktidar ise “sivil darbe” sonrasında, daha da sert adımlar atmayı sürdürüyor. Bu da bir yazımızda vurguladığımız gibi, krizlerinden bir türlü çıkamayan İktidar Blokunun ekonominin içinde bulunduğu durumu ve kitlesel protestoları gerekçe göstererek, demokrasinin tabutuna son çiviyi çakmakta kararlı olduğunu gösteriyor.

Böyle olunca da tartışmalı son “Kürt Açılımı Süreci” büyük bir akamete uğruyor. Çünkü aynı ülkede aynı iktidarın ülkenin bütününde demokrasiyi ortadan kaldırma ve daha da otoriterleşme stratejisini sürdürürken, aynı zamanda toplumun bir kesimi olan Kürtlerle barışı yeniden inşa etmesi oksimoron bir durum oluşturuyor.

Ayrıca yıllardır süren çatışmalar ve savaş haline ilave olarak ülkede sosyal barışın ortadan kaldırılması, sadece insani kayıplara değil, ciddi ekonomik ve ekolojik zarara da neden oluyor. Bu yüzden de böyle politikalardan vazgeçilmesi, bu çatışmalara son verilerek kalıcı bir barışın ve bununla desteklenen yasal düzenlemelerin yapılması ve ülkenin bütüncül olarak demokratikleştirilmesi gerekiyor.

Ayrıca böyle bir siyasal ve hukuksal yapının ekonomik alt yapıda hayata geçirilecek reformlarla da tamamlanması lazım. Yani dayanıklı, adil ve eşitlikçi bir ekonomik düzenin kurulması ve doğaya ve emeğe en az zarar verecek üretim biçimleriyle ve teknolojiyle büyütülecek olan sosyoekonomik refahın adil paylaşılması gerekiyor.

Böyle bir yapısal reform hem kalıcı bir demokratikleşmenin hem de kalıcı bir barışın teminatı olabilir. IMF çalışmasının da aslında daha teknik ifadelerle vermeye çalıştığı mesaj budur: “Ne kadar iyi bir ekonomi o kadar iyi bir demokrasi ve toplumsal barış”.

Ancak bunu, ayakta kalabilmesi uzunca bir süredir sürdürdüğü baskı, kutuplaştırma, çatışma ve kriz politikalarıyla mümkün olabilen İktidar Bloku gerçekleştiremez. Aksine bu blok tüm bunlar gerçekleşmesin diye her türlü sosyal ve ekonomik faturayı da halka ödettirerek ayakta kalmaya çalışıyor.  Bunu ancak emek, demokrasi ve barışı önüne temel hedef olarak koymuş olan ve bu amaçlar için politik alanda mücadele etmekten çekinmeyenler gerçekleştirebilirler.

Anahtar sözcükler: Demokrasi, Faşizm. IMF, Otokrasi, Sosyal barış.

Dip notlar:

  1. Hannes Mueller, Christopher Rauh, Benjamin Seimon, and Raphael Espinoza, The Urgency of Conflict Prevention – A Macroeconomic Perspective, IMF Working Paper, WP/24/256 (December 2024).
  2. Agr.
Yorumlar (1)
7 ay önce
Terrific tips, Thanks!
casino en ligne francais
With thanks! Numerous material!
casino en ligne fiable
Truly quite a lot of wonderful facts!
casino en ligne fiable
Many thanks. I enjoy it.
meilleur casino en ligne
Many thanks! Ample information!
casino en ligne
You actually explained that terrifically.
casino en ligne
Thanks! I enjoy it!
casino en ligne
Thank you, Numerous write ups!
casino en ligne
Cheers. Lots of knowledge!
casino en ligne
Valuable forum posts, Thank you!
meilleur casino en ligne
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 14 33
2. Fenerbahçe 14 32
3. Trabzonspor 14 31
4. Göztepe 14 26
5. Samsunspor 14 25
6. Beşiktaş 14 24
7. Gaziantep FK 14 22
8. Kocaelispor 14 18
9. Başakşehir FK 14 16
10. Alanyaspor 14 16
11. Konyaspor 14 15
12. Çaykur Rizespor 14 14
13. Antalyaspor 14 14
14. Kasımpaşa 14 13
15. Eyüpspor 14 12
16. Kayserispor 14 12
17. Gençlerbirliği 14 11
18. Fatih Karagümrük 14 8
Takımlar O P
1. Pendikspor 15 32
2. Bodrum FK 15 30
3. Amed SK 15 29
4. Esenler Erokspor 15 28
5. Erzurumspor FK 15 26
6. Çorum FK 15 25
7. Iğdır FK 15 25
8. Serik Belediyespor 15 25
9. Bandırmaspor 15 23
10. Van Spor FK 15 21
11. Boluspor 15 20
12. Sivasspor 15 20
13. Sakaryaspor 15 19
14. Keçiörengücü 15 18
15. İstanbulspor 15 15
16. Ümraniyespor 15 15
17. Sarıyer 15 14
18. Manisa FK 15 13
19. Hatayspor 15 5
20. Adana Demirspor 15 2
Takımlar O P
1. Arsenal 14 33
2. Manchester City 14 28
3. Aston Villa 14 27
4. Chelsea 14 24
5. Crystal Palace 14 23
6. Sunderland 14 23
7. Brighton & Hove Albion 14 22
8. Manchester United 14 22
9. Liverpool 14 22
10. Everton 14 21
11. Tottenham 14 19
12. Newcastle United 14 19
13. Brentford 14 19
14. Bournemouth 14 19
15. Fulham 14 17
16. Nottingham Forest 14 15
17. Leeds United 14 14
18. West Ham United 14 12
19. Burnley 14 10
20. Wolverhampton 14 2
Takımlar O P
1. Barcelona 15 37
2. Real Madrid 15 36
3. Villarreal 14 32
4. Atletico Madrid 15 31
5. Real Betis 14 24
6. Espanyol 14 24
7. Getafe 14 20
8. Athletic Bilbao 15 20
9. Rayo Vallecano 14 17
10. Real Sociedad 14 16
11. Elche 14 16
12. Celta Vigo 14 16
13. Sevilla 14 16
14. Deportivo Alaves 14 15
15. Valencia 14 14
16. Mallorca 14 13
17. Osasuna 14 12
18. Girona 14 12
19. Levante 14 9
20. Real Oviedo 14 9