15.06.2025, 12:02

İYİ BİR BABA OLMAYI BABAMDAN ÖĞRENDİM

 Babam çok farklı bir insandı. Herkesin böyle bir insanı tanıması gerektiğine inandığım için bugün babam hakkında yazmaya karar verdim.
  Nasihat etmekten çok model olarak öğreten, yaşadığı sürece hiç kimsenin yüreğini incitmemeye özen gösteren, boş konuşmayı sevmeyen, bildiği doğruları çekinmeden söyleyecek kadar yürekli, bilmediği şeyleri sormaktan çekinmeyecek kadar bilgiye saygı duyan, babasını Kurtuluş Savaşı’nda şehit verdiği için olsa gerek tanıdığı her çocuğa baba sevgisiyle yaklaşan, okuma-yazmayı kimseden destek almadan öğrenen ve okula başlamadan bütün çocuklarına okuma-yazma öğreten bir insandan söz edeceğim. Yaşadığım ve duyduğum anıları anlatacağım. Yazımın uzun olmasına bakmaksızın okumanızı bekliyorum
  Babamı kaybettiğimde 11 yaşında 6. sınıfa giden bir çocuktum. O zamanlar bir takım şeyleri anlayamamış biri olsam da babamla yaşadığım anılarımı yılların eğitimcisi ve babası olarak değerlendirince onu çok iyi anlıyorum.
  Dedem Kurtuluş Savaşı’nda şehit düşünce babaannem 4 çocuğuyla baş başa kalmış. Babaannem bizim o tarafta söylediği  özlü sözleri nedeniyle saygıyla anılan biridir. Bu yüzden eskiler, gençlere öğüt verirken mutlaka “Ayşe Kadın’ın dediği gibi…” diye başlayan bir cümle kurar. Babam öyle bir annenin yanında yetişmiş yani.
  Her genç gibi yaşı gelince askere giden babam o dönemde okuma-yazma bilmiyormuş. Köyümüzün ağası olan Veli Amca da babamla birlikte askere gitmiş. Babam ilk birkaç mektubunu Veli Amca’ya yazdırmış. O dönem askerlik 3 yıl. Babam, birkaç mektuptan sonra, Veli Amca'ya yük olduğunu düşünerek okuma-yazma öğrenmeye karar vermiş.
  Çarşı iznine çıkar çıkmaz bir alfabe almış. Bizim kuşak alfabeyi bilir. Günümüzün Hece Tablosu gibi bir şey.  Her harfin yanında o harfle başlayan bir de resim var. A-at, B-bebek, C-civciv, Ç-çiçek, D-dede gibi… O akşamdan başlayarak kimseden destek almayan babam, sıkı bir çalışmadan sonra okuma-yazmayı öğrendiğine inandığı için oturup bir mektup yazmış ve Veli Amca’ya giderek “Bana bu mektubu okur musun?” demiş. Bakmış ki mektup istediği gibi olmuş, başkalarının mektuplarını da yazmaya başlamış.
  Biz okula başlamadan bizlere de okuma-yazma öğreten babam, bu anısını anlatarak yılmamamız için bize cesaret verirdi. Biz; sabırlı olmayı, bir şeyleri başarmak için yılmamayı, yaşamın zorluklarıyla savaşmayı babamızdan böyle öğrendik.
  Babam başta çocukları olmak üzere her çocuğa “ÇOCU” diye seslenirdi. Her ilçeye inişinde küçücük torbalarda bulunan naneli şekerlerden 60-70 tane alır ve Çocu’lara elleriyle tek tek dağıtırdı. Çocukları sevmeyi ve  paylaşmayı bize böyle aşılamak istedi sanırım.
  Köyde yaşadığımız o dönemlerde tuvaletler evlerden ayrı ve birkaç metre uzaklıkta olurdu. Biz de dinlediğimiz şeytan öyküleri nedeniyle özellikle geceleri “ya şeytan gelirse” diye tuvalete gitmeye korkardık. Evimizin hemen yanında 5 dönüm de tarlamız vardı. Akşam tuvalete giderken tarlamızda, sanırım ayın ışığında yansıyan bir parlaklık gördük. Şeytan ateş yaktı diye çok korktuk. Babam, her zaman olduğu gibi telaşsız ve kendinden emin bir tavırla, "Çocularım siz hiç korkmayın ben yarın o şeytanın dersini veririm.” deyince sakinleşip yattık.
  Sabah erkenden babamla birlikte onlarca ÇOCU tarlada epey dolaştık ve şeytan ateşi yandığına inandığımız yeri üç aşağı, beş yukarı belirledik. Babam ”Bakın çocuklar ben, şeytan diye bir şey olduğuna inanmam ama madem  ki size görünmüş ona haddini bildirmem gerek” anlamına gelen kısa bir konuşma yaptı. Yere kocaman bir çember çizdi. Bir şeyler söyledikten sonra “Çocuklarıma ve aileme bir daha görünürsen sana yapacağımı biliyorsun.” deyip şeytan kovma işini halletti. Hepimiz ikna olduk.
  İnsanları incitmeden, onların inançlarıyla alay etmeden psikolojik olarak insanları rahatlatmanın yolunu okul yüzü görmemiş bu adam nereden biliyordu?
  Ben bunu hala anlayamadım.
  Babam sık sık “Allah’ım ikimizden biri önce ölecekse beni öldür ve karıma sağlıklı uzun ömür  ver. Ben ölürsem o ne yapar eder çocuklarıma bakar ama ben erkek başıma onları rezil ederim.” diye dua ederdi. Bir aile için kadının ne denli önemli olduğunu da kadının yaptığı özverilere saygılı olmayı da bizler babamızdan böyle öğrendik.
  Annemizin tam anlamıyla saçını süpürge ederek bizleri büyütmesiyle babamın ne denli ileri görüşlü olduğunu bir kez daha gördük.
  Köyün kahvesine arada sırada bir giden babam gereksiz konuşmayı hiç sevmezdi.
  Babam bir gazete parçası bulsa bile okumadan atmazdı. Bir gün babamı gazete okurken gören gençler  takılmak istemişler. Aralarında şöyle bir konuşma geçmiş.
  -Osman Emmi bu yaşta okuduğunu anlıyor musun?
  -Çocu okumanın öğrenmenin yaşı olmaz.
  -Peki Osman Emmi, madem bu kadar okuyorsun bize osuruğun ne renk olduğunu söyler misin? (Affedersiniz ama orada kullanılan cümleyi olduğu gibi yazıyorum) Biz bilemedik de...
  -O zaman elinize alıp bakın, anlarsınız...
  Sanırım, olaylar karşısında sakin olmayı ve hazır yanıtlar verme özelliğimizi de babamızdan almışız... 
  Kızım, dedesiyle ilgili anıları dinledikçe onu tanıyamayışının boşluğunu yaşar. Bu yüzden dedesini  tanıyan insanları gördükçe onlardan dedesiyle ilgili anılar anlatmalarını ister.
  Bir bayram günüydü. Kızımla Antalya-Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı ve CHP eski Milletvekili Bekir Kumbul’un babasını ziyarete gittik.
  Ali Amca, hem akrabamız, hem başımız sıkıştığında desteğini bizden esirgemeyen bir büyüğümüz, hem de hepimizin üzerinde çok emeği olan değerli bir insandı.
  Bayramlaşma faslından sonra Ali Amca, kızımı yanına çağırdı, adının Begüm Ayşe olduğunu öğrenince adı Ayşe olan babaannemi anımsadı ve gözleri yaşardı. Çok duygulanan kızım Ali Amca’nın kucağına oturdu ve gözlerini silip yanağını okşamaya başladı.
  -Ali Dede sen benim Osman dedemi tanır mıydın, nasıl bir insandı, anlatabilir misin? diye sorular sorunca Ali amca bir kez daha duygulandı. O anda orada bulunan ve en az 40-50 kişiden oluşan kalabalığı susturarak kısa bir açıklama yaptıktan sonra kızıma,
  -Senin dedeni burada oturan herkes az ya da çok tanır kızım. Onun bizler için yaptığını hiç birimiz ödeyemeyiz. Ne yaparsak yapalım ödeyemeyiz, deyince ben araya girdim ve hepimizin üzerinde çok emeği olan ve varlığından her zaman güç aldığımız Ali Amca’ya
  -Ali Amca bizim için senin yaptıklarını biz ödeyebilir miyiz? diye sordum. Ali Amca herkesi bir kez daha susturdu ve babamla yaşadığı bir anıyı anlatmaya başladı.
  Babamın koyunları, Ali Amca’nın ve birkaç çocuğun kuzuları otlattığı günlerden birinde çobanların testisindeki su bitmiş. Ali Amca susuzluğa dayanamadığı için ağlamaya başlamış. En yakın su kaynağı 7-8 kilometrelik uzaklıkta. Üstelik düz yol da yok.
  Baş çoban olan babam Ali Amca’yı kendisi dönünceye kadar susuz kalmasın diye yanına almış ve testiyi kaptığı gibi su kaynağının yolunu tutmuş. İlçe merkezinde bulunan çeşmeden suyu içmişler, testiyi doldurmuşlar ve geriye dönmüşler. Ali Amca suyunu içmenin verdiği rahatlıkla, su içerken göremediği türkü söyleyen adamı merak etmiş.
  -Osman Emmi, biz su doldururken türkü söyleyen adamı göremedim, o adam o türküyü söylerken nerede duruyordu? Sen adamı gördün mü? diye sormuş ve aralarında şöyle bir konuşma geçmiş.
  -O türküyü söyleyen adam değil gramofondu.
  -Osman Emmi gramofon ne?
  Babam eline bir çubuk almış, ayağıyla yeri düzeltmiş ve o çubukla bir gramofon resmi çizmiş. Konuşmaya devam etmişler.
  -Buraya bir siyah tabak koyuyorlar, o tabağa da bir iğne batırıyorlar, siyah tabak döndükçe gramofondan ses geliyor.
  -Peki Osman Emmi, o siyah tabağa o sesi nasıl veriyorlar?
  -Saz çalan ve türkü söyleyen insanları ses ve ışığı dışarıya vermeyen bir odaya alıyorlar. Orada söyletip kaydettikten sonra sesi siyah tabağa kaydediyorlar ama onu nasıl yaptıklarını ben de bilmiyorum…
  Anlatılanları duyanlarda, daha büyük bir sessizlik oldu ve meraklı bakışlar iyice arttı.
  Herkes Ali Amca’nın sözlerini nereye getireceğini merakla beklerken O;
  -Şimdi size soruyorum. Osman Emmi’mizin benim için yaptığını kaç kişi öz evladı için öz torunu için yapar? Üstelik o adam yalnızca benim için değil hepimiz için çok şeyler yaptı. Bu nedenle biz onun için ne desek az gelir, ne yaparsak yapalım onun bizim üzerimizdeki hakkını ödeyemeyiz. Bunu böyle bilin, dedi ve sonra kızıma, saçlarını da okşayarak iyice sarıldı ve
  -Senin Murat Amca’n müzik öğretmeni, İsmail Amca’n Halk Ozanı olduysa senin deden 1930’lu yıllarda gramofonu ve stüdyo kaydını bildiği içindir.
  İşte senin öyle bilgili, insanları öyle seven bir deden vardı, deyip anısını noktaladı.
  Kızımın o gün dinlediği anı, yaşadığı o mutluluk her şeyden değerliydi.
  Ali Dede’sinde, Osman Dede’sinden bir koku bulduğu için çok mutlu oldu.
  Ancak bir kez daha görüştükten sonra, Ali Dede'sini de kaybettik.
  Babam yalnızca büyük ablamın evliliğini, ilk torununu ve büyük ağabeyimin öğretmen olduğunu görebildi. Yoksulluk içinde bizlere destek olmaya çalışan babamızdan bize bağ, bahçe, servet kalmadı ama onurlu bir geçmiş ve çocuklarına, torunlarına anlattıracağı sayısız anısı kaldı.
  Biz babamızla, çocuklarımız dedesiyle; her zaman, her yerde ve her koşulda, hep onur duyduk, onur duyuyoruz, onur duyacağız.
  Dünyaya yeniden gelsem hatta sayısız kez dünyaya gelme hakkım olsa Sakallı Osman’ın oğlu olarak gelmek isterdim. Çünkü ben, iyi bir baba olmayı babamdan öğrendim.
  Başta Babalar Günü’nü canlı olarak hiç kutlayamadığım babam olmak üzere çocuklarına değer veren, çocukları için hiçbir özveriden kaçınmayan gelmiş geçmiş tüm babaların ve baba adaylarının Babalar Günü kutlu olsun.

Yorumlar (0)
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 14 33
2. Fenerbahçe 14 32
3. Trabzonspor 14 31
4. Göztepe 14 26
5. Samsunspor 14 25
6. Beşiktaş 14 24
7. Gaziantep FK 14 22
8. Kocaelispor 14 18
9. Başakşehir FK 14 16
10. Alanyaspor 14 16
11. Konyaspor 14 15
12. Çaykur Rizespor 14 14
13. Antalyaspor 14 14
14. Kasımpaşa 14 13
15. Eyüpspor 14 12
16. Kayserispor 14 12
17. Gençlerbirliği 14 11
18. Fatih Karagümrük 14 8
Takımlar O P
1. Pendikspor 15 32
2. Bodrum FK 15 30
3. Amed SK 15 29
4. Esenler Erokspor 15 28
5. Erzurumspor FK 15 26
6. Çorum FK 15 25
7. Iğdır FK 15 25
8. Serik Belediyespor 15 25
9. Bandırmaspor 15 23
10. Van Spor FK 15 21
11. Boluspor 15 20
12. Sivasspor 15 20
13. Sakaryaspor 15 19
14. Keçiörengücü 15 18
15. İstanbulspor 15 15
16. Ümraniyespor 15 15
17. Sarıyer 15 14
18. Manisa FK 15 13
19. Hatayspor 15 5
20. Adana Demirspor 15 2
Takımlar O P
1. Arsenal 14 33
2. Manchester City 14 28
3. Aston Villa 14 27
4. Chelsea 14 24
5. Crystal Palace 14 23
6. Sunderland 14 23
7. Brighton & Hove Albion 14 22
8. Manchester United 14 22
9. Liverpool 14 22
10. Everton 14 21
11. Tottenham 14 19
12. Newcastle United 14 19
13. Brentford 14 19
14. Bournemouth 14 19
15. Fulham 14 17
16. Nottingham Forest 14 15
17. Leeds United 14 14
18. West Ham United 14 12
19. Burnley 14 10
20. Wolverhampton 14 2
Takımlar O P
1. Barcelona 15 37
2. Real Madrid 15 36
3. Villarreal 14 32
4. Atletico Madrid 15 31
5. Real Betis 14 24
6. Espanyol 14 24
7. Getafe 14 20
8. Athletic Bilbao 15 20
9. Rayo Vallecano 14 17
10. Real Sociedad 14 16
11. Elche 14 16
12. Celta Vigo 14 16
13. Sevilla 14 16
14. Deportivo Alaves 14 15
15. Valencia 14 14
16. Mallorca 14 13
17. Osasuna 14 12
18. Girona 14 12
19. Levante 14 9
20. Real Oviedo 14 9