12.06.2022, 11:01

Ekonomik büyüme (2): Nereye kadar?

(Çizgi: Ercan Akyol)

TÜİK tarafından Türkiye’deki ekonomik büyüme verilerinin açıklandığı günlerde, önce Dünya Bankası, ardından da OECD’nin dünya ekonomisinin gidişatına ilişkin raporları yayınlandı. Bu raporlar Ukrayna savaşı yüzünden genel olarak dünyada büyüme hızlarının yavaşlamasını, buna karşılık enflasyonun ve yaşam maliyetlerinin giderek artmasını öngörüyor. Ayrıca 2022 ve 2023 yılları için ülkelere ait ekonomik büyüme öngörüleri de paylaşılıyor.

Bu raporlara bakıldığında, iktidarın ileri sürdüğünün aksine, Türkiye ekonomisinde işlerin iyi gitmediği ve büyüme hızının da, ciddi bir biçimde yavaşlayacağı anlaşılıyor.

Dünya Bankası: Türkiye ekonomisi bu yıl sadece yüzde 2,3 büyüyecek!

Örneğin Dünya Bankası’nın raporunda yer alan verilerden oluşturduğumuz aşağıdaki tabloya göre (1), Türkiye ekonomisi sadece kendi kulvarındaki birçok ekonomiden değil, aynı zamanda bazı gelişkin ekonomilerden daha yavaş büyüyecek. Örneğin yükselen ülkeler ve azgelişmiş ülkelerin bu yıl yüzde 3,4 büyümesi, buna karşılık Türkiye ekonomisinin yüzde 2,3 büyümesi bekleniyor.

OECD: Yüksek enflasyon, jeopolitik riskler, azalan güven ve yavaşlayan büyüme!

OECD’nin “Savaşın Fiyatı” başlıklı raporunda ise; “çok yüksek enflasyon, giderek azalan tüketici güveninin tüketim harcamalarını baskılaması ve jeopolitik riskler ve finansal koşulların zorluğunun neden olduğu belirsizlikler yüzünden yatırım harcamalarının durgun gitmesi, Ukrayna savaşının dış talebi ve meta fiyatlarını olumsuz etkilemesi yüzünden ihracatın da beklenen katkıyı verememesi gibi etkenler nedeniyle, Türkiye ekonomisinin büyüme oranının 2021 yılının çok gerisinde kalacağı ve yüksek meta ve gıda fiyatları ve izlenen para politikaları yüzünden enflasyonun çok yüksek düzeyde olacağı” öngörülüyor.

Bu çerçevede, OECD raporuna göre, Türkiye ekonomisi bu yıl yüzde 3,7 ve 2023 yılında ise yüzde 3 büyüyebilecek. Bu arada enflasyon konusunda Türkiye açık ara şampiyon olmayı sürdürecek ve 2022 yılında Türk Lirası hızla değer kaybetmeyi sürdürürken, enflasyon oranı yüzde 70’in üzerinde olacak. (2)

İktidar yüksek büyüme saplantısı içinde

Bu raporlar, “dünyanın geri kalanından pozitif ayrışıyoruz, başarılarımız dünyanın gözünü kamaştırıyor, bu yüzden bizi kıskanıyorlar” iddialarının içinin ne kadar boş olduğu ortaya koyuyor. Artık, bu olumsuz gidişata rağmen bir başarı hikâyesi yazabilmek için iktidarın gerçek bir simyacı olması gerekiyor.

Bu tablo keza, “süper enflasyona rağmen, yüksek büyümeyi seçtik” diyen Bakan Nebati’nin bu sözleri neden sarf ettiğini de açıklıyor. Zira büyüme beklentileri seçimi kendi lehlerine dengeleyecek kadar güçlü değil. Bu yüzden de (yeni bir savaş dışında), ne pahasına olursa olsun yüksek büyümeyi zorlayacaklar. Çünkü bundan böyle iktidarda kalabilmenin tek yolu yüksek büyüme ile sanal bir refah artışı görüntüsü verebilmek.

Bu mümkün mü? Aralık ayındakine benzer bir döviz kuru yükselişiyle, 800’e doğru giden CDS’lerle ve 180 milyar doları bulan bir yıl vadeli dış borç ödemeleriyle iyice kırılganlaşan ekonominin bu duruma dayanabilmesi de, yıllık yüzde 160’lardaki bir süper enflasyon ve açlık sınırının dahi altında ücretlerle hayatta kalmaya çalışan milyonların böyle sanal yüksek büyüme masallarına inanmaları da çok zor görünüyor.

Yüksek enflasyon altında büyüme (!)

İlk çeyrek büyümesinin bir diğer çarpıcı boyutu, bu büyümenin ülke tarihinin son 24 yılındaki en yüksek resmi enflasyonu ile birlikte ortaya çıkması. TÜİK’ e göre, Mayıs ayı enflasyonu yıllıkta yüzde 73,5 ve aylıkta yüzde 2.98 oldu. ENAG ise bu sayıları sırasıyla yüzde 160,76 ve yüzde 5,46 olarak hesaplıyor. (3) Kısaca bu iki kurumun enflasyon hesapları arasında 2,2 kat fark var.

Bir diğer büyük fark TÜİK’ in açıkladığı Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) ile Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) arasında mevcut. Zira bu Mayıs ayında resmi ÜFE yüzde 132,16 ve aylık ÜFE yüzde 8,76 oldu. Aradaki 58,7 puanlık fark tarihsel bir fark. Yani iki endeks arasındaki makas iyice açılmış durumda. Oysa normalde bu iki endeksin arasındaki fark, içeriklerinin farklı olması gibi nedenlerden ötürü, 5-10 puanı geçmemeli.

İki olasılık

Böyle bir tarihsel farklılığın bizce iki nedeni var: Ya TÜİK tüketici enflasyonunu (TÜFE) eksik açıklıyor ya da üreticiler kendi maliyet artışlarını henüz tam olarak yansıtamadılar.

İlk olasılık, üretim maliyetlerinin yansıtılmasına rağmen, iktidarın Temmuz ayında yapılacak olan memur maaş zammını düşük tutabilmek gibi nedenlerden ötürü tüketici enflasyonunu düşük gösterme çabasına işaret ediyor.

İkinci olasılık ise üretici maliyetlerinin henüz tam olarak yansıtılamadığı, bu nedenle de tüketici enflasyonunun daha düşük kaldığı olasılığı. Bu durumda üretici maliyetleri tüketici fiyatlarına yansıtıldıkça önümüzdeki aylarda tüketici enflasyonu daha da yüksek çıkacaktır. Eğer firmalar bu maliyetleri yansıtamazlarsa bu şirket iflaslarının artması, işyerlerinin kapanması ve kitlesel işçi çıkarımıyla sonuçlanacak, bu da işsizliği ve yoksulluğu daha da artıracaktır.

Bu noktada bir hususu daha hatırlatmakta yarar var. Enflasyon verileri 1 Haziran tarihinde enerjiye yapılan zamları ve yine Haziran ayı içinde şu ana kadar petrole (benzin, motorin ve LPG) yapılan yeni zamları içermiyor.

Öyle ki 1 Haziran zamlarıyla; konutlarda kullanılan doğalgazın birim fiyatında yüzde 30, elektrik üretimi için kullanılan doğalgazın birim fiyatında yüzde 16, sanayide kullanılan doğalgazın birim fiyatında ise yüzde 10 artış oldu. Elektrikte ise mesken abonelerinin tarifesine yüzde 15, sanayi ve ticarethane abonelerinin tarifesine ise yüzde 25 zam yapıldı. (4). 11 Haziran’da ise benzinin litresine 2,18 TL, oto gazın (LPG) litresine 54 kuruş zam geldi. (5)

Kısaca mevcut büyüme yüksek enflasyon ile birlikte geldi. BDDK bugünlerde tüketici kredilerinin vadelerini kısaltan ve kredi kartlarının asgari ödeme oranını yükselten bazı kararlar alsa da (6), iktidar, içine girilen seçim sürecinde, bu büyümeyi daha da artırmak yolunda bol para ve kredi politikasını sürdürecek gibi görünüyor. Nitekim Bakan Nebati’ nin son açıklamaları (7) buna işaret ediyor.

Diğer yandan, bu yaklaşım enflasyonu daha da artıracak, yüksek enflasyon ise ekonomideki istikrarsızlıkların daha da artması bir yana, halkın daha da yoksullaşması ve giderek neredeyse tüm toplumun ciddi bir ‘yaşam maliyeti krizi’ ile karşı karşıya kalmasına neden olacaktır.

Ekonomik büyümeye bakış kökten değişmeli

Artık “kişi başı gayri safi yurtiçi hasılanın büyümesi” anlamına gelen ekonomik büyümenin gerçekçi bir ekonomi politik değerlendirmesinin yapılmasının zamanı gelmiş bulunuyor. Bu da, tüm dünyada yapıldığı gibi, Türkiye’de de büyümenin niteliksel olarak sorgulanması gerekliliğini ortaya koyuyor.

Öyle ki artık giderek daha yüksek sesle “ekonomik büyümenin, tek başına, bir toplumun (özellikle de emekçilerin) iyi olma halini ölçme konusunda son derece yetersiz, hatta kötü bir ölçüm biçimi olduğu” vurgulanıyor.

Çünkü bu kavram, parasal piyasa işlemlerinin ölçeğini gösterse de, gerçekte yaşam kalitemizin, emek ve doğa üzerinde yaratılan tahribatın, ezilen kimliklerin, kadınların ne durumda olduğunu göstermiyor. Kuşkusuz bu yetersizlik burjuva iktidarların, özellikle de otokratik yönetimlerin bu kavrama dört elle sarılmalarını da engellemiyor.

Türkiye’nin demokrasi karnesi kötü

Öte yandan, Türkiye’de olduğu gibi, ekonominin yüksek oranda büyüdüğü yıllarda dahi sosyal ve çevresel göstergeleri kapsayan ‘Sosyal Gelişme Endeksi’ gibi endeksler kötüleşebiliyor. (8) Bu anlamda, bu yılki ‘Dünya Mutluluk Raporu’nda yer alan ülkelerin mutluluk sıralamasında (2019-2021) Türkiye’nin yerinin 146 ülke arasında ancak 112’nci sırada olması şaşırtıcı değil. (9)

Aynı şekilde, ‘Küresel Demokrasi Endeksi’nde Türkiye 2021 yılında 10 üzerinden 4.35 puan ile ‘Tam Demokratik Rejimli’ ya da ‘Eksikli Demokratik Rejimli’ ülkeler arasında kendine yer bulamıyor. ‘Tam Otoriter Rejimli’ ülkelerin bir tık üzerindeki bir kategori olan ve “seçimlere hile bulaşması, seçim güvenliğinin tam olmaması, yaygın rüşvetin varlığı, politik muhaliflerin ve medyanın baskı altında tutulması gibi uygulamaların yaygın olduğu” ‘Karma (Hibrid) Rejimli’ ülkeler arasında yer alabiliyor. (10)

Son olarak, Freedom House’nin ‘2022 Yılı Dünyadaki Özgürlükler’ raporunda Türkiye, genel olarak 100 üzerinden 32 puanla (politik haklarda 40 üzerinden 16 ve insan hakları konusunda 60 üzerinden 16 puan ile) “Özgür Olmayan Ülke” (Not Free) olarak anılıyor. Yani özgürlükler ve demokrasi konusunda dünyanın en katı ve otoriter rejimleriyle aynı statüde değerlendiriliyor. (11)

Özetle, ekonomileri hızlı büyümesine rağmen insanların durumunun kötüleştiği ülkelere bakıldığında bunların ortak özelliklerinin; emek sömürüsünün iyice yoğunlaşmış olması, emekçilerin kötü çalışma koşullarına mahkum edilmesi, örgütlenme ve toplu pazarlık haklarının kısıtlanmış olması, yaygın insan hakları ihlalleri ve demokratik hak ve özgürlüklerin kısıtlanması, sağlık ve eğitim gibi temel hizmetlere erişim zorlukları, iktidarların sorumsuz, hesap vermeyen israfçı harcamaları, ekoloji konusundaki duyarsızlık, nepotizm, farklı kimliklere karşı ayrımcılık, kadına şiddet ve savaşçı politikalar olduğu ortaya çıkıyor.

Banerjee ve Duflo: Eşitlikçi olmayan büyüme sosyal felaketlere yol açıyor!

Bir diğer gerçek, 2019 Nobel Ekonomi Ödülü sahipleri Banerjee ve Duflo’nun da altını çizdiği, “ortaya çıkan refahın adil dağıtılmaması durumunda yüksek bir ekonomik büyümenin mutlaka insanların daha iyi durumda olmalarını sağlamaya yeterli olmadığı” gerçeği. Dahası “yanlış bir ekonomik büyüme stratejisi eşitsizlikleri, ölüm oranını ve kutuplaştırmayı artırıyor, ardından sosyal felaketler kaçınılmaz hale geliyor”.

Onlara göre, “ortaya çıkan nemanın daha eşit bölüşülmesi koşuluyla, daha düşük bir ekonomik büyüme sosyal olarak daha faydalı olabilir. Bir ülkenin ekonomisinin gücü ve bu gücün kalıcılığı yaratılan milli gelirin ya da tüketim düzeyinin büyüklüğünden ziyade, bu gelirin ve refahın adil bölüşümüyle yakından ilgili olduğundan, adil bir gelir dağılımı ön planda tutulmalı”. (12)

Bu yüzden de, yüksek büyüme hedefindense, gerçek bir katılımcı halk demokrasisinin inşasına, hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmasına, toplumun daha iyi ve ücretsiz bir kamusal eğitim, sağlık, ulaştırma, sosyal konut ve sosyal güvenlik hizmetlerine erişebilir hale getirilmesine odaklanmak gerekiyor. Bu bağlamda ekonomik büyüme başlı başına bir amaç olarak görülmemeli, sözü edilen bu amaçların gerçekleştirilebilmesi için bir araç olarak değerlendirilmelidir.

Sonuç olarak

Açıklanan bu yılın ilk çeyreğine ilişkin yüzde 7,3’lük büyüme oranı, iktidar tarafından içinde yaşadığımız ‘yüksek enflasyon’, ‘işsizlik’, ‘yoksulluk’, ‘gelir bölüşümü adaletsizliği’ ve yaşam maliyeti krizi gibi gerçeklerin üzerini örtmeye yarayan bir araç olarak kullanılmaya çalışılıyor. Bu yüzden de, bizden hiçbir sorgulama yapmaksızın yüksek büyümeyi bir ekonomik başarı göstergesi olarak kabul etmemiz isteniyor.

Ana akım muhalefet partilerinin sözcülüğünü yapan bazı ekonomistlerse, kapitalist büyümenin ekonomi politiğini sorgulamadan, sadece ‘bu büyümenin sürdürülemezliği’ ya da ‘ortaya çıkan nemanın adil olarak dağılmaması’ gibi hususlar üzerinden iktidara eleştirilerde bulunmakla yetiniyorlar, özde bir kapitalist büyüme sorgulamasını yapmıyorlar.

Kısaca, onlar da emekten yana ve doğa ile uyumlu alternatif bir kalkınma, gelişme ve büyüme perspektifine ve stratejisine de sahip değiller. Oysa bir yazarın da dediği gibi (13): “Bugün ekonomik büyüme olgusu her şeyimizi feda edebileceğimiz bir sunağa dönüştü. Buna karşılık, sadece ekonomi biliminde sonsuz büyüme bir erdem olarak kabul edilmektedir. Örneğin biyolojide böyle bir acayip büyümenin adı kanserdir”.

Ülkemizde iktidar bloku, 20 yıldır yaptığı gibi, içine girilen seçim sürecinde bir kez daha yüksek ekonomik büyümeye sarılıyor, bunun yaratabileceği bir ekonomik canlılık algısından medet umuyor ve ekonomiyi de, toplumu da bu yönde zorluyor. Ancak uluslararası örgütlerin raporları böyle yüksek bir büyümenin olamayacağının altını çiziyor.

Diğer yandan, bu durumu sadece teşhir etmek yeterli değil. Bunun karşısına emekten ve doğadan yana halkçı, kamucu bir alternatif sunabilmeliyiz.

Aslında, ‘gerçek bir halk demokrasisini’ inşa edebilmenin yanı sıra, yoksulluğun ortadan kaldırılabileceği, toplum olarak refahımızın artırılabileceği, eşitsizliklerin ortadan kaldırılabileceği, soluduğumuz havanın temizlenebileceği ve her şeyden önemlisi uzun vadede yeryüzünün istikrara kavuşturulabileceği ‘demokratik bir ekonomiyi’ yaratabilme imkânımız da ve fırsatımız da var. Bu ayrıca bir toplumsal görev olarak önümüzde duruyor.

Kıssadan hisse, şimdi emekten, halktan, doğadan, kadınlardan, ezilen ötekileştirilen kimliklerden yana bir demokratik ekonominin nasıl yaratılabileceğini tartışmanın, bu konuda stratejiler geliştirmenin ve somut projeler üretmenin, buna uygun gerçekçi hikâyeler yazmanın ve bunları başta emekçiler olmak üzere toplumun tüm kesimleriyle paylaşmanın, onları radikal bir dönüşüme hazırlamanın tam zamanıdır.

Anahtar sözcükler: Banerjee ve Duflo, Demokrasi, Demokratik Ekonomi, Ekonomik büyüme, Ekonomik İstikrarsızlık, Enflasyon.

Dip notlar:

https://www.worldbank.org/en/news/press-release/2022/06/07/stagflation-risk-rises-amid-sharp-slowdown-in-growth-energy ( 7 June 2022).

OECD Economic Outlook, Volume 2022 Issue 1: Preliminary versiyon, https://www.oecd.org/economic-outlook (9 June 2022), s. 218.

TÜİK, Tüketici Fiyat Endeksi, Mayıs 2022, https://www.tuik.gov.tr; ENAGrup Tüketici Fiyat Endeksi (E-TÜFE) Mayıs 2022, https://enagrup.org (4 Haziran 2022).

https://www.dunya.com/gundem/dogalgaza-yuzde-30-zam-haberi (1 Haziran 2022).

https://www.cumhuriyet.com.tr/ekonomi/benzin-ve-otogaza-buyuk-zam-iste-son-fiyatlar (11 Haziran 2022).

BDDK, “Finansal İstikrarın Güçlendirilmesine Yönelik Tedbirler”, https://www.bddk.org.tr (9 Haziran 2022).

https://www.birgun.net/haber/nebati-enflasyon-tahmininden-cark-etti-enflasyonla-birlikte-buyumeyi-tercih-ettik (6 Haziran 2022).

Social Progress Index 2021, https://www.socialprogress.org (3 June 2022).

https://worldhappiness.report/ed/2022/happiness-benevolence-and-trust-during-covid-19-and-beyond/#ranking-of-happiness-2019-2021 (3 June 2022).

https://www.visualcapitalist.com/mapped-the-state-of-global-democracy-2022 (13 May 2022).

https://freedomhouse.org/country/turkey/freedom-world/2022 (5 Haziran 2022).

John Cassidy,”Can we have prosperity without growth”, https://www.newyorker.com (3 February 2020).

https://www.pressclub.be/past-events/discussion-with-david-pilling-associate-editor-of-the-financial-times-and-author-of-the-growth-delusion (3 June 2022).

Yorumlar (0)
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 14 33
2. Fenerbahçe 14 32
3. Trabzonspor 14 31
4. Göztepe 14 26
5. Samsunspor 14 25
6. Beşiktaş 14 24
7. Gaziantep FK 14 22
8. Kocaelispor 14 18
9. Başakşehir FK 14 16
10. Alanyaspor 14 16
11. Konyaspor 14 15
12. Çaykur Rizespor 14 14
13. Antalyaspor 14 14
14. Kasımpaşa 14 13
15. Eyüpspor 14 12
16. Kayserispor 14 12
17. Gençlerbirliği 14 11
18. Fatih Karagümrük 14 8
Takımlar O P
1. Pendikspor 15 32
2. Bodrum FK 15 30
3. Amed SK 15 29
4. Esenler Erokspor 15 28
5. Erzurumspor FK 15 26
6. Çorum FK 15 25
7. Iğdır FK 15 25
8. Serik Belediyespor 15 25
9. Bandırmaspor 15 23
10. Van Spor FK 15 21
11. Boluspor 15 20
12. Sivasspor 15 20
13. Sakaryaspor 15 19
14. Keçiörengücü 15 18
15. İstanbulspor 15 15
16. Ümraniyespor 15 15
17. Sarıyer 15 14
18. Manisa FK 15 13
19. Hatayspor 15 5
20. Adana Demirspor 15 2
Takımlar O P
1. Arsenal 14 33
2. Manchester City 14 28
3. Aston Villa 14 27
4. Chelsea 14 24
5. Crystal Palace 14 23
6. Sunderland 14 23
7. Brighton & Hove Albion 14 22
8. Manchester United 14 22
9. Liverpool 14 22
10. Everton 14 21
11. Tottenham 14 19
12. Newcastle United 14 19
13. Brentford 14 19
14. Bournemouth 14 19
15. Fulham 14 17
16. Nottingham Forest 14 15
17. Leeds United 14 14
18. West Ham United 14 12
19. Burnley 14 10
20. Wolverhampton 14 2
Takımlar O P
1. Barcelona 15 37
2. Real Madrid 15 36
3. Villarreal 14 32
4. Atletico Madrid 15 31
5. Real Betis 14 24
6. Espanyol 14 24
7. Getafe 14 20
8. Athletic Bilbao 15 20
9. Rayo Vallecano 14 17
10. Real Sociedad 14 16
11. Elche 14 16
12. Celta Vigo 14 16
13. Sevilla 14 16
14. Deportivo Alaves 14 15
15. Valencia 14 14
16. Mallorca 14 13
17. Osasuna 14 12
18. Girona 14 12
19. Levante 14 9
20. Real Oviedo 14 9