24.06.2023, 12:34

Seçimler üzerine (4)

Gelinen noktada kapitalizmin , kapitalist devletin ve onun somut hali olan güvenlikçi devletin, risk devletinin , faşizmin iktidarı için son çivilerin çakıldığı koşularda bu seçimlerle burjuva temsili sistemi ciddi bir yara almış durumdadır. Bu durum kapitalizmin otantiğinden kaynaklı kriz ve çöküş halinden ortaya çıkmış olup, bu çürüme, vahşi ve modern barbarlık olarak devam etmektedir. Bunun aleni ve görünür hali seçimlerin şaibe, hile, şantaj, manipülasyon koşullarında kazanılmış olmasıdır. Diğeri ise tüm burjuva muhalefet ve sol-sosyalist muhalefetin adeta alabora olmuş durumda ciddi iç sorunlar yaşamasıdır.

Bu iç sorunlar bu aşamada bazı partilerde daha yoğun ama örtük ve açık olarak yaşanmaktadır. Süreçte bu partilerde bölünmeler, transferler, siyaseti terk ve benzeri sorunlar devam edecektir. Elbette bu burjuva temsili sistemin ciddi yara alması yalnızca muhalefette sorun yaratmamıştır. İktidarın seçimleri hile ile kazanması ve başta ekonomi olmak üzere diğer sorunların yakıcılığını sürdürmesi noktasında iktidarda olmasının avantajları olsa da süreç içinde özellikle yerel seçimler sonrası iktidar cephesinde de bölünmeler, transferler ve benzerlerinde yaşanması sürpriz olmayacaktır.

Bu seçimlerin beklide geniş işçi ve emekçilere en büyük ve önemli katkısı özellikle kendi oy verdikleri, destekledikler i partilerin içindeki bugüne kadar gizlenen kirliliklerin bir ölçüde de olsa açığa çıkması olmuştur. Yine bu işçi ve emekçilerin kendilerine kapalı olan parlamentonun kendi kurtuluşlarından çok uzak olduğunu asgari düzeyde de olsa görmeleri önemli bir kazanım olacaktır. Bu noktada var olan toplumsal ve siyasal zemin sosyalist-komünistlerin nicel ve nitel olarak kitleselleşmesi açısından yer ve zaman olarak en uygun koşulları yaratmıştır.

Bu koşullarda bu diyalektik ve bilimsel olarak toplumsal ve siyasi boşluğu kim ve nasıl dolduracaktır sorunsalı daha öne çıkmış ve önemli hale gelmiştir. Kapitalizm öyle bir kirlilik ve çürüme yaratmış durumda ki en küçük kalıntı bile kendini yeniden üretmektedir. Bu anlamada bizler bu konu gündeme geldiğinde ısrarla ve tekrarla kapitalizmin reforme edilemeyecek noktada olduğunu belirtmekteyiz. Bu koşullarda proletarya devrimi ve bağlantılı olarak komünizmin inşa sürecinin beklenti, temenni ve hatta ütopya olması dışında nesnel bir gerçeklik olmasıdır. İnsanlığın geldiği nokta olarak kapitalizmin bütünsel yıkımına karşı tek kalıcı çözüm komünizmin bütünsel kurtuluş olmasıdır.

Gelinen noktada bütün toplumsal ve siyasal koşullar komünistler için uygun ve olgun olmasına rağmen öznel koşullarda ki zafiyet ciddi bir sorun olarak görünmektedir. Ama öznel koşullar aşılmayacak bir imkansızlık değildir. Bütün sorun kişisel ve örgütsel sekterizm, ikamecilik, tekkeci zaaflardan azade olmak sürecin olumluluğu için başlangıç olacaktır. Çözümün temel anahtarı olan ideolojik, politik, örgütsel, çalışma tarzına dönük netleşmek olmazsa olmaz noktada akutluğunu korumaktadır. Bu netleşme ancak evrensel ilke ve program ile güncellenen ilke ve programın diyalektik saiklerle içselleştirilmesi demektir. Bu durumun somuttaki ifadesi ise adeta seferberlik şeklinde dışa açılmak, geniş işçi ve emekçilere ulaşmaktır. Tekrar olarak geçmişte de çok defa ifade edilen işçi sınıfı ile sosyalist hareketin birleşmesidir. Bunun siyasi ifadesi olan Devrimci Komünist İşçi Partisinin diyalektik olarak oluşturulmasıdır.

Elbette işçi sınıfına yarı gönüllü yaklaşanlar ondan koptukları için Devrimci Marksizm’in bu ilke ve programının arkaik, miadının dolduğunu, muhafazakar olduğunu söyleyeceklerdir. Ama hayatın nesnel gerçekliği tersine Devrimci Marksizm’in bu ilke ve programından kopanların arkaik, miadının dolduğu, muhafazakarlık olduğunu kapitalizmin yıkımının hızı her geçen zaman kesintinde yeniden göstermektedir. Bu seçimlerde bir yanıyla bu sürecin turnusolu olmuştur. Dolayısıyla kapitalizm içinde seçimler ve parlamento aracılığıyla çözüm arayan her boydan reformist hareketlerin gerek kapitalizm konusunda ve gerekse komünizm konusunda Devrimci Marksist ilkelerden kopuşları veya uzaklaşmaları sorunlu bir durum olmuştur.

Bütünsel kopuş ve eklektik anlayışlar kendi pratiklerinin teorilerini yaparak, kısa ve orta vadede komünizmin ufukta görülmemesi noktasında bir kesim kapitalizm içinde refomlara çark etmiştir. Diğer bir kesim ise komünizmin uzun geleceğin çözümü olduğu gerekçesi ile konuyu belirsizliğe havale ederek komünizmin somuttaki açılımını yapmamak için gerekçeler üretmeye devam ediyor. Devrimci Marksistler ise bütünsel yıkımın adı olan kapitalizm ve kalıcı ve radikal çözümün adı olan komünizmin temel ilkelerini diyalektik saiklerle bugünden yapmaktadırlar. Gelecekte her türden gelişme ve değişmede ancak bugünün analizi, analitiği üzerine kurulacak , şekillenecektir. Bunlara başatları olarak bir kez daha yeniden değinmenin önemli olduklarını düşünüyoruz.

Kapitalizm üretim araçları üzerindeki özel ve devlet mülkiyetinin kapitalist mülkiyet olarak burjuvazinin egemenliğindeki bir sistemdir. Bu sistemin sermaye birikim paradigmasını oluşturan artı değer sömürüsü tüm değişim, gelişim ve yenilenme koşullarına rağmen devam etmektedir. Kapitalizmin işleyişinde olmazlar olan ücret, fiyat, kâr sarmalı diyalektik olarak devam etmektedir. Gelinen noktada emperyalizm kavramının adı kapitalizm olmak zorundadır. Artık tekelci kapitalizm için sermaye ihracının yanına sermaye toplayıcılığı eklenmiştir. Emperyalizm bağlantılı alt- emperyalizm olayı alt-kapitalizm demektir. Yine güncellik olarak ve daha görünür hale gelmiş olarak yalnız işgücü değil hemen her şey tüm üst yapısal ve kültürel kodlar da meta haline gelmiştir. Yine gelinen noktada kapitalist devlet, güvenlikçi ve risk devleti olarak sürekli bir eğilim olarak gericilik ve faşizm üretir hale gelmiştir.

Komünizm ise üretim araçları üzerindeki özel ve devlet mülkiyetinin ortadan kalktığı yerine toplumsal veya sosyal mülkiyetin geçtiği , toplumsal veya siyasi mühendislik olarak kurulan ve ilan edilen olarak değil, bir diyalektik inşa sürecinin adıdır. Bu anlamda komünizmle birlikte yalnızca işgücü değil, tüm meta üretimi ortadan kalkacaktır. Kapitalist devlet komünizmin inşa sürecinin başlarından itibaren güçlenmeyecek tersine sönümlenecek ve giderek ortadan kalkacaktır. Gerçek eşitlik ve özgürlük böylece şekillenecektir. Zorunluluk ve özgürlük alanlarının diyalektik birliği olan komünizm, kültür egemen bir toplumsal dönüşüm olarak eskinin tüm kirliliği, zaafları, olumsuzluğundan arınmış “yeni insan” oluşumu ile şekillenecektir. Böylesi bir komünizm nesnel olarak dar ulusal sınırlara hapsedilmeyecek ve enternasyonal olacaktır. Bu anlamda yalnızca sınıfsız değil aynı zamanda sınırsız olacaktır.

Bu girizgahtan sonra somut konumuz olan seçimlere dönük güncel gelişmeler ve iktidar, burjuva muhalefet ve sol-sosyalist muhalefetin güncel gelişmelerinin değerlendirmesi ile devam ediyoruz. Öncelikle farkındalık yaratmak, kanıksamamak ve duyarlı olmak noktasında özellikle bu seçimlerin tipik bir “çalma” ile yani şaibe, hile, şantaj ve manipülasyon olarak kazanılmasını yeni bilgiler ile takviye ederek duyarlılığı yükseltmenin önemli olduğunu belirtmeliyiz.

Bu seçimlerde aleni bir şekilde görülen, Urfa’da CHP Milletvekili Şeker’i darp ederek bu hileli seçim ve sandık oyunlarına yenileri ekleniyor. Yine yapılan bir araştırmaya göre Kılıçdaroğlu aleyhine en az 5 farkın olduğu 51 bin 559 sandık saptanmış , Kılıçdaroğlu aleyhine toplam oy farkının 648 bin 992 farkın olduğu belirtiliyor. Bir oyun bile önemli olduğu koşullarda ( örneğin 50+ 1 gibi ) yalnız bu sandıklarda büyük sayıları bile dikkate almamak en hafif tabirle başka bir neden veya manipülasyon yoksa basiret bağlanması veya akıl tutulmasıdır. İki somut örnek Diyarbakır-Ergani’de 14 Mayısta 10 oy alan Erdoğan, 28 Mayısta 263 oy alıyor, Kılıçdaroğlu ise 14 Mayısta 265 oy alırken, 28 Mayısta 13 oy alıyor. Yine Şırnak Silopi’de Erdoğan 14 Mayısta 17 oy alırken 28 Mayısta 132 oy alıyor. Kılıçdarğolu ise 14 Mayısta 189 oy alırken 28 Mayısta 87 oy alıyor. Bunlar bilinenler olarak muhalefetin dikkatini çekmiyor. Seçim sonuçlarını değiştirmez denilerek kabulleniliyor. Yine Kılıçdaroğlu’nun Yeni Şafak gazetesi benim kazanmamam için 3 milyon harcamış sözlerine, Yeni Şafağın dalga geçer gibi 3 milyon değil, 5 milyon harcadık itirafı şaibe, hile, manipülasyona girmez mi.?

Yine santaj ve manipülasyona örnek olarak ( “Adam kazandı” ve “Adam kazanamadı” sözlerini de kapsamak üzere ) bilgi üzerine ve olanlara dönük CHP grup başkanı olan Özgür Özel’in bir gazeteciye verdiği röportajdaki açıklamaları çok şeyin kısa özeti gibidir. Bu açıklama ve benzerlerinin daha fazlası olduğu bilinmektedir. Özel “ Bir ayağı dışarıda bir ayağı içerde bir yapı var, Ciddi bir odağın Türkiye siyaseti üzerinde bir vesayet kurduğuna inanıyorum. Birisi düğmeye, 15 Temmuz’dan çok daha önce bastı. Toplum, kalıcı bir ayrılığa sürüklenmeye çalışılıyor. Hepsini birden yöneten bir başka dinamik, bir başka mekanizma var” diyerek bu açıklamaları önceden hazırlıklı ve bilinçli olarak yapıyor. Daha da somut olarak “ Birinin millet tanımıyla diğerinin ümmet tanımı birbiriyle çelişiyor. Buna rağmen bunları aynı potada eritmeye çalışan ve tabanlarını da b una zorlayan, bunu ellerindeki büyük propaganda makinesiyle yapan bir başka güç var. Bir yerden birileri düğmeye basıyor. Bahçeli , klasik kavşaklarda kritik kararlar veriyor. ‘ U’ dönüşleri yapıyor. Ama Türkiye siyasetini ne Bahçeli yönetiyor ne de Recep Tayyip Erdoğan. Onları aktör oldukları, ancak senaryosu bir başka yerden yazılan daha derin ve daha güçlü bir akıl yönetiyor. Özel ‘in bu açıklamalarının bizim de uzun zamandır söylediklerimiz ile başat olarak örtüştüğünü belirtelim.

Seçimler üzerinden 1 ay geçtiği halde tartışmalar ve yer yer kavgalar devam etmektedir. İktidar, burjuva muhalefet ve sol-sosyalist muhalefet içinde açık ve örtük olarak sorunlar ve yoğun tartışmalar devam etmektedir. Bizlerde bunlar üzerinde değerlendirmelere devam ediyoruz. Görünüşte İktidar kanadının devlet ile ortaklığı anlamında ne kadar egemen ve güçlü olduğu görünüyorsa, bu egemenlik ve güçlülük aynı zamanda iktidarın en zayıf ve sorunlu, kırılgan yanını gösteriyor. Çünkü bu egemenlik ve güçlülük durumu sorunların olmadığı veya var olan sorunların çözümü üzerine olmamıştır. Tersine var olan bütünsel sorunların patlamaya dönük şekilde üzerinin örtülmesi şeklinde olmuştur. Dolayısıyla iktidar kanadının özellikle kapitalizmin kriz-çöküş durumundan kaynaklı ekonomik durumunun palyatif tedbirlerle ötelenmesi, diyalektik süreç olarak beklenen ve beklenmeyen gelişmeler sonucu patlamalara yol açacak olması sürpriz olmayacaktır.

İktidarın kurumsal olarak yenilenmesi noktasında yine her seçim sonucu beklenen yumuşama, ılımlılık Erdoğan’ın seçim kazandığı ilk günle özellikle Demirtaş’a dönük idamının alkışlanması ile başlayan kutuplaşma, düşmanlaştırma, ötekileştirme açıklamaları devam etmektedir. Bu kadar olumsuzluk, yıkım, yıpranmışlık üzerine seçimleri kazanan ( Bu noktada seçim hilelerini dışarıda tutuyoruz) Erdoğan ve iktidardan normal koşullar da bu seçim başarısından kaynaklı yumuşama, ılımlılık beklenirdi. Ama hem seçimlerin şaibe, hile, şantaj ve manipülasyonla kazanılmasının yoğun baskısı hem de bütünsel sorunların varlığı ve bunların ağır yükü iktidarın baskı ve şiddetini artıracağını göstermektedir. Aynı zamanda Erdoğan’ın dilinin daha da sertleşeceği de açıktır.

Bunun işaretlerini birkaç gün önce açıklamalarında özellikle LGBT-İ lere dönük nefret, düşmanca dili ile göstermiştir. Artık iktidar ne yaparsa yapsın ne kadar isterse istesin geçmiş, kuruluş dönemindeki kodlarına dönmesi mümkün gözükmüyor. Bir analoji yaparsak macun tüpten çıktığı noktadan dönüşü mümkün gözükmüyor. Dolayısıyla yerel seçimlere kadar sopanın başatlığında havuç politikası devam edecektir. Yani baskı ve şiddet aparatı görevine devam ederken özellikle yerel seçimlerin kazanılması içinde rıza ve ikna araçları da devrede olacaktır. Sonuçta iktidar kanadında yerel seçimlerin kazanılması veya kaybedilmesi noktasında kırılganlık ve iç sorunların yükseleceği beklenmelidir. Aynı zamanda yerel seçimlerin sonuçlarına göre iktidarın dışarıya dönük tutumu da belirleyici olacaktır.

Burjuva muhalefetin güncel ve somut durumuna İyi Partiye dönük değerlendirme ile devam ediyoruz. İyi Parti Cumartesi günü kurultaya giderken, krizin ilacı ve panzehiri kurultay da olmayacaktır. Eklektik ve faşist özelliğinin başat olması noktasında İyi Parti kuruluş anından bugüne merkez partisi olması özelliğini özellikle HDP’ye dönük düşmanca ve yok sayma durumu ile zaten kaybetmiş durumdaydı. Bu süreç Akşener’in bir operasyonla masadan kalkması ve aynı saiklerle masaya dönmesi, seçimlerde yüzde 9 oy oranıyla başarısızlığı ve son günlerde Akşener’in gücünü belirleyen, etkileyen sağ merkeze yakın insanların istifası ve bu istifaların kurultay sonrası da devam etmesi mümkün olduğu için İyi Partinin süreçte bölünmesi, dağılması ve Akşener’in operasyonun basıncının devamıyla istifası da sürpriz da olmayacaktır. Elbette İyi Partinin demokrasiden uzak siyasi çizgisi kurultayda da kendini açıktan göstereceği için Akşener’in tekliği tescil edilecektir. Süreçte ayrılanların sağ merkez parti kurmaları da o boşluğu doldurmak saikiyle sürpriz olmayacaktır.

CHP’de ise suların durulması bir yana giderek ısınıyor. Özellikle yerel seçimlere dönük aday belirleme, kurultay tarihi, genel başkanlık yarışı yine temel sorunların çözümlerinin atlanarak kişisel kariyer ve rekabetin başat olacağını göstermektedir. Zaten seçim başarısızlığı ile içe dönük tartışmaların yoğunluğu Abdüllatif Şener’in itirafları ile adeta tavan yapmış durumdadır. Şener’in akçeli işlerinden kaynaklı dağılma durumu, psikolojik yıkımı ile devam ediyor. Özür dilemeyi istese de yapamayacak durumda yıkım içinde olan Şener açıklamasını “kafa yapmak” ile tevile döndürmesi belki de küçük çapta kalan itibarını veya inandırıcılığını da tümden ortadan kaldırmıştır. Şener’in bu itirafları ve seçimlerde Erdoğan’a oy kullanması normal bir muhalefet tavrı dışında Erdoğan’a dönük en ağır eleştirileri yapan ( Erdoğan için milli güvenlik sorunu olmuştur bile diyen ) Şener’in bu dönüşü ancak kişisel akçeli işler ve bağlantılı olarak kariyer hesaplarından kaynaklıdır. Şener olayının süreç içinde diğer arka plan detaylarının da gündeme gelmesi sürpriz olmayacaktır.

Şener’in bu itirafları Kılıçdaroğlu’nun yakınında olduğu bilinen Veli Ağababa’yı da ciddi ölçüde rahatsız ettiği için uzun bir açıklama ile Şener’in CHP’ye alınmasına öncülük edenlere dönük hesap sorulması mealli açıklaması sonuçta Kılıçdaroğlu’nu kapsadığı da açıktır. Bu durum emsal teşkil edeceği için bugüne kadar üzeri örtülen CHP içindeki bu ve benzeri tasarrufların yeniden gündeme geleceği açıktır. Özellikle Aydın Ayaydın, Sinan Aygün, müftü ihsan Özkes, Çelebi’nin CHP’ye alınmasının ve açığa çıkmayanların yeniden masaya yatırılması beklenmelidir.

Yine Kılıçdaroğlu’na dönük istim arkadan gelir tavrı da devam ediyor. Seçimlerden önce Kılıçdaroğlu’nu desteleyen bir kesim seçim yenilgisi sonucu Kılıçdaroğlu’na dönük eleştirileri dışında Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kılıçdaroğlu’nu destekleme tavrını reddetme ve sorgulama noktasına gelmeleri eklektik bir çizgiden kaynaklıdır. Devrimci Marksizm için ise yanlış olan Kılıçdaroğlu’nun desteklenmesi değildir. ( Tersine desteklememek yanlıştı) Yanlış olan asgari programın zorunlu gereği olan bu tavrın, azami program olan proletarya devrimi ve komünizme bağlanmamasıdır.

CHP’de dalgalanma devam ederken hem seçimlerdeki başarısızlık hem de geneldeki rutin sorunlar özellikle CHP üst yönetimine dönük parti içinden ve dışından eleştiri yağmuru devam etmektedir. Bu eleştiriler kişisel, akçeli işler, kariyer hesapları dışında CHP’yi bütünsel olarak sola ve emeğe dönük değişim ve dönüşüm saikiyle yapılırsa bizim de kabulümüz olur ve destekleriz .( Bu noktada geniş emekçi kitlesi ile bağlantısı anlamında önemli olan İstanbul ve İzmir belediye başkanlarının yazılı açıklama yapmaları sol ve emek ağırlıklı olursa önemli olur tersine, kişisel hesaplar varsa açığa çıkması zor olmayacaktır ) Bizim yaptığımız da bugüne kadar (özellikle taban bileşenleri olarak) CHP’yi sol ve emek ağırlıklı bir parti olmaya teşvik olmuştur. Bu noktada CHP’nin temel sorunu tekil değil bütünsel olarak ideolojik, politik, örgütsel ve çalışma tarzı olarak sol ve emek ağırlıklı değişim, dönüşüm, gelişim olmak zorundadır. Ama ihtiyaç anlamında en pratik ve güncel olan tüzüğün resmi ve olağan haliyle “ Tanımlanan bir başkanlık sistemi “ olduğu için acilen demokratik muhteva olarak değiştirilmesi de yoğun bir şekilde tartışılıyor. Bu arada atanmışlığa karşı ön seçim daha demokratik ve ileri olsa da her kapıyı açan bir çözüm olmadığı da uygulamalar ile görülmüştür. Parti yapısına göre üyelik şartlarının birini bile yerine getirmeyen milyonlarca üyenin varlığı hantallık ve bürokrasi üretimi anlamında bilinçli bir seçim değil manipülasyona açık bir seçim olacaktır. Elbette ki ön seçimlerin ileri ve demokratik olmasının koşulu üyelerin, üyelik kriterlerini bilinçli ve bütünlüklü bir şekilde yerine getirdikleri noktada amaç hasıl olacaktır. Bu noktada üyelerin sayısının sürekli artması bir hantallık ve bürokrasi üretiminin de engeli olacaktır ve partinin dinamik ve aktif gücünün de somut göstergesi olacaktır.

Sol-sosyalistlerin durumuna baktığımızda çok dışarıya yansımasa da seçim sonrasının olumsuzlukların sarsıntısı ve tartışmaları devam ediyor. HDP konusuna önceki yazımızda yeterince değindiğimiz için güncellik olarak da yeni gelişmeler yaşanmadığı için kısaca şunları söylemek istiyoruz. HDP özellikle egemenlerin saldırısı ile canlı organizma olma özelliğini yeterince yerine getirmediği noktada koşulların uygun olduğu noktada da toplumsal ve siyasal muhalefetin öncülüğü görevini yerine getirememiştir. Gelinen noktada HDP için bugün ve süreçte de başat çözüm bekleyen sorun yine toplumsal ve siyasal muhalefetin öncülüğünü ele almasıdır. Bunun içinde kişisel iç kavgaları derhal çözerek son verip dışa dönük faaliyete geçmesidir. Bunun içinde ideolojik, teorik, politik, örgütsel, çalışma tarzına dönük evrensel ile güncelliğin diyalektik birliği sonuçlardan korkmadan değişim, yenilenme, gelişim ile tamamlamalıdır. Bununda bizim açımızdan somut ifadesi akut ve başat olarak Kürt sorunun çözümü noktasında çabaları daha hızlandırmak ve sınıfsal olarak da partiyi daha sola-sosyalizme çekmek olacaktır.

Diğer legal sosyalistler ve diğerleri konusunda kısaca bir değerlendirme ile bu bölümü de sonlandırmak istiyoruz. Bu yapıların içinde olmadığımız için önemli gördüğümüz yanlar ile değerlendirme yapmak uygun olacaktır. Legal sol-sosyalistler olarak daha kırılgan ve sorunlu olarak gördüğümüz TİP ve TKP yi ele almak uygun ve doğru olacaktır. Aslında iki farklı ittifaklarda olsalar da TİP ve TKP arasında program çerçevesinde temelde fark olmadığı için bu partilerin ayrı ittifaklarda olmaları suni zorlamalar ve gerekçeler dışında partisel ,kişisel sekterizm ve ikameci anlayış kaynaklı olduğu bizlerce açıktır. Dolayısıyla TİP ve TKP seçimlerde daha fazla oy ve milletvekili çıkarmak için sol-sosyalizm propagandası yapmakla otantik sosyalizm propagandası yapma arasında farkı görüp, netleşemedikleri noktada kitleselleşme anlamında bırakalım büyümeyi giderek küçüleceklerdir.

Diğer sosyalistler-komünistler kapitalizmin içinde değil, kapitalizmin ortadan kaldırılması için devrim ve komünizmin zorunlu olduğu noktasında Marksizm’e yaklaştıkları için onlarla bizlerin ortaklaşmamız daha kolay olacaktır. Bütün sorun ve yapılacak olan ise sekterlikten azade, ikameci ve bürokratik anlayışa karşı olarak ortak noktalarda ilkesel ve program birlikleri zor olmayacaktır. Bu noktada bu çevrelerle de en geniş faşizme karşı birlik akut olarak gündemde olmalıdır. Ayrıca bu Marksist çevreler, legal- sosyalistlerle başta faşizme karşı en geniş ortaklaşma yapmalıdırlar. Sosyalizm konusunda birliklerde sonuçlarında korkmadan zorlanmalıdır.

SONUÇ YERİNE

Seçimlerin üzerinden bir ay geçmesine rağmen adeta seçimlerin gölgesi siyaseti belirlemeye devam etmektedir. Bu noktada kapitalizmin kirliliği ve güvenlikçi devletin ve faşizmin saldırganlığı güncel uygulamaları ile devam edecektir. Özellikle bu saldırılar yerel seçimlerden sonra daha başat olacaktır. Bu saldırganlığın içerde HDP’ye dönük bütünsel saiklerle olması mümkündür. Dışarıda ise çok denenmesine rağmen kantonlar sisteminin en otantik olarak uygulandığı yer olan Rojava’ya dönük yeni operasyonlar da sürpriz olmayacaktır.

Ayrıca güvenlikçi devletin güncel saldırganlığı ve tasarrufları da devam etmektedir. Seçilmiş olan Hatay milletvekili Can Atalay yine burjuva yasaları bile dikkate alınmayarak tahliye edilmemektedir. Bu devlet ve iktidar ortaklığının bilinçli ve hazırlıklı bir tasarrufu olarak şekillenmiştir. Can Atalay’ın işçi mücadeleleri ve ekoloji mücadelesinde hem hukukçu kimliği ile hem de sosyalist kimliği ile aktif mücadelesi egemenlerin korkusu olarak devam etmektedir.

Yine muhalif TV lere dönük idari ve para cezaları, muhalif sanatçıların konserlerinin iptali de hız kesmeden devam etmektedir. Kültür alanında iktidar olamayanların hezeyanları bu ve benzeri uygulamalar ile devam edecektir. Yine Tatvan’da bir muhalif gazetecinin AKP li belediye başkanının korumaları tarafından darp edilmesi ve polislerin saldırganları engellememeleri de aleni korundukları ve kendilerine dönük cezasızlığın rahatlığı sonucudur.

Yazıyı sonlandırırken, bu seçimlerin şaibe, hile, şantaj ve manipülasyon ile kazanılması ve milyonlarca emekçinin küçük bir nefes almasının çalınması bundan sonraki seçimlerde de adeta emsal teşkil edecek şekilde uygulanacağı için bu noktada burjuva muhalefetin kabullenmesi ve kanıksaması artık rutin olduğu için görev ve sorumluluk başta seçimlere de katılan sol-sosyalistler olmak üzere tüm sosyalist- komünistlere düşmektedir.

Yorumlar (0)
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 34 93
2. Fenerbahçe 34 89
3. Trabzonspor 34 58
4. Beşiktaş 35 54
5. Başakşehir 34 52
6. Alanyaspor 35 49
7. Kasımpasa 34 49
8. Rizespor 35 49
9. Sivasspor 34 48
10. Antalyaspor 34 45
11. A.Demirspor 34 41
12. Kayserispor 34 40
13. Ankaragücü 35 39
14. Samsunspor 34 39
15. Karagümrük 34 36
16. Konyaspor 34 36
17. Gaziantep FK 34 34
18. Hatayspor 34 33
19. Pendikspor 34 30
20. İstanbulspor 34 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 32 72
2. Göztepe 32 66
3. Sakaryaspor 32 57
4. Kocaelispor 32 55
5. Ahlatçı Çorum FK 32 55
6. Bodrumspor 32 53
7. Boluspor 32 50
8. Bandırmaspor 32 47
9. Gençlerbirliği 32 47
10. Erzurumspor 32 44
11. Keçiörengücü 32 39
12. Manisa FK 32 37
13. Ümraniye 32 37
14. Şanlıurfaspor 32 34
15. Tuzlaspor 32 34
16. Adanaspor 32 33
17. Altay 32 15
18. Giresunspor 32 7
Takımlar O P
1. Arsenal 35 80
2. M.City 34 79
3. Liverpool 35 75
4. Aston Villa 35 67
5. Tottenham 34 60
6. M. United 34 54
7. Newcastle 34 53
8. Chelsea 34 51
9. West Ham United 35 49
10. Bournemouth 35 48
11. Wolves 35 46
12. Brighton 34 44
13. Fulham 35 43
14. Crystal Palace 35 40
15. Everton 36 39
16. Brentford 35 35
17. Nottingham Forest 35 26
18. Luton Town 36 25
19. Burnley 35 24
20. Sheffield United 35 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 33 84
2. Barcelona 33 73
3. Girona 33 71
4. Atletico Madrid 33 64
5. Athletic Bilbao 34 61
6. Real Sociedad 33 51
7. Real Betis 33 49
8. Valencia 33 47
9. Villarreal 33 45
10. Getafe 34 43
11. Osasuna 33 39
12. Deportivo Alaves 33 38
13. Sevilla 33 38
14. Las Palmas 33 37
15. Rayo Vallecano 33 34
16. Mallorca 33 32
17. Celta Vigo 33 31
18. Cadiz 33 26
19. Granada 33 21
20. Almeria 33 14