20.06.2025, 10:13

Otoriterliğin Panzehri (2): Direniş ve Ortak Mücadele

Demokratikleşmenin (ve Türkiye özelinde barışın) bir diğer önemli ögesi örgütlü direnç ya da direniştir. Nakagawa direnci üç ana başlıkta ele alıyor:  “Yapısal Direnç”, “Kültürel Direnç” ve “Ortak Mücadele”. (1)

Yapısal Direnç

Demokratik kurumların otoriterleşmeye set oluşturabilmesi için öncelikli olarak yapısal bir direnç örülmelidir. Bunun için de sırasıyla kurumsal/örgütsel çokluğa ihtiyaç duyulur. Yani aynı anda iktidar tarafından ele geçirilemeyecek kadar çok kurumun varlığı, farklı güç merkezlerinin birbirini kontrol etmesi, gerektiğinde sığınak sağlayacak yerel yapıların varlığı ve uluslararası bağlantılar gereklidir.

Bu bağlamda taban hareketleri, demokrasinin sadece oy vermekten ibaret olmadığını göstererek demokrasiyi anlamlı ve erişilebilir kılan yerel örgütlenme yoluyla güçlerini ortaya koyarlar. Çünkü demokrasi hem seçimler yoluyla hem de seçimler arasında ve ötesinde topluluklar harekete geçtiğinde ve taleplerde bulunduğunda etkin olarak işler. Yerel düzeyde direniş mücadelesine başlamak ise daha doğrudan etki yaratmaya olanak tanır ve temelden dayanıklılık inşa eder. Ayrıca, yerel örgütlenmeler daha şeffaf ve hesap verebilir hale geldiklerinde halkın yerel kurumlara olan güvenini de artırır.

Güçlü yerel yapılar örgütlenmeli

Bu nedenle yerelleşme ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi çok önemlidir. Nitekim bugünlerde gücü tek elde toplayabilmek için İktidar Blokunun yeni bir yerel yönetimler yasası ile yerel demokratik güçleri tamamen pasifize etmek istemesi tesadüf değildir.

Ayrıca birbirini çapraz kesen çıkarların ortaya çıkarılarak, aradaki bağların sıkılaştırılması gereklidir. Çünkü Türkiye’de yaşandığı gibi, bir kısım sermaye de otoriterlikten payını alıyor. Yani iş dünyasının da hukukun üstünlüğüne ihtiyaç duyduğu gerçeği pragmatik olarak değerlendirilmelidir.

Bunun dışında otoriter rejimi uluslararası anlaşmalara bağlı kalmaya zorlamak, bu yönde uluslararası ekonomik ilişkileri devreye sokmak (AB üyeliği gibi), diaspora topluluklarının baskı yapmasını sağlamak ve uluslararası af örgütü ya da insan hakları örgütleri gibi örgütlerin rejimi takibe almalarını sağlamak son derece önemlidir.

Kültürel Direnç

İkinci olarak, çoğulcu kültür otoriterliğe karşı antikorlar yaratır. Bu nedenle de demokratik alışkanlıkları, barışçıl protesto becerilerini; meslek etiğini (gerçeğe bağlı gazeteciler, hukukun üstünlüğünü savunan avukatlar, bağımsızlığını koruyan akademisyenler, tüm hastalara hizmet veren doktorlar gibi) ve sivil ağları (dayanışmayı önceleyen dernekleşmeyi, durumdan bağımsız iletişim kanalları, karşılıklı yardım geleneklerini) harekete geçirmek gerekir.

Sorunları içselleştirmek!

Bu bağlamda öncelikle soyut politikalara değil, insanlara odaklanmak için eylemleri insan hikayeleri etrafında biçimlendirmek yani sorunları insanileştirmek (içselleştirmek) gerekir.

Ayrıca adaletsiz bir iktidarla mücadele etmek için mizah da kullanılmalıdır. Bu bağlamda, eleştirmek istenilen kurumların kişiliğine bürünmek, onların dilinden konuşup, mantıklarını saçmalığa kadar yükselterek, kusurlarını ve çelişkilerini ortaya çıkarmak yararlı olabilir.

Mizahın ve hicvin gücü

Otoriter rejimler “yanılmazlık” imajını korumaya dayanırlar. Onların seslerini taklit etmek onları silahsızlandırır ve izleyicileri rahatsız edici gerçeklerle yüzleşmeye zorlar. Ancak mizah ve eleştiriyi her zaman iktidarda olana yöneltmek gerekir. Hiciv ise kontrolü elinde tutanların başarısızlıklarını ortaya koyarak marjinalleştirilmiş olanları güçlendirmek amacıyla kullanılmalıdır.

Diğer yandan, otoriter iktidarlardan karşı saldırılar geleceği de bilinmelidir. Böylece dezenformasyona veya yasal zorluklara karşı net mesajlar ve kamuoyu desteği ile karşı koymaya hazır olmak gerekir.   Mizahın bir başa çıkma mekanizmasından daha fazlası olduğunu, değişim için bir silah olduğunu unutmamak gerekir.

Otoriterlik karşısında absürtlük, iktidardakilerin çelişkilerini ve ahlaki başarısızlıklarını yansıtan bir aynadır. Hiciv ve ‘yaratıcı şiddetsiz direniş’ ten yararlanarak otoriter anlatılara meydan okunmalıdır. Kamuoyu desteği harekete geçirilmeli ve dünyaya başka bir yolun mümkün olduğu gösterilmelidir.

Kışkırtıcı, esprili ve görsel olarak ilgi çeken eylemler oluşturarak medyanın dikkati çekilebilir ve internette viral olmak sağlanabilir.   Medyada yer almak mesajın erişimini artırır ve normalde göz ardı edilebilecek konuların konuşulmasını sağlar. Günümüzün dijital çağında, iyi uygulanmış şakalar küresel görünürlük kazanabilir ve ulus ötesi dayanışma oluşturmak gibi önemli bir amaca hizmet edebilir. (2)

Ortak Mücadele

Son olarak, demokratikleşmenin en önemli ögesi ortak mücadeledir. Bu otoriter tehditlere karşı geniş koalisyonlar oluşturmak anlamına gelir. Tarihsel örneklere bakıldığında bu yönde olmak üzere; dini ve seküler grupların iş birliği yaptıkları, kırsal ve kentsel çıkarların yan yana hizalandığı, eski rakiplerin yeni müttefikler oluşturdukları çok sayıda örneğin var olduğu görülebilir.

Nitekim Şili'de geniş bir demokrasi koalisyonunun referandumda diktatör Pinochet'i yenmesi böyle bir ortaklaşmanın ürünüdür. Keza güncel bir örnek olarak Güney Kore’de darbenin püskürtülmesi verilebilir. Bu ülkede askeri yönetime direnen güçlü bir sivil toplum, protestolara öncülük eden öğrenci hareketleri, işçi sendikalarının grevler düzenlemesi, ahlaki otoriteye sahip dini grupların desteği, iş dünyasının son tahlilde demokrasiye sahip çıkması darbeyi boşa çıkardı.

19 Mart Sivil Darbe Girişimi Geniş Halk Koalisyonlarının Kurulmasına Neden Oldu!

Keza Türkiye’de 19 Mart Sivil Darbe girişiminin başta öğrenciler olmak üzere sokakları tutan yüzbinlerce insan tarafından püskürtülmesi, en geniş koalisyonların demokrasi için başarılı bir mücadele verebileceklerinin somut kanıtıdır.

Bu bağlamda TÜRK-İŞ’in, 18 Haziran’da binlerce işçinin katılımıyla, iktidarın tavrı yüzünden tıkanan Kamu Çerçeve Protokolü görüşmelerini protesto etmek için, Hazine ve Maliye Bakanlığı önüne kadar yürüyerek eylem yapması ve bu ayın sonlarına doğru bazı sendikaların greve gidecek olması son derece önemlidir.

Diğer yandan bu eylemlerin, en az 600 bin işçiye yüksek enflasyon karşısında eriyen ücretlerini yükseltebilme imkânı sağlarken, aynı zamanda demokratikleşmeye hizmet edeceğinin de bilincinde olmak gerekir. Bunu sağlayacak olan şey kuşkusuz, sendikaların işçileri bu yönde bilinçlendirmeleri ve bu eylemleri birer emek, demokrasi ve barış mücadelesi aracı olarak görmelerini sağlamalarıdır.

Sonuç Olarak

▪Tarih, otoriterliğin şiddete, durgunluğa ve nihayetinde çöküşe yol açtığını, çoğulcu demokrasilerin ise dikkate değer bir direnç ve uyum kabiliyeti gösterdiğini defalarca ortaya koydu. Bu yüzden de çoğulcu demokrasi ve alternatifleri arasındaki seçim sadece entelektüel ya da akademik bir seçim değildir. Aslında çoğulcu demokrasi bir seçim değil, acilen inşa edilmesi gereken acil olarak yerine getirilmesi gereken bir görevdir.

▪Diğer yandan çoğulcu demokrasinin inşası ve sürdürülmesi asla tamamlanmış bir iş olarak görülmemelidir. Aksine demokratikleşme sürekli bir mücadeleyi gerektirir. G. Orwell’in dediği gibi (1984), “insanın burnunun önündekini görebilmesi için sürekli mücadele etmesi gerekir”. Yani demokratikleşme mücadelesi yılları alabilir.

▪Her kuşak; mevcut çoğulcu kurumları otoriter tehditlere karşı savunmak, bu kurumları yeni zorluklara ve fırsatlara uyarlamak, daha önce marjinalize edilmiş gruplara doğru kapsayıcılığı genişletmek, demokratik kültür ve uygulamaları derinleştirmek, farklılıklar arasında köprüler kurmak ve tüm bunları barış içinde yapmak zorundadır.

▪ Barışı ve demokratikleşmeyi sağlamak için; yerel demokratik ağlar, işçi sendikaları, diğer emek ve meslek örgütleri, barış örgütleri, kadın ve ekoloji hareketleri, akademisyenler, demokratik kitle örgütleri ve sivil toplum ağları gibi örgütlü ve güçlü bileşenler harekete geçmeli ve bu yönde olmak üzere muhalefet partilerini ve Meclisteki milletvekillerini harekete geçirmelidirler.

▪Yurttaşların dijital alan dışında bağlantı kurabilecekleri, örgütlenebilecekleri ve dayanışma inşa edebilecekleri diğer kamusal alanlar oluşturulmalıdır. Bunun için ülke çapında yerel meclis örgütlenmelerinin (HDK, THM ve diğer yerel sivil inisiyatifler gibi) örgütlenmesi ve yaygınlaştırılması gereklidir.

Çünkü böyle fiziksel alanlar demokratik direniş için çok önemli bir altyapı sağlarlar. Yerel örgütlenmeler, dirençli ağlar kurarak, yerel düzeyde örgütlenerek, demokratik kurumları destekleyerek ve amaç birliğini koruyarak, otoriter eğilimlere karşı güçlü bir karşı güç olarak hizmet edebilirler. (3)

▪Çoğulculuk, toplumu organize etmek için birçok seçenek arasından sadece biri değil, zaman içinde farklı popülasyonları barışçıl, meşru ve etkili bir şekilde yönetmeyi uman herhangi bir siyasi sistem için temel ön koşuldur. Hukukun üstünlüğü bunun yapısal temelini ve demokratik kurumlar da operasyonel çerçevesini oluşturur.

Yani bugünün birbirine bağlı ve hızla değişen çoklu krizlerin yaşandığı dünyasında, çoklu perspektifleri bir araya getirme, yeni koşullara uyum sağlama ve çatışmaları barışçıl bir şekilde çözme kapasitesi her zamankinden daha önemli hale geldi. Çünkü bunun alternatifi olan otoriter-faşizan iktidarlar bütünsel bir toplumsal çöküşe yol açıyor.

Bu nedenle çoğulcu demokrasinin savunulması partizan bir tutum değil, insanın ve doğanın geleceği açısından bir zorunluluktur. Sürekli uyanık kalma, sürekli adaptasyon ve her kuşağın yenilenmiş bağlılığını gerektirir. Bu iş zordur ve asla tamamlanamaz, ancak alternatifi olan otoriterliğe-faşizme ve savaşlara doğru gidiş, bu çabayı sadece değerli değil aynı zamanda zaruri de kılıyor.

Özcesi, küresel olarak artan otoriterleşme sorunlarıyla ve hemen yakınımızda devam eden savaşlar nedeniyle, çoğulcu demokrasiyi ve barışı anlamak ve güçlendirmek her zamankinden daha önemlidir. İnsan özgürlüğü, onuru ve refahının geleceği, farklılıklarımızı yıkıcı değil, yapıcı bir şekilde yönlendiren sistemler altında çeşitliliğimiz içinde birlikte ve barış içinde yaşama becerimize bağlıdır.

▪Sonuç olarak, bu perspektif doğrultusunda; barış ve demokratikleşme süreçlerinin korunması ortak hedefine odaklanmak için iç anlaşmazlıkları geçici olarak bir kenara bırakarak ,akut, büyük resimdeki otokratik tehlikeye karşı birleşmiş “geniş bir demokrasi cephesi” inşa edilmelidir. Bu bağlamda, seçilmiş milletvekillerinden tabandaki aktivistlere; işçi sendikalarından diğer emek ve meslek örgütlerine kadar, tüm demokratik yapılarca, barışçıl grev, boykot, şiddetsiz protesto eylemleri aktif olarak desteklenmelidir.

Anahtar sözcükler: Barış, Çoğulculuk, Demokratikleşme, Yapısal ve kültürel direniş, Scot Nakagawa.

Dip Notlar:

  1. https://antiauthoritarianplaybook.substack.com/p/what-to-do-now (8 May 2025).
  2. https://antiauthoritarianplaybook.substack.com/p/laughter-really-is-good-medicine (26 May 2025).
  3. https://protectdemocracy.org/how-to-protect-democracy (10 Haziran 2025).
Yorumlar (0)
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 14 33
2. Fenerbahçe 14 32
3. Trabzonspor 14 31
4. Göztepe 14 26
5. Samsunspor 14 25
6. Beşiktaş 14 24
7. Gaziantep FK 14 22
8. Kocaelispor 14 18
9. Başakşehir FK 14 16
10. Alanyaspor 14 16
11. Konyaspor 14 15
12. Çaykur Rizespor 14 14
13. Antalyaspor 14 14
14. Kasımpaşa 14 13
15. Eyüpspor 14 12
16. Kayserispor 14 12
17. Gençlerbirliği 14 11
18. Fatih Karagümrük 14 8
Takımlar O P
1. Pendikspor 15 32
2. Bodrum FK 15 30
3. Amed SK 15 29
4. Esenler Erokspor 15 28
5. Erzurumspor FK 15 26
6. Çorum FK 15 25
7. Iğdır FK 15 25
8. Serik Belediyespor 15 25
9. Bandırmaspor 15 23
10. Van Spor FK 15 21
11. Boluspor 15 20
12. Sivasspor 15 20
13. Sakaryaspor 15 19
14. Keçiörengücü 15 18
15. İstanbulspor 15 15
16. Ümraniyespor 15 15
17. Sarıyer 15 14
18. Manisa FK 15 13
19. Hatayspor 15 5
20. Adana Demirspor 15 2
Takımlar O P
1. Arsenal 14 33
2. Manchester City 14 28
3. Aston Villa 14 27
4. Chelsea 14 24
5. Crystal Palace 14 23
6. Sunderland 14 23
7. Brighton & Hove Albion 14 22
8. Manchester United 14 22
9. Liverpool 14 22
10. Everton 14 21
11. Tottenham 14 19
12. Newcastle United 14 19
13. Brentford 14 19
14. Bournemouth 14 19
15. Fulham 14 17
16. Nottingham Forest 14 15
17. Leeds United 14 14
18. West Ham United 14 12
19. Burnley 14 10
20. Wolverhampton 14 2
Takımlar O P
1. Barcelona 15 37
2. Real Madrid 15 36
3. Villarreal 14 32
4. Atletico Madrid 15 31
5. Real Betis 14 24
6. Espanyol 14 24
7. Getafe 14 20
8. Athletic Bilbao 15 20
9. Rayo Vallecano 14 17
10. Real Sociedad 14 16
11. Elche 14 16
12. Celta Vigo 14 16
13. Sevilla 14 16
14. Deportivo Alaves 14 15
15. Valencia 14 14
16. Mallorca 14 13
17. Osasuna 14 12
18. Girona 14 12
19. Levante 14 9
20. Real Oviedo 14 9